English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / Something's changed

Something's changed translate Turkish

234 parallel translation
But something's changed me... and it isn't the champagne.
Ama bir şey beni değiştirdi... ve bu şampanya değil.
- Something's changed.
Bir şeyler değişmiş.
We may wake up changed... into something evil and inhuman.
Şeytanca ve insanlık dışı bir şeye dönüşmüş olarak uyanabiliriz.
- But something's changed.
- Ama bir şeyler değişmiş.
After seeing you again, something's changed.
Seni gördükten sonra bir şeyler değişti.
Something's changed.
Bir şey değişmedi.
I have to admit, though, that there's one rule that I don't much care for, but apparently, it's gonna be changed in, oh, six months or something.
Kabul etmeliyim ki pek umrumda olmayan bir kuralları var... ama görünüşe göre altı aya kadar falan değiştirilecek.
Let's go in the kitchen and get something to eat then we'll get changed, then I'll bet you in 30 seconds Bruce and Scotty will come through the door laughing their heads off...
Hadi mutfağa gidip yiyecek bir şeyler alalım. Sonra da düzeleceğiz, bahse girerim 30 saniye sonra Bruce'la Scotty birbirini köstekleyerek, kahkahalar içinde kapıdan içeri girecekler.
Something has changed since Constantinople's fall.
İstanbul düştüğünden beri çok şey değişti.
Something's changed.
Bazı şeyler değişti.
Something's changed.
Bir şeyler değişti.
'There is something vaguely familiar about you but, my, how you have changed.'
Sende alışılmadık birşey var. Vay ne kadar da değişmişsin!
He gets in through my dreams somehow... and I thought I could control it... but something's changed... and I don't know what he'll do next.
Her nasılsa benim rüyalarımın üzerinden yapıyor ve ben bunu kontrol edebileceğimi düşünüyordum... Fakat bazı şeyler değişti ve ben bundan sonra ne olacağını bilmiyorum.
I get that, but something's changed between you two.
Biliyorum ama aranızdaki bazı şeyler değişmiş durumda şu an.
If I still believed what I believed ten years ago, I'd assume the field is dead. So I assume, next time you read a student's paper, you're going to see something that has to be changed and you continue to make progress.
Sulandırılmış kimi kararlar kabul edildi ama Amerika bu konuda yapılacak herhangi bir eyleme karşı çıkıyordu.
Yes, but if in this museum a clodhopper's life is changed by a work of art, isn't that something?
Evet ama yine o müzede bir sanat eseri sayesinde insanların hayatı değişti bunu da o hödükler yaptı. Bu da bir şeydir değil mi?
Something's changed.
Fakat bazı şeyler değişmek zorunda gibi gözüküyor.
One night something changed, and my relation to Wade's story was different... from what it had been since childhood.
Bir gece her şey değişiverdi. Benim çocukluktan beri bildiğim Wade'in hikayesi tamamen farklılaşmıştı.
- Something's changed.
- Bir değişiklik var.
You shouldn't think something's changed... just because you haven't seen it for 13 years.
Sırf sen 13 yıldır görmedin diye... bir şeylerin illa değişmesi gerektiğini düşünmemelisin.
Something's changed.
Bir değişiklik var sende.
So, something's changed about you, Hal.
Pekala, sende bir değişiklik var, Hal.
Something's changed.
Birşeyler değişti.
Now, I need to ask you something if you find her changed, can you see that her death is without suffering
Şimdi sana birşey sormam gerekiyor, Eğer onu değişmiş bulursan, ölümünün acısız olmasını sağlar mısın?
something's changed!
Bir şey değişmiş.
It's like something's changed.
Sanki bir şeyler değişti.
Something tells me that's changed.
Bana bu değişmiş gibi geliyor.
It's like something's changed.
Sanki bir şeyler değişmiş gibi.
I'm telling you, something's changed him.
Sana diyorum, bir şey onu değiştirmiş.
She might have changed her name, but when she was working with William she was called something quite different... parks or parker or parkinson or something like that.
Adını değiştirmiş olabilir ama William'ın yanında çalışırken, oldukça farklı bir isimle çağırılıyordu. Parks, Parker, Parkinson veya onun gibi bir şey işte.
- So something's changed since Friday?
- Cumadan beri bir şeyler mi değişti?
♪ But lately something's changed, it ain't hard to define
* Ama son zamanlarda bir şeyler değişti, zor değil anlaması *
Something's changed in him.
Bir şeyler değişti.
There is a square here in Paris full of coffee shops, beautiful, and there is one in particular in a corner, you know, with these light reflections and I saw something that changed my life...
Paris'te bir meydan var kahve dükkanlarıyla dolu, çok güzel, bir tanesi de orada tam köşede, bilirsin, o ışık yansımalarıyla ve orada hayatımı değiştirecek bir şey gördüm...
Something that's changed him forever.
Onu sonsuza dek değiştiren bir şey.
Something's different here, something's changed.
- Ne? - Bir farklılık var. Bir şeyler değişmiş.
That's why I upgraded the alarm system and changed the locks, to prevent something like this from happening.
Bu yüzden alarm sistemini ve kilitleri değiştirdim. Böyle bir şeyi engellemek için.
So you see, it's impossible that he escaped unless you changed something.
Gördüğün gibi, Sen birşey değiştirmediğin sürece onun kaçması imkansızdı.
As painful as it's been... it's also changed something in me.
Can sıkıcı olsa da içimde birşeyleri değiştirdi.
Has something in your life changed recently that's led you to this decision?
Son zamanlarda yaşamınızda, size bu kararı aldıran bir değişiklik oldu mu?
If there's something about your body you want changed, a nipple ring, whatever... we talk it out before you try self-mutilation.
Vücudunla ilgili değiştirmek istediğin bir şey varsa, memene halka, ne olursa sen kendini kötürüm etmeden bunu konuşacağız.
- Something's changed.
- Bazı şeyler değişmiş.
Something in the air's changed since last time Anubis, don't you find?
Anubis'ten beri havada bir şeyler değişti.
We get to live our life and see then if somewhere in our lives... something's changed.
Yaşamın bir yerinde, bir şeyler değişti mi göreceğiz.
Don't you find something's changed?
Bir şeylerin değiştiğini fark etmiyor musun?
I mean, he's been great, he's been really great, and he's totally changed, but... I can't help but feel... that something's just not right.
Yani, o büyük be, o gerçekten büyük olmuştur edilir, ve o tamamen değişti, ancak Ben yardım edemem ama bir şey sadece doğru olmadığını hissediyorum.
That's something else that changed.
Değişen başka şeyler de var.
The spell has something to do with how she's changed.
Bu büyüde o kızın değişimiyle ilgili bir şey var.
But something's just changed in her face.
Ama sanki yüzünde değişik bir ifade var. İki çift lafı zor ettik.
Well, unless something's changed, he's...
Bunu nasıl yapabileceğimizi bilmiyorum.
None of her other blood panels showed any sign of sickle cell, which means either something's changed drastically since yesterday, or this isn't her blood.
Diğer kan sonuçları, orak hücreli anemi olduğunu göstermiyor. Bunun anlamı ya dünden bugüne bir şeyler değişti ya da kan ona ait değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]