English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Taking a walk

Taking a walk translate Turkish

376 parallel translation
taking a walk?
Yürüyüşe mi çıktın?
Well, we was just taking a walk over to Ludlow.
Ludlow'a yürüyorduk.
- How about taking a walk along the beach?
Kumsalda yürüyüşe ne dersin?
I was taking a walk with a girl.
Bir kızla yürüyüş yapıyordum.
I wasn't prowling no cars. Just taking a walk. You know, getting in condition.
Arabaları takip etmiyordum kondisyon kazanmak için yürüyordum.
I saw it in a shop window when we were taking a walk.
o bana aldı.
We are taking a walk through time.
Zamanda dolaşıyoruz.
Taking a walk with grandma?
Büyükbabanla yürüyüşe mi çıktın?
You're always taking a walk.
Her zaman kendini uzaklaºtiriyorsun.
- Oh, I was taking a walk.
- Biraz yürüdüm.
They were trying to talk me into taking a walk with them.
Beni yürüyüşe gitmeye razı etmeye çalışıyorlar.
If you're looking for Vic he's taking a walk with Mrs. Nordley.
Vic'i arıyorsanız, Bayan Nordley ile yürüyüşe çıktı.
See how if you were taking a walk.
Normal yürüyüş yapar gibi git.
He was taking a walk, and he wasn't alone.
Gezinti yapıyordu, yalnız değildi.
I was... taking a walk. I forgot it was November first.
Ben... biraz gezintiye çıkmıştım.Bir kasım olduğunu unuttum.
We were just taking a walk and Carlos had the most wonderful, sweetest idea.
Carlos'la yürüyüşe çıkmıştık ve aklına harika bir fikir geidi.
He's taking a walk, ain't he?
Bırakıyor, değil mi?
Just taking a walk.
Geziyorum.
Me and Scum-dog, we was taking a walk in the park.
Pis-Köpükle parkta yürüyorduk.
I was taking a walk.
Yürüyüs yapiyordum.
I was taking a walk, Mr. Calder.
Yürüyüse çikmistim Bay Calder.
Taking a walk?
Yürüyüş mü?
- I'm taking a walk. - What?
- Ben yürüyüşe çıkıyorum.
I felt like taking a walk.
Yürüyüş yapmak istedim.
Taking a walk with my horse.
Gezintiye çıkmıştık
- I'm taking a walk.
- Etrafa bir bakayım.
Big deal, they're taking a walk together.
İşe bak, birlikte yürüyüşe çıktılar.
Taking a walk, as a good one Bavarian bourgeois, to the sunday.
Gerçek bir Bavyeralı beyefendi gibi bir pazar gezmesinde...
Goodbye, Eugenio, I'm taking a walk.
İyi geceler Eugenio, yürüyüşe çıkıyorum.
Is she taking a walk?
Yürüyüşe mi çıkmış acaba?
Listen, you're getting on mine, I'm taking a walk.
Dinleyin beni kızdırıyorsun yürüyüşe çıkıyorum.
I'm taking a walk.
Biraz dolaşacağım.
Were you taking a walk?
Galiba yürüyüşe gitmişsiniz?
I was just taking a walk down to the village.
- Köye kadar yürüyüş yapacaktım.
On the second day I'm proud to walk with him, and I think I'm not so abnormal, but rather like everyone else, taking a walk with a man.
İkinci gün gurur duyuyorum, onunla dolaştığım zaman. Kendime diyorum : ben de normal bir insanım. bir erkekle dolaşıyorum.
Huh! Hey about taking a walk on th beach?
Hey sahilde yürüyüş yapmaya ne dersin?
assume that I'm taking a walk on the wild side.
vahşi tarafta yürüyor olacağım.
- I'm taking Asta for a walk.
- Asta'yı yürüyüşe çıkaracağım.
Aunty, we're taking George for a walk.
Teyzeciğim, George'u dolaştıracağız.
How's about you and me taking a little walk to work up an appetite?
Sen ve ben, yemek hazırlığına başlamadan evvel iştah açıcı küçük bir yürüyüş yapsak nasıl olur?
I was taking my dog out for a walk When they picked me up in this car.
Arabayla gelip beni aldıklarında köpeğimi yürüyüşe çıkarmıştım.
You're taking a little walk, boys.
Kısa bir yürüyüş yapacaksınız çocuklar.
I took a long walk. You've been taking long walks every night the last couple of weeks.
Son birkaç haftadır, her gece uzun yürüyüşlere çıkıyorsun.
Why aren't you taking a little walk in the street?
Niye "cadde" de biraz dolaşmıyorsun?
I'm taking a little walk.
Yürüyüş yapayım demiştim.
No, she's taking us for a walk.
Hayır, o bizi dolaştırıyor.
Walk up into the woods... and it's taking place in a trailer.
Ormanın içine kadar yürüyün... bir vagonun içinde.
Allen was about to walk out on him, taking a best-selling book with him.
Allen onu yüzüstü bırakmak üzereydi, birlikte en çok satan bir kitabı götürmüştü.
You were taking a nice tranquilized walk in the park!
Sense kendinden geçmiş bir halde parkta geziniyordun!
He's taking him for a walk.
Onu yürüyüşe götürüyor.
How about taking me for a walk after you finish your breakfast?
Kahvaltından sonra benimle yürüyüşe çıkar mısın?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]