English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / The whole shebang

The whole shebang translate Turkish

126 parallel translation
If it'll ease your mind any, ma'am, the whole shebang here's worked on credit.
Merak etmeyin, buradaki tüm dükkanlar veresiye çalışır.
And it's all yours after that, the whole shebang.
Benden sonra ise hepsi tek başına senin.
I was saving one for you gypsies, but, well, that Gallant Lady outfit put the bee on me for the whole shebang.
Siz çingeneler için bir tane saklıyordum. Gallant Lady'nin malzemeleri her şeyimi elimden aldı.
When we get that done, we oughta be able to start operating... moving those heavy slabs and stones... so the whole shebang doesn't come crashing in on us... and on him.
- Ne kadar? Bunu da hallettikten sonra, çalışmaya başlayabiliriz. Kalasları ve kayaları taşıyacağız böylece bütün yerin üzerimize çökmesini önleriz.
Then we'll be able to take over the whole shebang.
O zaman bütün işi üzerimize alabiliriz.
The whole shebang.
Her şeyi.
Well, the whole shebang.
Davetliler!
So, the other one walks away with the herd and the whole shebang.
Böylece, diğeri pιlιsιnι pιrtιsιnι toplayιp buralardan gidecek.
General Motors, the Pentagon, the two-party system and the whole shebang.
General Motors, Pentagon, iki partili sistem ve tüm atölyeler.
Tell you what, I'll write a check for the whole shebang here... and you can just lay down your little rifles... and we'll all haul ass out of here together.
Bütün ekip için sana bir çek yazarım ve sen silahları bırakıp hep birlikte buradan çıkarız.
- It leveled the whole shebang.
- Her şey dümdüz oldu.
They shipped me home, and I missed the whole shebang :
Beni eve gönderdiler, bütün tantanalı işleri kaçırdım :
We've got the time, the place and the whole shebang.
Zamanı, yeri ve tüm detayları biliyoruz.
The whole shebang.
Hepsi.
You don't, they're gonna confiscate the whole shebang.
Yapmazsan, her şeyinize el koyacaklar.
Costumes, makeup, the whole shebang.
Kostümler, makyaj, tüm olay.
- Yeah. The whole shebang.
- Evet, projenin başından beri varım.
You get the other half, we'll have the whole shebang.
Diğer yarısı da senin. Mesele hallolur.
Earlier tonight, on the popular chart show'Top of the Pops', newcomer Brian Slade... performed his hit single'The Whole Shebang'... dressed in platform boots and wearing glitter eye make-up.
Bu gece popüler pop programı En İyi Poplar'da, yeni gelen Brian Slade, platrom topuklu botlar giymiş olarak ve parıltılı göz makyajıyla yeni hit parçası "The Whole Shabang"'i seslendirdi.
If that happens, I may lose the whole shebang.
Böyle bir şey olursa elimdeki her şeyi kaybedebilirim.
The whole shebang goes Kentucky.
Tüm olay yayılır.
They took doctors, medics, the whole shebang.
Doktorlar, hastabakıcılar, herkesi almışlar.
... came up with the whole shebang.I
... ve bütün bu cümbüşIe çıkageIdik.
Doctor, I'd love to chat... tea, cake, the whole shebang... but I have a ship to launch... and you've got your outfit to buff up.
Doktor, kalıp sohbet etmek isterdim ama cilalamanız gereken bir giysiniz, kaldırmam gereken bir gemim var.
She wanted the whole shebang.
En iyisini.
But, from now on, if you want, sister, you're gonna be getting the whole shebang.
Ama eğer istersen, bundan sonra % 100 seninim.
And we're talking the whole shebang :
Bütün barakadan bahsediyoruz :
That's it. The whole shebang.
Bu da sonuncusuydu işte.
EDS suits, a particulate air filtration system, the whole shebang.
Özel uzay giysileri. Hava filtresi. Her şey.
The whole shebang.
Her şey mevcut
And they shipped me back home... and I sort of missed the whole shebang.
Beni eve gönderdiler. Bütün kayda değer işleri kaçırdım.
Catch and release, the whole shebang.
Yakalarsın, bırakırsın, falan filan.
The whole shebang.
Kısacası hepsi.
And I'm talking the whole shebang. House in the'burbs, volvo in the driveway, dog-fighting ring in the basement.
Tam bir birliktelikten bahsediyorum, şehir dışında bir ev, bir Volvo, bodrumda köpek dövüştürme ringi.
You got cable, satellite, DVD. The whole shebang.
O televizyona kablolu yayın, uydu, DVD, hepsi bağlı.
Cartoons in bed, fries for lunch. Friends to visit all afternoon, and Barbie, chocolate and the whole shebang!
Yatakta çizgi film öğle yemeğine patates kızartması.
To fidelity, commitment, the whole shebang.
Sadakat, bağlılık ve başka ne varsa.
The tulips, the clogs, in front of a windmill, the whole shebang.
Bir yel değirmeninin önünde, tahta ayakkabı ve lalelerle.
I could even be some other guy tonight and get away with the whole shebang.
Bu akşam bambaşka biri olabilirim ve tümüyle idare edebilirim.
Knee, ankle, the whole shebang.
Diz, bilek, bütün bacak.
Moved it. The whole shebang.
Taşıdım... bütün dükkanı...
And you know what kicks off the whole shebang?
Peki dükkanlarda ne kalmamış biliyor musunuz?
Your Dad- - he wants the whole Christmas package- - you know, the tree, the kids, the presents, the whole shebang.
Baban... tüm Noel paketini istiyor ağaç, çocuklar, hediyeler, hepsini istiyor.
Well, the whole shebang is impossible.
Hepsinin imkanı yok.
The whole shebang.
Bir sürü şamata işte.
Born in'83, mother died in a nursery fire, the whole shebang.
83 yılında doğmuş, annesi bebek odası yangınında ölmüş dört kişi.
Tom, you're commander of the whole shebang...
Tom, bu dükkanın yöneticisi sensin...
I'll more than likely own this whole shebang before the night's over.
Gecenin sonunda bütün herşeyin sahibi olacağım gibi görünüyor.
No, this whole shebang is doomed from the get-go.
Adına ittifak denen ucube daha ilk günden hapı yutmuş demektir.
The whole disgusting shebang.
İğrenç şeylerin tümüne.
The whole shebang.
Tam gırgır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]