There's always translate Turkish
6,394 parallel translation
There's always room for, uh, beauty.
Güzellik için her zaman, ah, yerimiz var.
Because with Forstman there's always more.
Konu Fortsman'sa hep daha fazlası olur.
When the guy comes to the girl to say he screwed up, there's always this dramatic I-screwed-up music.
Oğlan, batırdığını söylemek için kıza gittiği zaman her zaman bu "ben batırdım" müziği çalar.
There's always a plan, and we follow it because we believe in Walter.
Her zaman bir planımız vardır, biz de buna her daim uyarız. Çünkü Walter'a inanıyoruz.
There's always Vizago's job.
- Her zaman bir Vizago işi vardır.
It's always there in the back of my mind, but now every jerk with a microphone's asking me about it.
Hep aklımın köşesinde zaten ama mikrofonu burnuma sokup bunu soruyor bir grup salak.
- There's always later.
Acelesi ne?
There's always later, right?
Acelen yok, değil mi?
Yeah, I guess there's always later.
Evet, galiba yok.
You're the one who's always been there for me, so I drank a lot more bourbon and drove over to tell you how I feel.
Her zaman yanımda olan sendin. Burbonu fazla içtim ve senin için nasıl hissettiğimi söylemek için buraya geldim.
I mean, she's not all there, which is dicey, but she's always been good to me, and it's free, so I'll take it.
Yani her zaman orada olmuyor ki bu aslında biraz şansa bağlı, ama bana iyi davranıyor ve para istemiyor, bu yüzden orada kalıyorum.
Yep, there's a reason why we always have a tablecloth on it.
İşte bu yüzden her zaman masa örtüsü kullanıyoruz.
Anyway, there was this table in that movie, and they were always laughing around it and eating on plates with candles, and the whole house just seemed so fresh and beachy.
Neyse, bu masa gelince her zaman etrafında gülüp eğleniyorlar, mum ışığında yemek yiyorlar ve evleri çok ferah ve sahil gibi oluyordu.
There's always a bed at hutch Axl pi for a girl like you.
Hutch Axl pi'da senin gibi bir kız için her zaman yerimiz var.
He's annoying, but there will always be distractions.
O rahatsız ediyor fakat her zaman dikkat dağıtacak şeyler olacaktır.
I would not say there was a difference between my father publicly and privately, because he's always very charismatic.
Babamın evde ve dışarıdaki halinin farklı olduğunu söyleyemem. Evdeyken de son derece karizmatikti.
- There have been ancillary benefits, And they underwrite the program, But ascension has always been about more.
Projenin finansmanını üstlenmeleri ikincil fayda kaygısı taşıyor olabilir ama Ascension her zaman çok daha önemli şeyler ifade etmiştir.
There's always a few who feel like I have some influence over the birth list.
Doğum listesi üzerinde etkim olduğunu düşünen birileri her zaman olmuştur.
There's always a way to sneak in.
Sızmak için her zaman bir yol vardır..
Paulie G. for writing me this wonderful part, for being... Everyone at HBO for believing in me, the members of the television academy... This wonderful honor, and my husband, Mark, who's always there for me.
Bana bu mükemmel rolü yazdığı için Paulie G'ye HBO'da bana inanan herkese beni bu ödüle layık gören Televizyon Akademisi'nin mensuplarına ve hep yanımda olan eşim Mark'a teşekkür ederim.
( voice mail beeps ) Hi. Um, I don't usually call these things, and, like, there's no way you could know this about me, but I, like, always do the responsible thing.
Merhaba, genelde bu tarz aramalar yapmam ama hakkımda bunu bilmen imkansız ama her zaman sorumluluğum ile tanınırım.
I keep tabs on who goes where when because there's always a why.
Kim ne zaman geliyor takip ediyorum çünkü bunun bir sebebi var.
Because there's always a way home.
Çünkü her zaman eve dönersin.
All right, there's not always gonna be a quick fix.
Bunu çabucak düzeltmenin bir yolunu her zaman bulamazsın, tamam mı?
When you're dealing with that kind of money, there's always a motive for murder.
İşin içinde öyle bir para olunca her zaman cinayet sebebi vardır.
- There's always something.
- Her zaman bir şeyler vardır.
No matter who they become or where they hide, there will always be the people they meet, the people they love, the people they wrong.
- İlişkiler. Her kim olurlarsa ya da her nereye saklanırlarsa her zaman görüşecekleri sevecekleri ve yanlış yapacakları insanlar olacak.
There's always a new incarnation of my character.
Oynadığım karakter sürekli değişime uğraşıyor.
But there's always a back-up.
Ama her zaman yedeğini alır.
The worst player's always put there because the ball is usually hit to the center or to the left.
Kötü oyuncular hep burada oynatılır, çünkü top çoğunlukla ya ortaya ya da sola düşer.
There's always risks.
Her zaman riskli ki.
If you know me at all, John, you know there's always another way out.
- Buranın başka çıkışı var mı? Beni tanıyorsan John her zaman başka bir çıkış vardır.
There's always a game within the game.
Oyunun içinde her zaman başka bir oyun vardır.
You can do that and fool some people. But there's always some hint in the code.
Öyle yapıp bazılarını kandırabilirsin ama her zaman kodlarda bir ipucu kalır.
Kind of quiet in here these days, huh? Yeah, a little bit, but there's always...
Evet, birazcık ama her zaman...
- It's true, there will always be new conflicts And enemies to face.
Her daim yeni uyumsuzluklar ve yüzleşecek düşmanlar olacak, doğru.
There's always a way out, if I follow my training.
- Eğer eğitimimi takip edersem... -... her zaman bir çıkış vardır.
- Come on, Geneva, the longer that I work here, the more I realize there's always a reason behind the reason.
- Hadi ama Geneva,... burada çalıştığım sürede, farkettiğim şey nedenin arkasında hep bir neden olduğudur.
There's always a plan "B."
Her zaman bir B planı vardır.
Well, you know, there's always olive garden.
Biliyorsun, zeytin bahçeleri hep var.
There's always an alternative.
Her zaman bir alternatifi vardır.
because he's always there when we need him.
Çünkü ihtiyacımız olduğunda her zaman oradadır.
Before Whitney sang the song, there's this story that I tell about when Elvis was planning to record "I Will Always Love You."
Whitney söylemeden önce, Elvis'in de I Will Always Love You'yu söylemeye niyetlenmesinin hikayesini her zaman anlatırdım.
I hope to God there's ghosts,'cause it would be great knowing he was always there.
Hayaletlerin gerçek olmasını diliyorum. Onun her zaman orada olduğunu bilsem çok güzel olurdu.
My love, there's always another way.
Her zaman başka bir yol vardır aşkım.
There's always been a plan in place in case B613's identity was compromised.
B613'ün gizliliği ihlal edildiğinde yapılacaklar bellidir.
High evolutionary : If there's one thing I've learned over the centuries, It's that any life form can always be improved.
Yüzyıllar boyu öğrendiğim bir şey varsa o da her yaşam formunun her an geliştirilebileceğidir.
There's always a trail.
Her zaman izi vardır.
Actually, I was going to say that I think it's great how he's always been there for you when it mattered, you know, through thick and thin, good times and bad times.
Aslında ihtiyaç duyduğunda yanında olmasının ne kadar güzel bir şey olduğunu söyleyecektim. Yani iyi günde kötü günde hep yanında olmasını diyorum.
I know it never goes away, that it's always there like a rock you carry in your pocket.
Hiç bitmeyeceğini biliyorum. Her zaman üzerinde bir ağırlık olarak kalacak.
There's always water.
Her vakada su var.
there's always hope 39
there's always another way 25
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
always 2079
there's always another way 25
there's always a way 57
there's always something 47
there's always one 16
there's always a choice 42
there's always next year 20
there's always a chance 17
there's always a price 16
always 2079
always and forever 43
always alone 22
always has been 106
always a pleasure 163
always ready 22
always remember 37
always busy 18
always late 21
always will 39
always have been 78
always alone 22
always has been 106
always a pleasure 163
always ready 22
always remember 37
always busy 18
always late 21
always will 39
always have been 78