English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ A ] / Always blue

Always blue translate Turkish

168 parallel translation
Where skies... Are always blue.
Gökyüzünün hep mavi olduğu
- Why is there always blue smoke?
- Niye mavi duman çıkıyor?
Let the sky over your heads be always blue and the ground under your feet moist with dew.
Başının üstündeki gök yüzü her zaman mavi olsun, ve ayağının altındaki toprak şebnemle nemlensin.
The sea and sky aren't always blue.
# Her zaman mavi değil bu gökyüzü, bu deniz.
And the sky is always blue.
Ve gökyüzü her zaman mavi.
You're always blue.
Bu mümkün değil.
My mom says there's a place where the sky is always blue!
Annem gökyüzünün hep mavi olduğu bir yer var diyor!
The dungarees are always red. The jersey's always blue.
O her zaman kırmızı istiyor ben de mavi istiyorum.
Gentlemen always stay at the Blue Boar.
Beyefendiler her zaman Blue Boar'da kalır.
To me, getting dressed up was always just putting on my dark blue suit.
Giyinmek benim için sadece takım elbise demekti.
Always so military. Martine, come look at this blue sky.
Ne kadar güzel, değil mi?
- The flux always burns blue.
- Lehim yanınca mavi duman çıkarır.
Blue skies and always sunny.
Mavi gökyüzü ve daima güneşli.
You've always known that I wasn't exactly the blue-eyed boy.
Başından beri benim cici çocuk olmadığımı biliyordun.
Because there's nothing more annoying than a little blue-eyed saint with perfect teeth who's always on time, never has a messy room.
Yani ne yaparsam yapayım, Annabel benden nefret etmeye devam edecek.
Always wanting vermilion and blue beads and mirrors and such.
Sürekli mavi, kırmızı boncuklar ve ayna falan isteyip dururdu.
And for a backup, someone who knows that limo always goes home empty... puts something loud and noisy in that blue Chevy Nova... in slot number two with the fake employee's name on it.
Ayrıca yedek olarak, o limuzinin eve hep boş gittiğini bilen birisi ikinci sırada üzerinde sahte bir isim yazan o mavi Chevy Nova'ya çok gürültü patırtı çıkaran bir şey koyacak.
You'll always have a pretty face... a pretty fur coat... and a pretty blue car.
Hep güzel bir yüze sahip olacaksınız güzel bir kürke ve güzel, mavi bir arabaya.
I always wanted to have blue eyes, like my mama, but... Margaret got those.
Hep annem gibi mavi gözlü olmayı isterdim ama onlar Margaret'te.
Four years on the run, so many labels on the luggage... and hardly a friendly face, always on the move, running under the poisonous blue sea running under the July sun.
Dört yıl boyunca oradan oraya, eşyalarım izlerini taşır... Sevimsiz bir yüz, sürekli yolculukta zehirli bir mavi denizin altında... gider koşar adım, sürüklenerek, temmuz güneşi altında...
She always wore blue.
Daima mavi giyerdi.
You always wear blue pinstripe to board meetings.
- Yönetim kurulu toplantılarına hep çizgili lacivert takımınızı giyersiniz.
Now, I've told you until I'm blue in the face, but you always do it.
Yüzüm morarıncaya kadar sana söyledim ama her zaman yapıyorsun.
You always knew how to buck me up when I was blue.
Onun o güzel yüzünü görmekten duyduğu mutluluğu anlatıyordu. Ve beyaz insanlara nasıl güldüklerini!
House always takes blue.
İşletme maviyi seçer.
House always takes blue.
İşletme hep maviyi seçer.
And the angels of Heaven, on the most high, will sing in joy as they behold the star Freedom, more blue and more radiant than ever because peace and justice will reign there, because paradise will always be there, and death will no longer exist.
Ve cennetin melekleri ta yukarılarda her zamankinden daha mavi ve daha parlak olan....... özgürlük yıldızına bakarak keyif içinde şarkı söyleyecekler çünkü orada barışın ve adaletin hükümranlığı sürecek çünkü orası ebedî cennet olacak ve artık ölüm olmayacak.
Yes, I always wanted dark blue eye shadow.
- Çok güzel. Evet.
- lt's always been blue.
- Her zaman maviydi.
This entire country, this entire country is completely full of shit and always has been from the Declaration of Independence of the Constitution to the Star Spangled Banner it's still nothing more than one big steaming pile of red, white and blue all American bullshit because think of how we started.
Bütün bu ülke bütün bu ülke tamamıyla orospu çocuğuyla dolu hep öyleydi Anayasal Bağımsızlık Bildirgesinden yıldız süslü bayrağına kadar hala, kırmızı, beyaz ve maviden oluşan büyük kokuşmuş bir Amerikan saçmalğından başka bir şey değildir çünkü nasıl başladığımızı bir düşünün.
It's always red wire or blue wire.
Her zaman ya kırmızı ya da mavi tel olur.
I've always fancied sparkling blue ones instead of dull old brown.
Donuk kahverengi yerine parlak mavi olsun isterdim.
I've always been a fan of "Blue Steel".
Ben oldum olası "Mavi Celik" hayranı oldum.
Blue and yellow hues always bleed in.
Mavi ve sarı hep karışır.
There'll be a blue moon tonight. The second full moon of the month--always lucky.
İkinci görüşmemiz aylar sonra olacak.
The landscape still looked like it did near our village - cliffs, fields... and there was always the river, a ruled line of blue.
Topraklarsa hala bizim köyümüzdeki topraklara benziyordu. Tepeler, yeşillikler ve her zaman nehir vardı. Maviyle çizilmiş bir hat gibi uzuyordu.
LIKE HELL HE DIDN'T. I NEVER GOT THAT ROBIN-EGG BLUE CASHMERE SWEATER I ALWAYS WANTED.
Her zaman istediğim o Robin-Egg marka mavi kaşmir kazağı asla getirmedi.
I always enjoy when we can bring that up out of the blue.
Bunu ortaya koyabildiğimiz her ânın tadını çıkar.
It's always : "Where are my blue shoes, dear?"
Her zaman : "Mavi ayakkabılarım nerede canım?"
The sea of our country is always blue.
Ülkemizin denizi hep mavidir.
I EVEN GOT THE BLUE MOUTHWASH THAT WE ALWAYS USE.
- Jim, biz yeşil gargara suyu kullanıyoruz.. - bundan mı?
As always, multiple choice in the test books, essays in the blue books.
Her zamanki gibi test kitapçığında çoktan seçmeli ve kısa cevaplı sorular var. Mavi kitapçıklarda da kompozisyon soruları.
I don't know why, but whenever my father went to the Blue House, he was always worried about those buried sacks
Neden olduğunu bilmiyorum. Fakat babam ne zaman başkanlık binasına gitse.. Gömdüğü seçim kâğıtları hakkında endişe duyuyordu.
Yes, Hajji, Faezeh's body was always black and blue
Hocam, Faizenin bedeni hep morluklar içindeydi.
Mary's been true blue, like always.
Mary her zamanki gibi.
Little always ready to help his brothers in blue.
Her zaman polise yardım ederiz.
I always used to think my favourite color was blue, cause it's for boys...
Her zaman favori rengimin mavi olduğunu düşünürdüm, çünkü o erkekler içindi...
I've always wanted to do that one.
Blue Moon'a ne dersiniz? Onu hep istemişimdir
Secret : I always wanted Roland Davis to have taken me to our Blue Jean Ball.
Aramızda kasın hep Roland Davis'in beni Blucin Balosu'na götürmesini istemiştim.
Dark blue suit and white shirt... always look good.
Lacivert elbise ve beyaz gömlek, her zaman uyumludur.
People always mention his effervescence but one must remember that at the center of any bright flame there's always that little touch of blue.
İnsanlar her zaman onun neşesinden söz ederdi ama unutulmamalı ki, her parlak ateşin içinde küçük mavi izler vardır.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]