English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Too bad for you

Too bad for you translate Turkish

306 parallel translation
He's loaded... and if you muff this chance, it's too bad for you.
Tam bir para babası ve eğer ki bu fırsatı tepersen senin için çok kötü olur.
- It's too bad for you.
- Senin için çok kötü.
Too bad for you.
Senin için ne kötü.
Too bad for you.
Sizin için çok kötü.
If we fail at that point, it'll be just too bad for you and that missus of yours.
Eğer bu noktada çuvallarsak, bu senin için çok kötü olur ve eşin içinde.
Was the voyage too bad for you?
Seyahat senin için çok kötü müydü?
Too bad for you if you're so stupid!
O kadar salaksın ki acıyorum sana!
Too bad for you. You're mine.
Ne yapalım... seni bırakamam.
- Too bad for you.
- Çok yazık.
Too bad for you.
Senin için çok kötü!
- Or am I too bad for you?
- Yoksa senin için kötü müyüm?
Otherwise, it's too bad for you
yoksa, başına kötü şeyler gelir!
If you can't make love, too bad for you.
Niye kızayım?
Too bad for you!
Bu senin için çok kötü!
Oh, hell, why should I care? Too bad for you. You're really a fool.
Tanrım, senin gibi zavallı bir aptala ne olacağını, niye umursuyorum ki?
It's an opportunity that you even gave up an international movie for... but that's too bad.
Dünyaca ünlü bir filmden vazgeçip elde ettiğin bir şanstı. Yazık oldu.
Too bad you're not looking for a plumber's daughter.
Yazık ki bir muslukçunun kızını aramıyorsunuz.
- before it's too late for you. - I don't think you're half as bad as you make out to be.
Göründüğün kadar kötü biri olduğunu düşünmüyorum.
That's bad for you, too.
Zehirli astar boyası... O da çok kötüdür.
Too bad, because we got new stuff for you.
Yazık, çünkü sana yeni mal getirdik.
Too bad if you came all this way for nothing.
Bu kadar yol gelip elin boş dönersen çok kötü olur.
It's too bad for us, you see.
Bu bizim için çok kötü, görüyorsunuz.
It's too bad you had to go to that dreary dinner for some lawyer.
O sıkıcı hukuçuların, yemeğine gitmiş olman ne kötü.
When they're for you, they bring you money. Too bad they've got two heads.
Seninle olduklarında ise parayı sana getirirler.
Too bad! This is no place for you, after all!
Başını yaslayacak yer olmaması ne kötü, değil mi?
My son's not bad, but you're a shade too pretty for him.
Oğlum fena değildir, ama sen ona göre fazla güzlesin.
Too bad for me, I always trusted you.
Bana göre daha kötüsü, her zaman bize olan güvenim tamdı.
You know, I never figured either of us would be good for anything but battlefield laurels, but we haven't done too bad at raising children.
Biliyor musun ikimizden birinin savaş meydanları dışında bir yerde başarılı olabileceğini hiç düşünmemiştim.
Too bad to have you leave without playing for the boys.
Giderseniz, çok yazık olacak.
"Too bad for Sampson if you screw up."
"Beceremezseniz Sampson'a yazık olur."
Too bad I don't have enough time for you right now.
Şu anda sana ayıracak yeterince zamanımın olmaması ne yazık.
I also saw you stealing other people's money too bad I didn't know that you were the one that I was looking for
Evet, bir lokantada para çalıyordunuz! o sırada sizi tanıyamadım ama aslında sizi arıyordum!
You ain't too bad. For a schoolteacher.
Bir öğretmen için fena sayılmazsın.
Too bad. You asked for it.
Ne yapalım, sen kaşındın.
It's too bad, but you're good for nothing now.
Ne yazık ki artık bir işe yaramıyorsunuz.
all it took, practically, on a day in May when it was too hot, was the untimely conjunction of a text of which you'd lost the thread, a bowl of Nescafe that suddenly tasted too bitter, a pink plastic bowl filled with blackish water in which six socks were floating, this was all it took for something to snap, to turn bad, to come undone, and for the truth to appear in the bright light of day,
... bir Mayıs günü, hava çok sıcakken ucunu kaçırdığın bir metnin tadı birden acılaşan bir fincan Nescafe'nin kararan suda altı çorabın yüzdüğü pembe bir kabın bir araya gelişi fazlasıyla yetiyor bir şeylerin kötüye gitmesine çözülmesine yetiyor adeta bir delinin kafasına geçirdiği.
Too bad I won't see you for three years.
Sizi üç yıl görmeyecek olmam çok üzücü.
I'm only telling you that too many dirty books are bad for your health.
Ben sadece bu kitapların fazlasının sağlığın için yararlı olmadığını söylüyorum.
You'll have to be away from the trenches for some time. Six months? Too bad, Blackadder.
Biraz daha az sertini, şeytani bir gösteriyle bizzat denemek ister misiniz?
Too bad for them if you know.
Eğer öğrenirsen, onlar için çok kötü olacak.
Too bad things didn't work out for you.
Ama işler sizin istediğiniz gibi olmadı.
Thanks for the ride, Prime, Too bad you can't go the rest of the way.
Yolculuk için teşekkürler, Prime, Yolun geri kalanını gelememiş olman çok kötü.
you're sure a pretty princess it's too bad we have to lock you the dungeon thanks for the compliments things
Kesinlikle çok tatlısın Prenses. Seni zindana kapatacak olmamız çok kötü. İltifat için teşekkür ederim yaratık.
Too bad you can't afford something better for your mother.
Daha iyi bir şey alamaman çok yazık.
You see, honey, you've got a bad back because the bed's too soft for you.
Sırtın rahatsız. Yatak da senin için fazla yumuşak.
And, Al, I want you to know that no matter how bad it gets, and I think I speak for the kids too, we will not wear our bags in the house.
Ve Al, bilmeni isterim ki, çocuklarla da konuştum, durum ne kadar kötüye giderse gitsin, başlıklarımızı evde takmayacağız.
That's too bad, Al, because you are and always will be the one man for me.
Baba teslim etmem gereken bir ödevim var. Şeyden...
– Yes, but too much is bad for you.
- Tabii ama fazlası zararlı.
But of course too much is bad for you.
Elbette fazlası zararlı.
Too much of anything is bad for you, you blithering twat.
Her şeyin fazlası zararlı seni kara cahil.
That's what "too much" means, too much water would be bad for you.
"Çok fazla" nın anlamı bu. Çok fazla su da zararlı.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]