Up to me translate Turkish
28,146 parallel translation
I just didn't think it was really up to me to be happy.
Mutlu olmanın sadece bana bağlı olduğunu düşünmüştüm.
Well, it's not up to me, kiddo.
Benim elimde değil ufaklık.
If it was up to me, we'd just get them out of a vending machine like everything else in Japan.
Hayır. Bana kalsa Japonya'daki diğer her şey gibi onu da otomatlardan alabiliriz.
If it were up to me, I'd feed him to the crocodiles.
Bana kalsa onu timsahlara verirdim.
If it was up to me, I'd drop you off at the nearest space station and never look back.
Bana kalsaydı, seni en yakın uzay istasyonuna bırakır arkama bile bakmazdım.
You know, the kids aren't shaving now, either, which is amazing because they've finally caught up to me.
Artık çocuklar da tıraşlamıyor. Bunu şaşırtıcı buluyorum çünkü bana yetiştiler sonunda.
And the guy comes up to me and he's like, "Damn, I was gonna let you go, baby girl, but my car's fucked up!"
Sonra adam gelip "Gitmene izin verecektim bebeğim ama arabamın amına koydun!" dedi.
You'd already be dead if it was up to me.
Bana kalsa çoktan ölmüş olurdun.
You want to make it up to me?
Her şeyi düzeltmek ister misin?
I-I would do a hell of a lot worse than immersion if it were up to me...
Eğer benim elimde olsaydı daldırmaktan çok daha kötüsünü yapardım.
Yeah, you'll see me tomorrow'cause I'm gonna be waking up next to you.
Evet, yarın görüşeceğiz çünkü yarın yanında uyanacağım.
- You told me to cover him up!
- Üstümü örtmemi sen söyledin ya!
You being a librarian, me going there to do research for a newspaper I work for... Those are all part of a profile page that we made up.
Senin kütüphanede çalışman benim de çalıştığım gazete için oraya araştırmaya gitmem bunların hepsi uydurduğumuz profil sayfasında yazanlar.
Let me make it up to you.
Kendimi sana affettireyim.
I swear to God, as he crosses the line, that horse looks up at me and... smiles.
Tanrı'ya yemin olsun ki, at çizgiyi geçtiğinde bana bakıyor ve gülümsüyor.
He's trying to set me and Audrey up for something.
Audrey ve beni bir şeye çekmeye çalışıyor.
They want to move me up.
Taşınmamı istediler.
Maybe not just one. Could be a group involved. Technically we should refer this up to the NCA, but there's no fucking way they're taking this off me.
- Teknik olarak bunu Ulusal Suçlar Teşkilatı'na havale etmeliyiz ama mümkünü yok bunu benden alamazlar.
I mean, hands up, I made a mistake, but the way people enjoyed kicking me, that's what got to me.
Kabul ediyorum bir hata yaptım ama asıl üzen, insanların bana vurmaktan aldığı zevk.
and told me how much he made and he could provide for me, and so I grew up, and I said yes to Joseph.
Bana ne kadar kazandığını ve bana nasıl iyi bakabileceğini söyledi. Aklımı başıma topladım ve Joseph'e evet dedim.
And do you remember that, in old times, you always used to hook me up with the uglier dudes?
Eskiden de bana hep çirkin olanları ayarlardın. Aman Tanrım.
I can't get an Uber to pick me up.
Bir türlü beni alması için bir Uber şoförünü ikna edemiyorum.
Can you at least give me some money up-front to get started?
Bari işlerimi yoluma koymam için biraz avans versen olmaz mı?
I will go on my own, but will you come to pick me up?
Tek başıma gideceğim ama beni almaya gel olur mu?
The Hawk wants to prey on me and I give up my fight?
Şahin beni avlamak istiyor diye kavgamdan vaz mı geçeyim?
I will go on my own, but will you come to pick me up?
Kendim giderim, peki beni almaya gelecek misin?
Sounds to me like the guy would've had a dog sniffing up his ass before he got on the plane.
Adam uçağa binmeden kesin köpekler kıçını koklardı. Belki de Steve ona iyilik etti.
Don't forget to pick me and Peña up some cigars on the way.
Dönüşte bana ve Peña'ya puro getirmeyi unutma.
I want you to tell me all about the circumstances leading up to the incident on Iriden-3.
Iriden-3'teki kazaya zemin hazırlayan tüm durumları anlatmanı istiyorum.
He wants me to set him up with someone.
Ona birini ayarlamamı istiyor.
If you want me to take Duke home, you could pick her up later.
Duke'u götürmemi istersen akşama gelip alabilirsin.
Just let me take these drinks to my ladies and we'll finish up, all right?
Şu içkileri benim hatunlara götürelim. Sonra hallederiz. Anlaştık mı?
You're gonna explain to me why you ground up Vitamin C and what you do with your pills.
Neden C vitamini haplarını ezdiğini ve o haplarla ne yaptığını.
Nah, it's nothing compared to how you set me up.
Bana kurduğun tuzağın yanında esamesi okunmaz.
If it ends up on the FBI's radar, you might want to squash that for me.
FBI radarında çıkarsa benim için icabına bakmak isteyebilirsin.
Like a small child who reaches his hand up to pluck the moon, a pitiful scholar like me must sing songs to a sunflower my eyes can't see.
Ayı tutmak için ellerini ona uzatan bir çocuk gibi benim gibi zavallı birinin görmediği ayçiçeği için şarkılar söylemesi.
Thanks for patching me up, but if I don't get to a phone, you're not gonna like what happens in another four days.
Sargı için teşekkürler ama eğer telefonu almazsam önümüzdeki dört gün hiç hoşuna gitmeyecek.
You're gonna have to hoist me up.
Beni yukarı kaldırmak zorundasın.
Do you care to explain to me how your neuroprotectant ended up in a phase three drug trial?
Bu tür bir ilacın orada ve burada tesadüfen çakışmasını açıklayabilir misiniz?
I'm trying to get this fence up and running, but I've got a pack of wolfish things outside the door, and it's not looking too good for me.
Şu çiti çalıştırmaya çalışıyorum ama kapımda kurdumsu şeyler cirit atıyor ve sonum çok da iyi görünmüyor.
You mean the one you asked me to look up for you?
Senin için araştırmamı istediğin vaka mı?
Tell me to wake the hell up. Tell me, tell me to lose the damn weight.
Bu kabustan uyanmamı, kilo vermem gerektiğini mesela.
Between his screams of agony, Schneider brought me up to speed on everything concerning your case.
Schneider acı içerisinde kıvranırken, senle alakalı herşeyi bana anlattı ve beni buraya gönderdi.
= If he's so rude to me, don't expect me to clean up his mess! =
Bana karşı bu denli küstahken pisliğini falan temizlememi de beklemesin!
You want to finally tell me why you were blowing up my phone all day?
Bütün gün telefonumu neden çaldırdığını söylemek ister misin artık?
I just wanted to thank you for sticking up for me.
Beni desteklediğin için sana teşekkür etmek istemiştim.
I gave up the best years of my life to raise you, and this is how you repay me?
Seni yetiştirmek için en güzel yıllarımı feda ettim, karşılığını böyle mi veriyorsun?
Do you want me to walk it up?
Kaldırmamı ister misin?
Text me if you want to hook up later.
Eger daha sonra bulusmak istersen mesaj at.
Monet Tumusiime's sister sat in the front row every day of that trial to remind me that my job was to speak up for the victims.
Monet Tumusiime'nin kız kardeşi kurbanların sesi olmanın benim görevim olduğunu hatırlatmak için o duruşmanın her gününde ön sırada oturdu.
The thought of Flora being alone in the world, the joy of seeing her again, and... to watch her grow up. It's kept me going.
Flora'nın dünyada yalnız kaldığı düşüncesi, onu tekrar görmenin sevinci ve büyümesini seyretmek, devam etmemi sağladı.
up top 130
up to you 126
up to 113
up to now 39
up to a point 30
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
mexico 335
up to you 126
up to 113
up to now 39
up to a point 30
to meet you 22
to me 1767
to mexico 17
to meet 21
mexico 335