English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We had a plan

We had a plan translate Turkish

274 parallel translation
"Holly doesn't wanna have a baby." We had a plan, Gerry.
"Holly çocuk istemiyor!" Bir plan yapmıştık, Gerry!
If we had a plan.
Eğer plan yaparsak.
We had a plan worked out in January 1943, code-named "The Time."
1943 Ocağında hayata geçirdiğimiz bir planımız vardı, ... kod adı "Zaman" dı.
We had a plan.
Planımız vardı.
We had a plan until you came along and messed everything up.
Sen ortaya çıkıp her şeyi berbat edene kadar bir planımız vardı.
No. We had a plan.
Hayır, bir planımız var.
We had a plan, didn't we?
- Bir plan yaptık, değil mi?
I guess you don't need it now, but... we had a plan too.
Sanırım artık ihtiyacınız yok ama bizimde bir planımız vardı.
We had a plan, then SWAT opened up fire too early... and a perp took out my partner.
Bir planımız vardı. Ama tim erken ateş etti ve adam da ortağımı vurdu.
We had a plan. You were going to go as Frankenstein. We had a plan.
Kararlaştırdık sanıyordum.
I thought we had a plan.
Bir planımız olduğunu sanıyordum.
So we had a plan three days apart until finals were over... and then we'd have the whole summer together in Palo Alto.
Bir plan yaptık. Finaller bitene kadar 3 gün ayrı kalacaktık ve sonra bütün yazı Palo Alto'da beraber geçirecektik.
Garan, we had a plan.
Garan, bir planımız vardı.
We had a vision, we had a plan.
Bir hayalimiz, bir planımız vardı.
BUT I THOUGHT WE HAD A PLAN, A GOOD PLAN.
Ama güzel bir planımız olduğunu sanıyordum.
ex-partner's desk... you know, just dive right in. We had a plan.
Bilirsin işte, balıklama atlamalıyız.
We had a plan.
Bir plan yapmıştık.
We had a plan and you didn't stick to it.
Bir plan yaptık ve sen bunun dışındasın.
Look, we had a plan.
Baksana, bir planımız vardı.
I told her we had a date and not to expect me if you'd made other plans.
Buluşacağımızı ve başka plan yaptıysan beni beklememesini söyledim.
We had a fairly definite plan mapped out.
Belirli bir plan üzerinde uzlaşmıştık.
We wouldn't get Plan R unless the Russkies had clobbered Washington.
Ruslar Washington'a saldırmış olmasalardı Plan R hayata geçmezdi.
But we also maintain that once our London agents had contacted him... he was used by Control as a weapon... indeed as a spearhead in Control's plot... to incriminate Comrade Mundt.
Fakat aynı zamanda Londra ajanlarımızın onunla temasa geçmesini sağlamıştık ve kendisi Control tarafından bir silah olarak kullanılmıştı. Aslında Yoldaş Mundt'u suçlamak için Control'ün planına öncülük etmişti.
So would I. I mean, we've been meaning to have you for a very long time but Angela's been busy with out-of-town relations and now summer's here and we haven't had our little Rachel in...
Ben de öyle. Demek istediğim ikimiz de bu planı uzun zamandır düşünüyoruz ancak Angela şehir dışındaki işleriyle çok meşguldü nihayetinde yaz da geldi ve biz hala küçük Rachel'ımızı...
We have a specific plan of action in such circumstances and as soon as the National Guard, who found the body, informed me that this had taken place those measures went into effect
Bu tip durumlarda izlediğimiz özel bir hareket planı var Cesedi bulan muhafız... olayın gerçekleştiğini söyler söylemez bu önlemler alınmaya başlandı.
We had a change of plan.
Planlarımız değişti.
But, you see... we had a different sort of plan in mind.
Ama, aslında... bizim aklımızda daha değişik bir plan var.
Lf, on the other hand, things were to come unstuck, and the minister got it into his head that we were engaging his good offices in order to clear up traces of some unlicensed venture which had aborted, and there was a scandal, well, it would be just one scandal too many.
Diğer yandan, eğer plan tamamen suya düşerse, ve bakan iyi niyetinin yarıda kesilmiş, emniyetsiz ve riskli bir işin artıklarını temizlemek için kullanıldığını anlarsa ve bir de skandal varsa, işte, bu bir skandaldan daha da fazlası olur.
Hey, Hannibal, if you ever had a plan, we're gonna need one now.
Hannibal, bir plân yaptıysan şimdi anlatmanın tam zamanı.
We couldn't afford to be caught with a car full of narcotics, so we had a backup plan in the form of a hole punched in the floorboard of our car.
Bir araba dolusu uyuşturucuyla yakalanmayı göze alamazdık,.. ... biz de B planı olarak arabanın zeminine bir delik açtık.
Hey, baby, you and me, we had ourselves a little plan, remember?
Hatırlarsan, bir planımız vardı.
But perhaps we can get out of that by suggesting that language had an early apprenticeship in the form of a kind of sign language, or drawing in the sand, or perhaps language arose before actual speech arose, as a sort of way of talking to yourself to get your thoughts into a logical order, to plan your actions in a logical order, and only later perhaps, did it become externalized in the form of speech using the tongue, lips, and voice so that brains became, as it were, networked together.
Fakat belki bu fikri, dilin işaret biçiminde ya da kuma çizilerek ifade edildiği bir emekleme evresi olduğunu önererek ya da belki de düşüncelerimizi mantık sırasına koymak, eylemlerimizi mantık sırasına göre planlamak için kendimizle konuşmanın bir biçimi olarak ortaya çıktığını öne sürerek ya da belki daha sonra dilin dudak ve sesi kullanarak konuşma biçiminde dışsal hâle geldiğini ve böylece beyinlerimizin şu andaki gibi birbirleriyle bağlantılı hâle geldiklerini öne sürerek çıkarabiliriz.
If this works out you're to tell the press we had a security agent on the plane as part of our anti-terrorist plan.
Eğer işler yolunda giderse basına... yeni kurduğumuz birimden bir güvenlik sorumlusunun uçakta olduğunu söyleyeceksin.
We had plans for a home and a family.
Bir ev ve çocuk planımız vardı.
We had a fuckin'plan!
Adamın haline bak Brett. Bir planımız var.
- Oh, Brett, man. - We had a plan!
- Hayır Brett, yapma.
Now, frankly, I had my doubts that there was a man on the inside. But fortunately Gabrielle insisted that we follow her plan.
Açıkçası, içeride adamı olduğuna dair şüphelerim vardı... ama neyse ki Gabrielle planını takip etmemiz için ısrar etti.
We had not worked out a contingency plan for a war started by North Korea with South Korea.
Kuzey Kore ve Güney Kore arasında başlayan savaş için herhangi bir acil eylem planı oluşturmamıştık.
Not having an organization and knowing that the State Department could not achieve the things that he knew had to be done, he personally said,'We must explore the means of getting authority to carry out a covert action program that would challenge
Bir organizasyona sahip olmayan Devlet Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı bazı şeyleri elde edemeyecegini bilerek degil ne yapılması gerektigini biliyordu. o bizzat bizim araştırmamız gerekir dedi. the means of getting araçları alma ve yurutme yetkisinin gizli eylem planında olması muazzam bir komınıst tehtıdı ne maydan bırakacaktı. "
We had five different options for a floor plan.
- Plan için beş seçeneğimiz vardı.
When Grendel returned with you, we knew we had to except the inevitable and plan for a new beginning.
Grendel sizinle birlikte dönünce, kaçınılmazı kabul edip yeni bir başlangıç planlamamız gerektiğini anladık.
I'd feel a lot better if we had some sort of game plan.
Ben çok daha iyi hissediyorum bazı tür oyun planı vardı.
- We had a payment plan.
- Ödeme planımız vardı.
Yeah, we had a simple plan.
Evet, basit bir planımız vardı.
I thought we had a game plan.
Bir planımız var sanıyordum.
We had a singular plan.
Belli bir planımız var.
I know you thought it was silly to wait until we had this money before we got married, but now we can put a payment on a house we can plan a family...
Evlenmeden önce bu kadar paramız olana kadar beklemenin aptalca olduğunu düşünüyordun ama şimdi bir evin peşinatı var ve çocuk sahibi olabiliriz.
And let me remind you that when I was ten points behind in the polls, I told you I had a plan that on this date we were gonna celebrate, party nomination in hand.
Ve hatırlatırım, anketlerde on puan gerideyken, bugün parti adaylığını elde etmemi... kutlayacağımızı söylemiştim.
He must have thought we were gonna lose, so he had a backup plan.
Kaybedeceğimizi düşünmüş olmalı ki "B" planını uygulamış.
Seems to me we had a solid plan.
Sağlam bir planımız varmış gibiydi.
I wasn't even sure we had a definite plan, so... I'm sorry I couldn't make it.
Aslında belli bir planımız olduğundan emin değildim, o yüzden... Neyse işte, gelemediğim için üzgünüm.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]