English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We had to try

We had to try translate Turkish

137 parallel translation
We had to try.
- Zorundayız.
We had to try.
Denemek zorundaydık.
I know, it's kind of messy... but there was some shooting in the movie that we had to try.
Farkındayım biraz dağıttım... Ama filmde çok güzel bir çatışma sahnesi vardı denemek istedim.
When I listen to Julian Irvine today, I think what a bold brass neck We had to try and attempt that.
Halkı korkutuyorlar, silah ve kurşunlarla... Bugün bile Junior Murvin'i dinlediğimde bunu denediğimiz için ne kadar cesur olduğumuzu düşünüyorum.
We had to try something.
Bir şeyler denemek zorundaydık.
We had to try every kind of foreplay.
Her türlü ön sevişmeyi denemek zorunda kaldık.
I think we had to try.
Bence denemeliydik.
A few of us gathered together and we decided we had to try to take revenge on the people who had done this.
"Bir kaçımız toplandık..." "... ve bize bunları yapanlardan intikam almamız gerektiğine karar verdik. "
- We had to try.
- Denemek zorundaydık.
Well, we had to try.
Denemek zorundaydık.
Well since you say this isn't yours and Billy had no relatives, we'll try to use it to make sure we don't raise anymore Billy Deals in this town.
Senin değilse, Billy'nin ailesi de yok bu para, bu kasabada başka Billy Deals olmaması için kullanılacak.
We know you've had rather a shock, Polly, and talking about it may be disturbing, but I'm afraid we must ask you a few questions, so I'll be as quick as I can, and you just try not to let it upset you. Hmm? Oh, it don't.
Oldukça sarsıldığını biliyoruz, Polly, ve ondan söz etmek rahatsız edici olabilir, fakat korkarım sana bir kaç soru sormamız gerekiyor, dolayısıyla olabildiğince çabuk olacağım, ve sen de canını sıkmamaya çalış.
But they know we're friends, so I had to try.
Fakat arkadaş olduğumuzu biliyorlar, bu yüzden denemeliydim.
I'll try to sum up the situation, comrades... based on the information we had received by Saturday.
Cumartesi günü elimize ulaşan bilgiler üzerinden durumu özetlemeye çalışacağım yoldaşlarım.
Tomorrow there won't be any beards, so we had better try to get out of here.
Yarın sakal filan kalmayacak, O halde buradan tüymeliyiz.
'You know we've had trouble - bad trouble. I won't try to minimize it.
Doğruyu söylemek gerekirse çok kötü bir olay atlattık.
All through the winter of'43... we had translators working in joke-proof conditions... to try and manufacture a German version of the joke.
1943 kışında, çevirmenlerimizden, fıkraya dayanıklı koşullarda altında fıkranın Alman sürümünü üretmelerini istedik.
Well... you two try and get along, then. We all had to.
Peki... siz geçinmeye çalışın o halde.
We had two extra sessions to try that jumped-up nigger Robeson for contempt.
Kendini beğenmiş zenci Robeson'u mahkemeye saygısızlıktan yargılamak için fazladan iki celse yapmıştık.
We just had to try.
Denemek zorundaydık.
Son, we had but to try.
- Evlat, denemek zorundaydık.
Lord, we also ask that You help us remember... what the holiday season is all about. And help us to try and not to take each other for granted... - Must be because I had - but to try to do Thy will always.
Tanrım, senden ayrıca bayram günlerinin anlamını... hatırlamamıza ve birbirimizin... kıymetini bilmemize yardım etmeni diliyor... ve emirlerine uyan kullarından olmak istiyoruz.
I thought we had agreed that you would try to make...
Sanıyordum ki bir anlaşmamız vardı...
Dimitri and I went into the bar to try and buy some nerve gas off this ex-KGB guy that we had heard was selling black market surplus munitions to Iraq.
Evet efendim, Dimitri ve ben lrak'a ihtiyaç fazlası karaborsa cephane sattığını duyduğumuz eski KGB'liden sinir gazı satın almak için o bara gitmiştik.
We knew they were the plum roles because all you had to do... was stand around with a staff and try not to laugh... at the poor saps that got stuck with the speaking parts.
Biz biliyorduk ki, bunlar kıyak rollerdi, çünkü bir değnekle orada öylece bekler ve gülmemeye çalışırsınız,.. ... aptal kıyafetlerle yapılan diyaloglara karışmadan.
I'm sorry, we've had some people try to sneak in after intermission.
Arada girmeye çalışanlar oluyor da.
We had no business being there, but try telling that to the politicians.
Orada bulunmamızı gerektirecek hiçbir şey yoktu ama gel de siyasetçilere bunu anlat.
luckily, I reconsidered and Had a nice talk with Clint and He assured me that we would work and try to find some nuances and things in tHe character.
Ne şans ki, bir kez daha düşündüm... ve Clint'le aramızda güzel bir konuşma geçti... ve birlikte çalışarak... karakterdeki nüansları ortaya çıkarabileceğimize beni ikna etti.
But we all had training to know that you try to handle your fear and work to accomplish what you're supposed to be doing.
Ama hepimiz korkumuzu yenmek için gereken eğitimi alıp bunu çalışmıştık. Yapmamız gereken şey buydu.
We had one last address to try inside a gated community.
Elimize son bir adres daha ulaştı.
Since we had nothing left to pull, I thought we'd try the same thing.
Yapacak bir şey kalmadığı için aynı numarayı tekrar yapmayı düşündüm.
He will try everything to save her, and we'll kill him as soon as we've had the treasure.
Corto onu kurtarmak için her yolu deneycektir, ve biz de hzineyi aldığımızda onu öldüreceğiz.
Now I had to try to keep up with Daniel, make sure nobody got to him, but I was completely knackered and by the time we got to Friar's Copse, Charlie Meynell was ahead of me, so I just about managed to keep them both in sight then Charlie caught Daniel.
Daniel'ın güvenliğinden emin olmam gerekiyordu kimse onu yakalamamalıydı ama çok yorulmuştum bu esnada Friar's Copse'a geldik Charlie Meynell hemen önümdeydi aradalarındaki mesafeyi korumaları için arkadan koşmaya devam ettim sonra Charlie, Daniel'ı yakaladı.
Having had a spiritual awakening as the result of these steps... we try to carry this message to other addicts... and practice these principles in all our affairs.
Bu ruhsal davranışları birer uyanma yöntemi olarak kullanıp bütün hayatımıza yaymaya çalışıyoruz. Aynı zamanda bunları diğer bağımlılara da yaymaya çalışıyoruz.
We left that to the poseurs. The blighters who had to dress up and try to be scary.
Biz çıkmayınca meydan, kılık değiştirip, korkunç olmaya çalışan numaracı hergelelere kaldı.
Try to imagine what it would be like if we hadn't had...
Sadece hayal etmeye çalışıyorum, acaba...
We had a customer one time and he was shoplifting and he had the nerve to try and sell us the books back!
Bir ara hırsızlık yapan bir müşteri vardı ve çaldığı kitapları bize geri satmaya çalışmıştı!
We let her think she's operating without our knowledge until I've had a chance to try to finish this.
Bilgimiz olmadan hareket ettiğini düşündürmek zorundayız ta ki ben bunu bitirene kadar.
We have had sex zillions of times. I used to try to keep track on a pad, but it got unwieldy. Oh, god.
biz zilyon kere seks yaptık bir kağıda not etmeyi denedim, ama hızlı yazamadım Oh, tanrım.
We had to take a tube and run it down his nose and pump oil through it to try to get his belly to loosen up.
Bir tüp alıp burnundan aşağıya itmek zorunda kalmıştık. Yağ pompaladık, karnındakilerin gevşeyip çıkması için uğraştık.
The best idea we've had so far is to try to repair his system on the genetic level, by administering a massive clone, embryonic stem cells treatment.
Şu ana kadarki en iyi fikrimiz, devasa oranda klonlanmış embriyonik kök hücre tedavisini aşılayarak sistemini genetik seviyede onarmaya çalışmaktı.
You can try. But if, uh, put to it, I were to choose, then that's gonna be the boys that had my back since we were kids.
Deneyebilirsin ama ben seçmek zorunda olsaydım eğer... çocukluğumdan beri arkamı kollayanları seçerdim.
We had a hard time getting them to sleep so whatever you do, please, try not to wake them.
Uyumaları için bayağı zorlandık, o yüzden ne yaparsan yap, lütfen, onları uyandırmamaya çalış.
Look, Danny, I know we've had our differences lately, but you got to let me try to talk to him.
Son zamanlarda fikir ayrılıklarına düştüğümüzü biliyorum. Ama o çocukla konuşmama izin vermelisin.
I had to face Ballantine on his own ground, to try to figure out what we were up against.
Ballantine'la kendi sahasında yüzleşmeli neyle karşı karşıya olduğumu bulmalıydım.
- No. Try to remember, we had met.
Hatirlamaya calis, biz tanismistik.
So when I realise, you know, someone had put what I imagine was a gun in my back and saying... and said to me, " Don't make any noise, don't try to run, because we will shoot you.
Farkına vardığım zaman, biliyorsunuz, birisi silah olduğunu tahmin ettiğim bir şeyi arkama dayayarak şunu söyledi. "Hiç ses çıkarma, kaçmaya çalışma, çünkü seni vuracağız."
We had to keep one to try it.
Hadi ama. Bir tanesini denemek için elimizde tutmalıydık.
Shit, we had a battalion of doctors try to light our asses up.
Kahretsin! Doktorlar, bu tabura bile zor yetişiyor.
I pushed us to try to recapture the past, what we had, what this place ed to be.
Sahip olduklarımızın, buranın eskisi gibi olması için hepimizi zorladım.
So, then we had try to go back Sovilkera, barrow my car.
Akabinde arabamı ona ödünç vermek için buraya geri döndük.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]