Well look translate Turkish
12,633 parallel translation
Well, you could look at the map or you could follow North Star.
Haritaya bakabilir veya Kutup Yıldızı'nı takip edebilirsin.
Well, Douglas, maybe you could get the stove going and I'll have a look at Curt's hand.
Douglas, sen sobayı yakıver ; ben de Curt'ün eline bakayım.
Well, who did he look like?
Kime benziyordu?
Well, look at this lovely bunch of ladies.
Bir avuç güzel bayan..
Well, look at you.
Vay, şuna bakın.
Well, okay, look, I will take this...
Tamam, alacağım şimdi.
Well, look at you, junior detective.
Bak sen şu çırak dedektife.
Well, well, look who it is, the Duke of Bootleg.
Kimleri görüyorum. Kaçakistan Dükü değil mi bu?
Well, let me have a little look, take a see what you've got here.
Bir bakalım ne yapabiliriz diye.
Look well, wolves.
İyi görünüyorsunuz kurtlar.
Well, look there has to be some sort of explanation.
Açıklaması olmak zorunda.
Well, he's not stupid and he has a great deal to say, but I can't help but look with a certain contempt on the fancies of a heart so doubting the reasonableness of its own emotions.
Eh, aptal değil, ve hakkında söylenecek iyi çok şey var, ama yine de kendi duygularından bile emin olamayan duygusal hayallare kapılmış birini hor görmekten kendimi alamıyorum.
- Does she look quite well?
İyi görünüyor mu?
- Well, look who it is.
- İyi, kim olduğuna bak.
- Don't you dare. I'm gonna find the guy. Well, you won't have to look far.
sakın adamı bulacağım şey uzağa bakmana gerek yok
Well, look, I got to go, baby.
- Bak, kapatmam lazım tatlım.
Well, look, I would come and show you, but don't you think it's kind of a double cross?
Peki, bak, gelip sana göstereceğim, ama sen de bunun iki yüzlülük olduğunu düşünmüyor musun?
Look, I just finished training on the A320 and I can tell you, the only reason the plane operated as well as it did, that the aircraft could land anywhere, is because Captain Sullenberger turned on the Auxiliary Power Unit.
A320 eğitimimi yeni tamamladım ve uçağın o kadar başarılı olmasının, herhangi bir yere inebilecek olmasının tek nedeni Kaptan Sullenberger'ın yedek güç birimini açmış olması.
Well, look what she can do if she wanted us dead.
Ölmemizi isteseydi yapabildiklerine baksana.
Well, you don't look very icky to me.
Bana öyle görünmedin.
You look well.
İyi gördüm seni.
- Well, he should look where he's going.
- Nereye gittiğine bakması gerek.
Well, look at this.
- Şuna da bakın.
Well, I don't know why you look so impressed.
Niye etkilendin anlamadım.
Well, look.
Şey, bak.
Well, well, well. Little Maui's having trouble with his look
Aman, aman, aman küçük Maui görünüşüyle sorun yaşıyor.
So we had a look at our accounts, and... well, we-we see we could make a significant saving if we altered the education situation.
- Biz de hesaplarımıza baktık eğitim durumunda kesintiye gidersek büyük oranda tasarruf yapabileceğimizi gördük.
Well, look at you.
- Baksana haline.
Well, that might look like I hadn't done my job.
Bu, işimi yapmıyorum izlenimi verebilir.
- Well, look... if anything else happens, give us a call.
- Bakın... Başka bir şey olursa, bizi arayın.
Well, don't look at me like that.
Peki, bana öyle bakma.
Well, look what good that did him.
Bak bu onu ne kadar iyi yaptı.
Well, look at us.
Bize bir bak.
Well, you look like a bum.
Serserinin tekine benziyorsun.
Well, get a look at death.
Ölüme bir bak hele.
- Well, hold on, look, let me get your number.
- Dur, bak, numaranı alayım.
because the white people go, " well, yeah, look.
Çünkü beyazlar " iyi, evet, bakın.
Well, look, maybe it's just me.
Bak, belki de sadece ben.
Well, you just look so focused over there.
- Çok odaklanmış görünüyorsun.
Well, we can make it look like it came from someone else.
- Başkasından gelmiş gibi gösterebiliriz.
Well, if I were you, I'd look into that.
Kim? Yerinde olsam bunu araştırırdım.
Well, I look... different.
Farklı görünüyorum.
Okay, well, look, I don't have much time, so if you wanna just tell me about the contest.
Tamam, bakın çok fazla vaktim yok yarışmadan bahsedebilirsiniz şimdi
- Well, I can look into it for you, of course.
- Senin için gidip konuşurum.
Look... look, this guy is a... well, you read his sheet, he's a nobody.
Bak, bu adam serseri, önemsiz biri.
- Well, you don't look it.
- Hiç öyle görünmüyorsun.
That didn't look like it went well.
- İyi geçmemiş gibi görünüyor.
Well, did you get a look at them?
İyi görebildiniz mi bari?
Look, it's... tell her I'm not feeling well.
İyi hissetmediğimi söyle.
Okay, look, my family thinks that I'm kind of, like, a big fuck-up, and, well, you're smart and pretty and personable.
Ailem büyük bir başarısızlık olduğumu düşünüyor. Sen de zeki, güzel ve cana yakın birisin.
Well, look, I could write something else.
Başka bir şey yazabilirim.
look 107427
look at me 7366
looking 1024
look at this 4731
looks 103
lookin 41
lookie 51
looky 64
look at him 1555
look at her 948
look at me 7366
looking 1024
look at this 4731
looks 103
lookin 41
lookie 51
looky 64
look at him 1555
look at her 948
look at me now 78
look at you 3730
look at that 4253
look on the bright side 174
look at your face 75
look at yourself 268
looks like 280
looking for a job 23
looking good 543
look at it 733
look at you 3730
look at that 4253
look on the bright side 174
look at your face 75
look at yourself 268
looks like 280
looking for a job 23
looking good 543
look at it 733