You look hot translate Turkish
686 parallel translation
Well, you look hot!
Senin ateşin var.
You look hot.
Yakıyorsun ortalığı.
- Yeah, you look hot.
- Evet, ateş gibisin.
Don't you look hot today?
Bugün çok ateşli gözükmüyor musun?
You must really think you look hot tonight.
Bu akşam kedini çok güzel hissediyor olmalısın.
- That long? You look hot.
Çok seksi görünüyorsun.
You look hot.
Seksi görünüyorsun.
- Well, you told me not look too hot.
- Süslü görünmememi söylemiştin.
You don't look so hot yourself.
Sen de pek iyi görünüyor sayılmazsın.
Take the telescope and have a look at what you might call the hot stuff.
Bu teleskopu al ve hoş diyebileceğin şeylere göz at.
You don't look so hot.
Pek iyi görünmüyorsun.
You don't look so hot.
Çok da heyecanlı görünmüyorsun.
Look, I walked a mile so I wouldn't park a hot car on you.
Bak, uzun yoldan geldim yoksa seni rahatsız etmek istemezdim.
You look as if you could do with a nice hot rum.
Sıcak, güzel bir rom hoşuna gider herhalde.
You sure do look calm and collected on this hot day.
Sakin ve aklı başında görünüyorsun bu sıcak günde.
Say, you fellas sure look hot and thirsty.
Susamış görünüyorsunuz.
Oh. now. look. since damn when did you climb up on that big white horse? Just because you're teasing yourself with some hot ideas for you and the lady after the game- -
Biraz içkiyi fazla kaçırıp oyundan sonra bayanla beraber..
Look, if you really want big houses, fast cars, hot and cold running, servants...
Bak, eğer gerçekten büyük evler, hızlı arabalar, durmadan koşuşturan hizmetçiler istiyorsan...
- Look, Charlie, you can't blame Henty because Hot Lips Houlihan can't stand her name!
- Bak, Charlie, Sıcak Dudak Houlihan takma adını beğenmedi diye, Henry'i suçlayamazsın!
- Oh, hot dog. Just here, look, I'll show you.
- Sandviç hemen burada, göstereyim size.
- You don't look so hot yourself.
- Sen de pek iyi görünmüyorsun.
Oh, heaven forbid. He's a hot-blooded Hungarian. If you but look at his wife, he will cease to be a diplomat.
Macar bir diplomat ve eğer karısına bakmaya devam ederseniz diplomatlığı unutacaktır.
Good morning. Look, can I interest you in a hot wax for your car?
Mumlu sıcak bakım hakkında size bilgi verebilir miyim?
My orders say I'm not supposed to know where I'm taking this boat, but one look at you, and I know it's going to be hot, wherever it is.
Bana verilen emirlere göre bu botu nereye götürdüğümü bilmemem gerekiyor, ama sana şöyle bir bakınca, her neresi olursa olsun, oldukça ateşli olacağını biliyorum.
I realise I don't look so hot, David,..... but I thought you'd be glad to see me.
David çok canlı görünmediğimin farkındayım fakat beni gördüğüne memnun olduğunu düşünüyorum.
Look at the most creative thing man and woman can do together and you'll see something growing, unpredictable, magical, hot.
Erkek ile kadının birlikte yaptığı en yaratıcı şeye bak bir de gelişen, öngörülemez, sihirli ve ateşli şeyi görürsün.
Harry, you don't look so hot.
Harry, keyifsiz gibisin.
Think you ´ re hot stuff ´ cause you got an hour or two jump on me, huh, Bozo? Look at me.
Son bir iki saat içinde beni nasıl alt edebileceğini mi planlıyorsun, güdük?
I've had a good look at you and young Epiphany doing your hot shoe number with the chicken.
Seni ve küçük Epiphany'i tavukla yaptığınız ateşli dansta gördüm.
- You don't look so hot.
- Pek iyi görünmüyorsun.
Look, Valenzuela Chino tells me you're a hot shot.
Baksana Valenzuela... Chino senin bir dahi olduğunu söylüyor.
You don't look so hot, kid.
Pek iyi görünmüyorsun evlat.
You look like you've grown another inch, but you don't look so hot, Buddy.
Bir inç daha büyümüşsün gibi görünüyor ama pek ateşli görünmüyorsun, Buddy.
I'm fine. You don't look so hot.
- İyi görünmüyorsunuz.
You don't look so hot to me.
Çok da sağlam gelmedin bana.
But you don't look so hot.
Ama sen iyi görünmüyorsun.
Look, Sonya, I don't think you want to be around control stations with hot chocolate.
Bak Sonya, elindeki sıcak çikolatayla, kontrol istasyonlarının civarında... dolaşmak istediğini pek sanmıyorum.
- You don't look so hot yourself.
- Sende pek parlak görünmüyorsun.
If you tried passing a watermelon, how hot would you look?
Eğer bir limonun geçeceği yerden bir karpuz geçirirsen nasıl görünürsün.
Look, this is really hard for me to say but you taught me a real lesson when you zoomed into that hot-sheet hotel.
Neden yıldırım şeklinde ki? Sıkıcı olmasın diye. Nihayet ilerliyorum.
- Hey, you guys look hot. - Of course we're hot.
- Hey, siz, bomba gibi görünüyorsunuz. - Tabi bomba gibi oluruz.
You don't look so hot.
Çok heyecanlı görünmüyorsun.
You look like you've grown another inch, but you don't look so hot, Buddy.
Peki... Bir inç daha büyümüşsün gibi görünüyor ama pek ateşli görünmüyorsun, Buddy.
Look. He knocks a guy into the sun and says, "Hot enough for you?"
bak bir adamı güneşe yolluyor ve diyorki, "yeterince ateşli mi?"
Hot dog, Ben, look at you. How are you?
- Süper görünüyorsun Benjamin!
You don't look so hot.
Çok keyifli görünmüyorsun.
Excuse me, you should check on your driver. He don't look too hot.
Afferdersiniz, şöföre bir baksanız iyi olur.
Hey, look, you want this hot dog or not?
Sosisliyi istiyor musun, istemiyor musun?
You don't look so hot yourself.
Sende ortalığı yakmıyorsun.
Everybody's sayin how hot you look, and your mom crying, and your squeeze standing there in a powder-blue tux...
Herkesin söylediği gelinin ne kadar seksi göründüğüydü. ve anneleri ağlardı. Seni düşünüyorum sıkan bir mavi smokin içinde orada ayaktasın.
- You don't look so hot yourself.
- Sen de iyi sayılmazsın.
you look so beautiful 108
you look good 800
you look amazing 345
you look beautiful 682
you look gorgeous 128
you look so pretty 62
you look stunning 72
you look nice 285
you look great 1239
you look familiar 158
you look good 800
you look amazing 345
you look beautiful 682
you look gorgeous 128
you look so pretty 62
you look stunning 72
you look nice 285
you look great 1239
you look familiar 158