You mustn't say that translate Turkish
69 parallel translation
Oh, no. I say, you mustn't do that.
Hayır, bunu yapmamalısın.
You mustn't say that!
Melanie hakkında böyle şeyler söylememelisin.
- You mustn't say that! It's bad luck.
Böyle söylememelisin.
Darling, darling, you mustn't say that!
Böyle söylememelisin sevgilim.
Do you mean to say that I've travelled 11 hours from... mustn't say where... and you won't allow me to have a word with a condemned man?
Yani ben adı bende saklı olan yerden buraya 11 saat yol tepeyim ama siz bana bir mahkûmla iki laf etmeme izin vermeyin, öyle mi?
Oh, you mustn't say things like that. You...
Böyle dememelisin.
You mustn't say that.
Konuşmayın böyle.
- You mustn't say such things. That's all right, let her talk.
Her şey yolunda, bırak konuşsun.
- You mustn't say that!
- Bunu söyleyemezsiniz!
Now you mustn't say things like that
Artık böyle şeyler söylememelisiniz.
- Fran, you mustn't say that.
- Fran, böyle söyleme.
YOU MUSTN'T SAY THINGS LIKE THAT, LOUIS, BECAUSE I TOLD YOU -
Böyle şeyler söylememelisin Louis, çünkü sana söylediğim üzere...
- Gil, you mustn't say that.
- Gil, böyle konuşmamalısın.
No, Miss Prescott, you mustn't say that.
Aman, Bn. Prescott, böyle demeyin.
You mustn't say that.
Bunları söylememelisin.
You mustn't say that. - We must flee.
Böyle şeyler söylememelisin.
One day they will say you mustn't see that vulgar person again.
Bir gün, "O kaba adamı bir daha görme." diyecekler.
- You mustn't say things like that to her.
- Ona böyle şeyler söylememelisin.
And you mustn't... Don't say that I mustn't.
Ve yapmak zorunda değilsin...
You mustn't say that.
Böyle konuşma.
You mustn't say that.
Böyle şeyler söylememelisin.
That if you're going to be superior to other people you mustn't pay attention to what they say or do but live as you know how you should live so that later you can set your example.
Yani eğer diğer insanlardan üstün olmak istiyorsan yaptıklarını ve söylediklerini umursamamalısın. İstediğin gibi yaşamalısın ki, bir örnek haline gösterilebilesin.
No, you mustn't say that.
Hayır, böyle konuşmamalısın.
No, you mustn't say that.
Hayır, böyle söyleme.
You mustn't say things like that.
Böyle şeyler söylememelisin.
You mustn't say that!
Bunu söylememelisin!
- You mustn't say that!
- Böyle söyleme.
You mustn't say that.
Yalan söylüyorsun!
- You mustn't say that about your brother. - Look, Mama...
- Ağabeyin hakkında bunları söylememelisin.
You mustn't say that.
Böyle söylemeniz gereksiz.
You mustn ´ t say that, Stig, you ´ re a scientist yourself.
Böyle konuşmamalısın, Stig. Sen de bir bilim adamısın.
But didn't you say that you mustn't tell secrets?
Sırları kimseye anlatmamalı dememiş miydin sen?
Which means you mustn't say a thing about anything that happens in the White House.
Bu da, Beyaz Saray'da olanlardan hiç kimseye söz etmeyeceksiniz demek.
You mustn't say that.
Öyle konusma, kizim.
- You mustn't say that.
- Böyle söylememelisin.
Precisely. And that's what you mustn't say.
Tam olarak bunu söylememelisin.
YOU MUSTN'T SAY THAT.
Böyle konuşmamalısın.
They say you mustn't let it go without a struggle I will be there with color covering every hair that's grey and cutting straight away lf there's a wrinkle, wait and see I'll do it when I'm twenty-three
Olmazmış kendini koyuvermek. Ben de beyaz tellere süreceğim boya, müdahale edeceğim her kırışığa. Görürsün.
All I'll say is that you mustn't marry Sunny!
Sana tek söyleyeceğim, sakın Sunny ile evlenme!
You mustn't say things like that!
Buları duymamış olayım lütfen!
Pam, you mustn't say that we- - You can't tell him we spoke.
Pam, ona söylememelisin... Konuştuğumuzu ona söyleyemezsin.
You mustn't say that.
Öyle denmez.
You mustn't say that.
Böyle konuşmamalısın.
You mustn't say that, you say "it can be done".
Öyle diyemezsin, hayır. "Yapabiliriz" demen lazım.
You mustn't say that.
Bunu söylememelisiniz.
Sir, the design of this game is impossible... sir, you mustn't say that.
Bayım, bunu yapmak imkânsız... Öyle demeyin efendim.
You mustn't say that!
Bunu söylememelisiniz!
And you mustn't say that again!
Bunu bir daha söylememelisin!
- Shh! - You mustn't say that.
- Böyle konuşmamalısınız.
They are the ones who... They say that you mustn't cross hands on the steering wheel.
Ellerinizi direksiyondan çekmemenizi söyleyenlerden birisi.
No, you mustn't say that, because Gustav is...
Öyle deme. Gustav...
you mustn't 153
you mustn't worry 18
you mustn't do that 20
you mustn't blame yourself 24
say that again 344
say that 54
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mustn't worry 18
you mustn't do that 20
you mustn't blame yourself 24
say that again 344
say that 54
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you mean you don't know 16
you made it 730
you miss me 101
you meant it 23
you must be tired 132
you mess with me 18
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you mean you don't know 16
you made it 730
you miss me 101
you meant it 23
you must be tired 132
you mess with me 18