You mean like this translate Turkish
787 parallel translation
You mean like this?
- Bunu mu diyorsun yani?
You mean like this?
Bu şekilde mi?
Also, all this time, I stayed next to you despite all the bad things you said because you were my hideout. As a woman, I hate men like you! Men who are mean and rude!
Ayrıca bunca zaman sığınağımsın diye tüm kötü laflarına rağmen yanında kaldım ama bir kadın olarak senin gibi kaba, adi adamlardan cidden nefret ediyorum.
I don't just mean smart like you and the people in this house.
Zeki derken sadece sizi ve buradaki insanları kast etmiyorum.
First I want to know what you mean by breaking in here like an assassin... and causing this utterly ridiculous scene!
Haydut gibi zorla girip bu saçma sapan sahneye yol açman da ne demek oluyor önce bunu öğrenmek istiyorum!
You mean, like this.
Haa, şimdi anladım olayı. Bu şekilde diyorsun.
Well, bound to be sudden, you know, a thing like this, I mean.
Ani olması normal, yani böyle bir şeyin, anlarsın.
What do you mean by breaking in here like this?
Buraya böyle zorla girmek de ne demek oluyor?
You mean a guy like that would come to a joint like this?
Onun gibi biri bu batakhaneye mi gelecek?
Oh, you mean, closing up like this? - Yeah.
Kapatmak üzereydim.
Indeed I don't. You never was mean to me like this back at the old house.
Bana eski evde hiç böyle davranmazdın.
What do you mean, bursting into my office like this?
Nasıl ofisimi böyle basarsın?
You've never felt like this before? Sweet, honey, baby, you mean...
Tatlım, canım, bebeğim, yani...
What I mean is, what do you suppose makes a man's stomach carry on like this?
Söylemek istediğim, bir adamın midesi niye hep böyle guruldayıp durur?
You mean... like this?
Yani şöyle mi?
I mean, you can be so cooperative on a thing like this.
Yani, böyle bir konuda işbirliği yapıyorsun.
Yeah, first time old Jesse James pulled this stunt... I mean to tell you, my eyes just popped out like a couple of fried eggs.
Yaşlı Jesse James bu numarayı ilk yaptığında... söylemek isterim gözlerim yağda yumurta gibi yerinden fırladılar.
Son, I didn't mean to break this news to you just like this, but maybe it's better...
Oğul, Haberi sana bu şekilde duyurmak niyetinde değildim, fakat belki de... iyidir.
Oh, you mean something like this :
Şöyle bir şey mi?
Well, I guess all I'm trying to say is that - and I really mean this, Lloyd - if what you want is a family like our fathers have and promotion in the air force and position in society like our mothers have, and you marry me because I'm pretty and smart and have guts and know the ropes... then I don't think you want to marry me, Lloyd.
Aslında sana anlatmak istediğim şu, bu konuda çok ciddiyim, Lloyd eğer bütün istediğin babalarımızınki gibi bir hayatsa Hava Kuvvetleri'nde yüksek bir rütbeyse annelerimizin sahip olduğu gibi sosyetede bir pozisyonsa benimle sadece güzel ve akıllı olduğum, cesur olduğum için evlenmekse benimle evlenmek istediğini sanmıyorum, Lloyd.
I didn't mean to waste your young years like this... but... you're so sweet, so graceful, so intelligent... and you never made any demands.
Senin gençlik yıllarını böyle harcamak istemezdim ama sen çok şirin, zarif ve çok akıllısın ve hiçbir şey talep etmedin.
I mean, you wouldn't want anyone to think this guy who's gonna die is someone you don't particularly like.
Demek istiyorum ki, birinin ölecek bir kişinin özellikle hoşlanmadığın biri olduğunu düşünmesini istemezsin.
You mean, like this?
Yani, bu şekilde mi?
I mean, a car like this, you want to keep nice.
Yani böyle bir arabayı güzel korumak istersiniz.
You see what I mean how nothing bad could ever happen to you in a place like this?
"Böyle bir yerde insanın başına kötü bir şey gelmez" derken ne demek istediğimi şimdi anladın mı?
Do you mean you can bring this thing down when you like?
Yani istediğin zaman onu yere indirebilir misin?
You mean, like this?
Bunun gibi mi yani?
You mean, you haven't learnt how to handle a contrary man like Pop yet? Watch this.
Bir kere bir eşittir bir.
You mean, why does a girl like me have to do this for a living?
Benim gibi bir kız, hayatını neden bu şekilde kazanıyor?
I mean, a job like this, you get all kinds, you know?
Böyle bir işte her türlü insan bulunur.
I mean, you just say "hip dysplasia" in a kennel like this, and you might as well put a match to it.
Yani böyle bir barınakta kalça "displazisi" lafı edersen köküne bir kibrit çak daha iyi.
- Do... you... mean... like... this?
- Böyle... mi... demek... istiyor... sun?
I suppose you understand it even more. I mean, having to run a huge ship like this with so much responsibility every minute and having to be so careful with all your men looking up to you...
Böyle bir gemiyi idare etmek, bir sürü sorumluluk, ve bütün adamlarınız size böylesine güvenirken dikkatli olma zorunluluğu.
I mean, can you see this guy, running around the beach all suntanned... and he`s goin` swimmin`, like... and somebody yells, "Hey, Ratso."
Düşünsene, yanık tenli bir adam, plajda..... yüzüyor falan..... sonra biri ona : "Hey, Ratso!" diye bağırıyor.
You mean you'd let this man who took care of you and nursed you back to health light out alone while you sleep through winter like a fat groundhog?
Sen burada kışı, şişko bir sincap gibi uyuyarak geçirirken,... seni sağlığına kavuşturan adamın yalnız gitmesine izin mi vereceksin?
I mean you never met anyone like this... you'd never meet such a nothing.
Yani asla böyle birine rastlayamazsınız Böyle bir hiçle karşılaşamazsınız.
I'm just obliged to you for letting us off like this - I mean, givin'us time, no matter what reason you got.
Bizi böyle göndermen makbule geçti yani sebebin ne olursa olsun, zaman tanımanı diyorum.
I mean, you don't see things like this all the time.
Yani her zaman olan biteni bu şekilde görmezsin.
What do you mean, calling me up like this right before kickoff?
-... başlayacak şimdi mi arıyorsun?
You mean a house like this, there are no servants?
- Yani, böyle bir evde hizmetçi yok mu? - Kimseyi bulamadık.
I mean, I don't know if you're man enough to take on a car like this.
Yani, böyle bir arabaya binebilecek kadar erkek misin bilmiyorum.
You mean the men made you come and apologize like this?
Yani o herifler mi gelip böyle özür diletiyor sana?
You mean I sound like this guy, no matter what I talk like?
Yani ne söylersen söyleyeyim, o adam gibi mi konuşuyorum?
I mean, do you think this stuff smells like a man?
Sence bu şey erkek gibi kokuyor mu?
I do not mean to make you dislike her. I like this stepmother as well as any other.
Bunları sizi soğutmak için söylediğimi sanmayın babacığım, sonuçta bir üvey anne olacaksa onun olmasını tercih ederim.
You mean this marriage would be like a trade deal?
Yani kendini tüm bunlar için feda mı edeceksin?
It might be better if we don't mention this to a whole lot of people. Like any, if you know what I mean.
Bundan kimseye bahsetmesek iyi olur Buddy, ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?
- You mean, like this?
- Koç, böyle mi yani?
- You mean, like this.
- Yani böyle bir yerde.
Listen Ángela if you do not want to participate in activities, and you like to sit or do other things, this does not mean that you can talk to the boys.
Dinle Angela ; eğer aktivitelere katılmak istemiyorsan hiçbir şey yapmadan oturacaksın. Buna erkeklerle sohbette dahil.
I mean, have you gotten any insight as to why a bright boy like this would jeopardies the lives of millions?
Demek istiyorum ki, milyonların hayatını sadece bir çocuk... Gerçekten tehlikeye atabilir mi?
you mean 3569
you mean everything to me 17
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you mean you don't know 16
you meant it 23
you mean now 32
you mean her 17
you mean everything to me 17
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you mean you don't know 16
you meant it 23
you mean now 32
you mean her 17
you mean that 100
you mean the 33
you mean us 18
you mean like 77
you mean to tell me 17
you mean this 72
you mean mr 27
you mean you 49
like this 2040
like this one 135
you mean the 33
you mean us 18
you mean like 77
you mean to tell me 17
you mean this 72
you mean mr 27
you mean you 49
like this 2040
like this one 135