You might like it translate Turkish
1,038 parallel translation
You might like it, Mrs. Baker, if you just gave it a chance.
Bir fırsat tanırsanız hoşunuza gidebilir Bayan Baker.
You look like you might like it.
Bundan hoşlanabilirsin.
I thought the two of you might like it.
İkinizin bundan hoşlanabileceğinizi düşündüm.
- You might like it.
- Belki beğenirsin.
You might like it.
Belki hoşuna gider.
I thought you might like it.
Hoşuna gideceğini düşündüm.
Did it ever occur to you that he simply might like the girl?
Kızdan hoşlanabileceği aklına geldi mi?
"My reason for writing is to say that I'm a bachelor and I would appreciate it if you could suggest a nurse who might like me as much as I'd like her and if so, we could begin a friendship that might lead to the altar."
"Bunu yazmamın sebebi bekâr olmam ve sonu mihrapta bitebilecek bir arkadaşlığa başlayabilmem için benim ondan hoşlanacağım kadar benden hoşlanabilecek bir hemşire bulabilirseniz memnun olurum."
I thought you might like to have it.
Almak isteyebileceğini düşündüm.
True... but I could get persuasive... and you might even get to like it.
Doğru. Ama ikna edici olabilirim, ve bundan hoşlanabilirsin bile.
You might not like it.
Orayı sevmeyebilirsin.
I mention it in case some of you ladies thought you might like to try it once.
Bunu siz bayanlardan bazıları bir kez denemek isteyebilir diye söylüyorum.
I mean, perhaps you and your gentleman friend here in New York might like to see it.
Belki New York'taki erkek arkadaşınızla gelirsiniz. Dünyanın en güzel kasabası derler.
That might sound like a party to you, but it ain't my idea of one.
Sana parti gibi gelebilir ama benim eğlence anlayışıma uymuyor. Atla.
And we can give it in any color that you might like.
İstediğiniz her renkten verebiliriz size.
It would save a lot time, and I believe we just might have the equipment with which to do it, if you would like to see it, doctor.
Zamandan da tasarruf edilmiş olur. Bunu gerçekleştirmek için gerekli donanıma sahip olduğumuza inanıyorum. Kabul görür müsünüz, doktor?
I think it might be awfully jolly, as you say... but don't you think it was an unpardonable liberty speaking to Rupert like that?
Söylediğin gibi harika bir fikir olabilir ama sence Rupert'la böyle özgürce konuşabilmesi ayıp bir şey değil mi?
Do you see anything that looks like it might be a bank?
Bankaya benzer bir şey görüyor musun?
You might even get to like it.
Hoşuna bile gidebilir.
If you gotta live here, you might as well like it.
Burada yaşıyorsan burayı seveceksin.
It might have looked like a dirty, ambiguous relationship to you... but we all accepted it.
Bu size kirli, belirsiz bir ilişki gibi görünüyor olabilir ama hepimiz kabul etmiştik.
Now, it occurred to me that, you know, a young guy like that might have girlfriends that he'd give a key to.
Şimdi, aklıma şu geldi, bilirsiniz ya, böylesine genç birinin kendilerine bir anahtar vereceği kız arkadaşları olabilir.
Do you remember that house I told you about earlier, the one that looked like it might show up on National Geographic?
National Geographic'teki evlerden biri.
Remember this thing is so different and genius-like, that you might not think it's perfect ; it is perfect.
Unutma bu şey çok farklı ve üstün özelliğe sahip, mükemmel olmadığını düşünebilirsin ; ama mükemmel bir şey.
But if you feel like that it might as well be that now.
Eğer böyle düşünüyorsan, şimdiden öldün sayılır.
Thinking aloud suppose you were the governor of Havana, with a three-lock box and you knew it had something so valuable, belonging to the king you might not put it on a prime target like a flagship.
Sesli düşünürsek, diyelim ki sen, Havana valisisin elinde üç kilitli kutu var ve bu kutuda krala ait çok değerli şeyler olduğunu biliyorsun. Bunu kalkıp da, bayrak gemisi gibi birincil bir hedefe koymazsın.
I thought you might like to talk about it.
Bundan bahsetmek isteyebileceğini düşündüm.
I might like it with you.
Belki bunu severim.
And it looked like they might be after you.
Senin peşindeymiş gibiydiler.
And it looked like they might be after you.
Ve onlar senin peşindeye benziyorlardı.
There's some stuff in the bin you might like, potato peelings, cold rice pudding, that sort of thing... Not exactly haute cuisine, but it'll certainly help to fill you up.
Çöpte de sevebileceğiniz şeyler var... patates kabukları, soğuk sütlaç gibi şeyler... tam "haute cuisine" değil ama doymanıza yardımcı olacağı kesin.
You might like to take a look at it.
Ona bir bakmak hoşuna gidebilir.
You might like to read it.
İstersen okuyabilirsin.
If you were to put it like that, they might...
Eğer kaseti yayına verirlerse, onlar..
I might give it to you, like that.
Yapabilirim. Tek hareketimle.
I said, "I kind of thought you might like to spend the night with it, you know."
"Gece yanında kalmasına müsaade edersin diye düşünmüştüm." dedim.
It might be better if we don't mention this to a whole lot of people. Like any, if you know what I mean.
Bundan kimseye bahsetmesek iyi olur Buddy, ne demek istediğimi anlıyorsun değil mi?
And the victims, you might call them a skin- - after they're skinned, the high priest puts the skin upon himself, wearing it as like a garment.
Ve kurbanların derileri yüzülürdü. Onların derileri yüzülldükten sonra. Yüksek rahip yüzülen cildi kendi üzerine koyar... bir giysi gibi onu giyerdi.
Somebody like you comes along... I might consider it. Now cool down.
Eger karºima senin gibi biri çikarsa... belki düºünürüm. ªimdi rahatla bakalim.
But you might like to think about it. Whether you should stay here.
Burada kalıp kalmayacağını bir kez daha düşün derim.
If that occurs while you're here, you might like to go to see how it's done.
Eğer siz buradayken gerçekleşirse bunu görmenizi isterim.
But you look like a chap who might bring it off.
Bir tanıdığa bakar gibisin sanki.
If you could stop pouring that junk down your throat in the hope that it'll make you feel like a poet, you might be able to talk about things that matter instead of where I do and don't work.
Eğer şu zıkkımı boğazından aşağı akıtmayı bırakabilirsen... bir şair gibi hissetmeni sağlayacağı umuduyla... belki ne yaptığım ya da ne yapmadığım hakkında konuşmak yerine... böyle şeylerden konuşabilirsin.
Since I have to part with that sweater, could you tell me where l might get one exactly like it?
Madem o süveterle ayrı düştüm aynısını nereden alacağımı söyler misin bana?
Just thought you might like to see some of it.
Birazını izlemek ister diye düşünmüştüm.
Well, it seems, somebody wanted to find his way to Winchester, and George, he really is such an eccentric, you might mistake him for a scarecrow, I mean, his legs are all astray, his arms always thrust out like this, his head shaved like a turnip, and on his head he wore the most extraordinary hat -
Winchester, yolunda onu görenler yardım isterdi, ve George, gerçekten, garip biriydi, korkuluğa benzediği için yanılabilirsiniz, kastettiğim, bacakları korkuluk gibi, her zaman harbe hazır, bunun gibi, tıraşlı başı şalgam gibiydi,
Sam, it looks like you might have room for one more.
Sam, görünüşe göre arabanda bir kişilik yerin daha var.
Thought you might like to check it out.
Bakmak istersiniz diye düşündüm.
You might try it if you like.
Eğer istersen deneyebilirsin.
Do you think you might know where that studio was remember what it looked like?
Yani, stüdyonun nerede olduğunu biliyor musun? Veya nasıI bir yer olduğunu?
Now, if you don't like heights, climbing a mountain while you're carrying a container with a hang glider inside it might seem like a strange thing to do, especially when the weather starts to get very cold very fast.
Eğer yükseklikten hoşlanmıyorsanız sırtınızda koça bir yamaç paraşütü kutusuyla dağlara tırmanmak size biraz garip görünebilir. Özelliklede hava iyice soğumaya başladığında hem de bütün hızıyla.
you might think 18
you might be right 102
you might as well 26
you might say 135
you might say that 33
you might 132
you might be surprised 25
you might ask 17
you might want to 27
you might have 18
you might be right 102
you might as well 26
you might say 135
you might say that 33
you might 132
you might be surprised 25
you might ask 17
you might want to 27
you might have 18
you might just make it 23
you might learn something 35
you might need it 24
you might not 20
you might need this 21
you might have to 16
you might be 35
you might want to see this 26
you might just make it after all 22
you might as well know 16
you might learn something 35
you might need it 24
you might not 20
you might need this 21
you might have to 16
you might be 35
you might want to see this 26
you might just make it after all 22
you might as well know 16
like it or not 353
like it never happened 30
like it was yesterday 28
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
like it never happened 30
like it was yesterday 28
like it 260
like it was nothing 23
like it's 21
you mean 3569
you motherfucker 331
you mean everything to me 17
you make me happy 42
you mean it 157
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you meant it 23
you missed me 68
you must be tired 132
you mean right now 22
you mean me 104
you meant 25
you made it 730
you miss me 101
you mean you don't know 16
you meant it 23
you missed me 68
you must be tired 132