English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You wouldn't like it

You wouldn't like it translate Turkish

648 parallel translation
You know you wouldn't like roquefort if you knew the way it was made.
Var ya rokforun yapılışını bilsen sevmezdin.
I wish you wouldn't take it like this.
Keşke böyle kızmasan.
- Oh, you wouldn't like it.
- Seni açmaz.
Wouldn't it be grand to have steak whenever you like.
İstediğim her zaman biftek yiyebilmem harika olmaz mıydı?
Wouldn't you like to double it?
- Kumar oynamayı sevmez misin?
- Wouldn't you like to see it now?
- Şimdi görmek istemez misiniz?
Wouldn't like to play tennis in it, would you?
Içinde tenis oynamazdïn herhalde?
Oh, you'd like it, wouldn't you, sir?
Siz de istemez miydiniz efendim?
You wouldn't believe it, Sam, the way those two like each other.
Sam, ne kadar iyi anlaştıklarına inanamazdın.
- You wouldn't like it.
- O pek hoşunuza gitmez.
I knew you wouldn't leave it like that. - Like what?
- Bunu burada bırakmayacağını biliyordum.
But if anything should happen to you this time, I wouldn't like it.
Ancak, bu sefer size bir şey olacak olursa, bu hiç de hoşuma gitmezdi.
He wouldn't like it if he knew you'd let her down.
Onu yüzüstü bıraktığını öğrenirse bundan hoşlanmayacaktır.
You'd like to get to the bottom of it, wouldn't you?
Olayın iç yüzünün ortaya çıkmasını istiyorsun, değil mi
I told her you wouldn't like it. I told her right off.
Bundan hoşlanmayacağınızı söyledim.
She may be funny some ways, but she wouldn't do nothing wrong, so I'd like it if you didn't talk to people like it was.
Bazı açılardan tuhaf olabilir ama yanlış bir şey yapmaz. O yüzden insanlarla yanlış bir şey yapmış gibi konuşmanızı istemiyorum.
You wouldn't like it.
Bundan hoşlanmazsınız.
You wouldn't like it down there, honey.
Orası sana göre değil tatlım.
But maybe it wouldn't have happened if you'd done your job like you said.
İşinizi söz verdiğiniz gibi yapsaydınız belki böyle olmazdı.
- But you wouldn't like it.
- Ama sevmezsiniz.
Supposing it reduces the cost and guarantees the profits. A man like you would be out of business, wouldn't you?
Masrafları azaltıp kârı garanti altına aldığını düşün.
You'd like to get it renewed, wouldn't you?
Yenilenmesini istersin herhalde.
- It wouldn't be like you.
- Bu sana yakışmaz.
Wouldn't it be silly to break up something we both like doing... only because you think I don't like it?
Sadece hoşlanmadığımı düşündüğün için ikimizin de keyif aldığı bir şeyi bozmak aptalca değil mi?
If you did, you wouldn't be hiding it in your pocket like that, would you?
Hani olsa, onu cebinde böyle bariz gizlemezdin değil mi?
You wouldn't like it.
Müzisyenlerin mekanı.
I told you you wouldn't like it.
Beğenmeyeceğini söylemiştim.
You'd like me to reach for it, wouldn't ya?
Silahlı olmam hoşuna giderdi değil mi?
You wouldn't like it... and the doc says it's, uh, bad for you to get riled up. Yeah.
Bundan hoşlanmazdın ve doktor kızmanın senin için kötü olduğunu söyledi.
Wouldn't you like to read it?
Okumak ister misiniz?
The thing about killing him or you or her or him is that I wouldn't be getting paid for it. And I don't like giving anything away for free.
Onu ya da seni, bayanı veya ihtiyarı öldürmem, bunun için bizer para ödenmiyor... ve ben herhangi bir şeyi bedava vermekten hoşlanmam.
If you shot me in the back, your father wouldn't like it.
Eğer beni arkamdan vurursan, bu seferde babanın hoşuna gitmez.
And I said I wouldn't. Because it would be like doing you a favor.
Ve ben sana yapmayacağım çünkü bu sana iyilik olur demiştim.
Well, if it wasn't you, sir, it was somebody so much like you, you wouldn't believe it.
Eğer siz değilseniz, inanılmaz size benzeyen biriydi.
You hit him with it because he wouldn't give you that medal, like you told him to.
Kafasına vurmuşsun çünkü madalyayı sana vermemiş.
I wouldn't like it very much if you weren't.
Aksi pek hoşuma gitmezdi.
You wouldn't like it.
Bunu istemezsin.
If you paid for my getting well, he wouldn't like it, so I wouldn't like it.
Tedavim için para verirsen, bu onun hoşuna gitmez, dolayısıyla benim de gitmez.
Then if you did get me well and I went to him, you wouldn't like it.
Sonra beni tedavi ettirir de iyileşir ona gidersem, bu sefer de, bu senin hoşuna gitmez.
Were you afraid that Mr. Kimbrough wouldn't like it if you weren't in time for his wedding?
Eğer düğününe yetişemeseydiniz aman Kimbrough buna çok kızar diye korkar mıydınız?
You wouldn't understand, but it felt like a thousand silver coins!
Anlayamazsın, ama binlerce gümüş paraya bedeldi bu.
You wouldn't like it.
Duymak istemezsin.
I guess you wouldn't like it, either, if you had to stay shut up in a corn crib!
Sanırım sizde bir mısır ambarında kapalı kalmak zorunda kalsaydınız hoşlanmazdınız.
You mean your mother wouldn't like it.
Yani, annenin hoşuna gitmez.
You wouldn't like it, darling.
Hiç hoşuna gitmezdi hayatım.
If I could make it up, like he'd never come between us, if I could prove to you I wasn't scheming to steal anything, so everything would be the same between us, if I could do it, you'd love me again, wouldn't you?
O hiç aramıza girmemiş gibi her şeyi telafi edebilirsem, bir şeyler çalmak için tezgah kurmadığımı sana kanıtlarsam, aramızdaki her şeyin eskisi gibi olması için bunu yaparsam beni yeniden seversin, değil mi?
Wouldn't you like to see it?
Görmek istemez misin?
I wouldn't do it like this and you know it.
Böyle birşey yapmayacağımı sen de biliyorsun.
I can't tell you where I am, because the censors wouldn't like it.
Sana nerede olduğumu söyleyemem, Çünkü bunu kontrol edenlerin hoşuna gitmeyebilir.
I could've killed you anytime, and it wouldn't have been like the way you killed Bronson.
Seni her an öldürebilrdim, ve bu da Bronson'u öldürdüğün gibi olmazdı.
He would like to own it, but I wouldn't give you a quarter for the whole stinkin'beach.
Almak isterdi ama ben size bu berbat sahil için bir kuruş bile vermem.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]