English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Russian → Turkish / [ П ] / Пошёл

Пошёл translate Turkish

17,917 parallel translation
Он пошёл за пиццей.
Pizza almaya gitti.
Сестра говорит, что он пошёл за пиццей.
Kız kardeşi pizza almaya gittiğini söyledi.
Пошёл за пиццей, а какой-то мужик решил забрать мой кошелёк.
Evet. Pizza almaya gittim ve adamın teki cüzdanımı istediğine karar verdi.
Пошёл в китайский ресторан, где повар знает о его аллергии.
Şefinin alerjisinden haberi olduğu bir Çin restoranına gitmiş.
Именно поэтому я и пошёл с тобой.
Tam da bu yüzden burada olmam gerekiyor.
Томми не пошёл в школу.
Tommy okula gitmeyip evde kalıyor. Yaşasın...
Недавно мы зависали у него, и он пошёл к своим пластинкам, и такое ощущение, что достал оттуда что-то.
Geçen gece evinde takılıyorduk, ve plaklarına doğru gitti sanki bir şey aldığını gördüm.
Пошёл ты в жопу! "
Kapak olsun. "
Ади обещал позаботиться обо мне, но когда я пошёл к нему, он заявил, что никто не послушает иммигранта.
Adi benimle ilgileneceğini söylemişti ama iş bittikten sonra ona gittiğimde bir göçmeni dinleyecek vakti olmadığını söyledi.
Пошёл против спецотдела.
ÇTYK'ya karşı hareket ettim.
И, возможно я пошёл на вечеринку, или нет... И возможно...
Bir partiye gitmiş olabilirim de olmayabilirim de NZT almış olabilirim de...
Ник, у тебя сейчас всё замечательно. Ты на самом деле с недавнего времени пошёл в гору.
Nick, harika gidiyorsun ; son zamanlarda gerçekten yükseldin.
– Пошёл вон, Шмидт!
- Çık dışarı, Schmidt!
Отлично. Пошёл, Пошёл!
Pekâlâ, hadi, hadi!
Да пошёл ты!
Sakinleşmiyorum, kahretsin.
Пошёл.
Yürüyün!
Я пошёл за тобой, потому что знал : ты захочешь поговорить без свидетелей.
Söyleyeceğim şeyin kimsenin duymasını istemeyeceğinden buraya geldim.
Не говоря о том, что он не пошёл к Гибс и не сдал нас с тобой с потрохами только из чувства преданности нам.
Söylememe gerek yok ama onu, Gibbs'e gidip bizi ele vermekten alıkoyan tek şey bize olan sadakati.
Потому что ты пошёл на какую-то уловку.
- Çünkü bundan kurtulmak için saçma bir şey yaptın.
Я всю жизнь работала, чтобы он пошёл учиться, а в результате он погибает в паршивой забегаловке во вшивой части города.
Tüm hayatım boyunca onu okula göndermeye çalıştım ve sonu şehrin iğrenç bir yerinde iğrenç bir lokantanın arka tarafında ölmek oldu.
Я хотела быть с тобой, когда вынесут вердикт, но мне сказали, что ты пошёл на сделку. Так и есть.
- Karar için yanında olmak istedim ama anlaşma yaptığını söylediler.
Пошёл!
Yürü! Yürü!
Он пошёл на сделку, чтобы отмазаться от тюрьмы.
- Onu salıvereceğini söyle.
Даже не знаю, куда он пошёл.
Ruhsal durumu hakkında hiçbir fikrim yok.
Пошёл!
Yürü!
Пошёл!
Yürüyün!
Убирайся с дороги, давай, пошёл!
Çekil yolda, kımılda, yürü!
Я пошёл спать.
Yatmaya gidiyorum.
Ты знаешь, на что я пошёл, чтобы замять это?
Bunun duyulmaması için ne yaptığımı biliyor musun?
Сенатор Лайман пошёл на многое, чтобы скрыть преступления брата.
Senatör Lyman kardeşinin suçlarını gizlemek için büyük atılımlar yapmış.
Так, и куда он пошёл?
- Pekala, nereye gitti?
- Пошел вон!
- Benim ceketim o!
Он узнал, что Руиз пошел на сделку, этого было достаточно.
Lobos'un avukatı Ruiz'in anlaşmasını duymuş ve yeterli olmuş.
Пошел вон.
Dışarı çık.
Может, пошел к врачу без лицензии.
Belki de gizli bir doktora gitmiştir.
Пошел ты!
- Siktir oradan!
Да пошел ты, мудила...
Sikimi yalasan nasıl olur dostum...
Скажи... ты видела куда он пошел?
Söyle bana, adamın nereye gittiğini gördün mü?
Я бы за такой женщиной пошел на край света.
O kadın için her şeyden vazgeçerdim.
- А ну пошел.
Yürü.
Хочешь, чтобы я пошел?
Gelmemi ister misin?
Пошел!
Kendimi tanıtmadım.
Ты пришла ко мне просить за отца, поэтому я пошел к нему просить об одолжении. Глупости.
Olan şu ; sen bana gelip onun için bir iyilik yapmamı istedin, ben de ona gidip kendim için bir iyilik istedim.
Ты надавил на него за моей спиной, после чего он пошел на махинации, а теперь мне надо выбирать между вами из-за того, что ты сделал.
Gerçek şu ; sen arkamdan iş çevirdin, o da yasal olmayan bir şey yaptı ve şimdi de yaptıkların yüzünden aranızda bir seçim yapmak zorundayım.
Я также знаю, что в последний раз, когда ты стоял перед серьезным выбором, ты пошел к ней, а не ко мне.
- Biliyorum işte. En son büyük bir karar vermen gerektiğinde bana değil ona gitmiştin.
– Нет, Харви, ты не пошел к ней, зная, что она не попытается отговорить тебя, в отличие от меня.
- Değil, Harvey. Ona gittin çünkü seni vazgeçirmek için zorlamayacağını biliyordun ama ben zorlarım.
Он пошел к судье, верно?
Hakimin yanına gitti değil mi?
Он не боялся говорить с тобой. Он пошёл к маме, потому что я его попросила.
Seninle konuşmaktan korktuğu falan yok.
Больше похоже охранник был одним из похитителей, на что Реддингтон пошел, хотя знал, что это ловушка.
Muhtemelen Reddington'ın içine girdiği bu kaçırma işinde güvenlikçi de vardı.
Помнишь, как я пошел с ним на собрание? Да.
- Stan'le EST'e gittiğimi hatırlıyor musun?
Куда он пошел?
Nereye gitti?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]