Bu müthiş bir şey translate English
262 parallel translation
Kendi ayaklarınla zirveye tırmanmışsın. Bu müthiş bir şey.
You've made the most of yourself unassisted, and that's grand.
Bu müthiş bir şey!
Brother, that's really somethin'.
Bence bu müthiş bir şey Vince.
I think it was wonderful, Vince.
Bebek, bu müthiş bir şey değil mi?
Yes, but what about after we file? - File what?
Bu müthiş bir şey.
It's marvelous.
Bu müthiş bir şey. Sizce de öyle değil mi?
It's magnificent, don't you think?
Bu müthiş bir şey.
Now, this is terrific.
Oh, bu müthiş bir şey. Onu yeniden bağlatabilir misin? Evet, fakat hangisini önce istiyorsunuz?
It is my understanding, sir, that you and the victim had a falling-out.
Sana söylüyorum, bu müthiş bir şey!
It's big. I tell you, it's big!
Bu müthiş bir şey!
This is terrific!
- Bu müthiş bir şey!
- Well, that's great!
Therèse, bu müthiş bir şey.
But Therèse, that's formidable.
Bu müthiş bir şey!
This is something!
Bu müthiş bir şey.
This is hot.
Bu müthiş bir şey fakat endişelenmemiz gereken daha önemli şeyler yok mu?
This is great and all, but don't we have more important things to worry about?
Bu müthiş bir şey.
This is great.
Bu müthiş bir şey!
This is so cool!
Kaptan Kirk ile tanışmak, bu müthiş bir şey.
Meeting Captain Kirk, that would be cool.
Bu müthiş bir şey baba.
That's really boss, Dad.
- Bu müthiş bir şey.
- This is cool.
Bence bu müthiş bir şey.
I think it's great.
Bu müthiş bir şey!
This is a big deal.
Bu müthiş bir şey.
Wow, this is cool.
Bu müthiş bir şey.
Well, that's great.
Bu müthiş bir şey. "
This one's brilliant.
Bu müthiş bir şey.
I mean, it's remarkable.
Bu müthiş bir şey.
That was amazing.
Bu müthiş bir şey olurdu.
That would be exquisite.
Bu müthiş bir şey.
This is so awesome.
Çok müthiş bir şey değil, ama illa istiyorsanız, işte bu haftaki sayı.
It isn't much, but if you insist. Here's this week's.
- Bu büyük bir şey, değil mi? - Müthiş bir şey tutmuşsunuz bayan. - Bu çok güzel.
Did you hear what that fellow said about paying $ 65 a dayjust to fish?
Müthiş bir şey bu sevgilim.
Oh. Why, that's wonderful, darling.
Bu yüzden, evlilik hayatı bana hiç de müthiş bir şey gibi gelmiyor.
So I don't see married life as something terribly beautiful.
- Fantomas. - Aman Tanrım, müthiş bir şey bu.
Fantomas.
"Bu benim biricik hayatım..." "... ve bu, öylesine müthiş, öylesine feci, öylesine kısa ve sonsuz bir şey ki! " " Üstelik hiçbirimizin ondan canlı çıkma şansı yok! "
This is my one and only life and it's a great and terrible and short and endless thing and none of us come out of it alive.
Bu karım için müthiş bir şey olur.
This would be a terrific thing for my wife.
Şey, bu müthiş bir beceri.
Well, that's a terrific feat.
Bu, müthiş bir şey.
That's fantastic
Siz farkında olmayabilirsiniz... ama müthiş bir yozlaşma var ve kimse bu konuda bir şey yapmıyor.
You might not be aware of this, but there's a lot of corruption going around that nobody's doing anything about.
Harika iş yaptınız ve müthiş bir yaz oldu....... şu anda konuşmak istemediğim bir iki ufak tefek şey haricinde ama her şeyin ötesinde bir şeyler paylaşıp yakınlaştık ve bu, veda etmeyi daha da zorlaştırıyor....... ama umarım bir iki şey öğrenmişsinizdir.
You've all been a really terrific bunch of CITs, and we've had... All had a terrific summer, except for a few minor incidents that I don't wanna go into right now. But, through it all, we share things, and we become closer, and that even makes it harder to say goodbye, but I hope you've learned a lot of things,
Müthiş bir şey bu.
That's great.
Müthiş bir şey bu.
Oh, this is gonna be terrific.
Bildiğiniz üzere, bu sözlük gerçekten müthiş bir şey olmuş.
Good morning, everyone. You know, this dictionary really is a cracking good read.
Müthiş bir şey bu.
Fantastic.
Yani, bu yaptığımız müthiş bir şey.
I mean, what we're doing it's fantastic.
Bu çok müthiş bir şey.
- We stopped that sucker cold!
Müthiş bir şey bu!
That's some bugged-out shit, man.
Bu müthiş, harika bir şey, çünkü... işe bak ki, anatomimde radyasyona maruz kalmasını istediğim yegane kısım da... tam orası.
That's fantastic, that's wonderful, because... as it turns out, that's exactly the portion of my anatomy... I'd like to see exposed to radiation.
Bana yazarlık bursu vermeyi teklif ettiler. Jake, müthiş bir şey bu.
Oh, well, Jake, that... that's terrific.
Bu gizemlerle ilgili müthiş bir şey.
That's the wonderful thing about mysteries.
Siz farkında olmayabilirsiniz... ama müthiş bir yozlaşma var ve kimse bu konuda bir şey yapmıyor.
You might not be aware of this, but there's a lot of corruption that nobody's doing anything about.
bu müthiş 75
müthiş bir şey 25
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
müthiş bir şey 25
bir şey değil 1063
bir şey yok 987
bir şey olmaz 235
bir şeyler içelim mi 27
bir şey sorabilir miyim 139
bir şey mi oldu 310
bir şeyler içelim 56
bir şey söyle 257
bir şeyler var 19
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46
bir şey söyleyebilir miyim 105
bir şey 209
bir şeyler yanlış 26
bir şey olmadı 105
bir şey oldu 106
bir şey söylemeyecek misin 21
bir şey yok mu 17
bir şeyler yapın 69
bir şeyler yiyelim 46