Demek istediğim translate English
21,782 parallel translation
Demek istediğim, ilişkilerde sorunlarım olduğunu biliyorum.
I mean, I know I have relationship problems.
Demek istediğim, saçımı başımı yolacağım.
My point is I'm gonna tear my hair out.
- Demek istediğim...
I meant...
Ama önemli asıl demek istediğim, bir koruma işinden ofis işine geçişim bir seneden az sürede oldu.
But th... the point is, is that I moved from a security position to an office in less than a year.
Hayır, demek istediğim...
No, I mean, I didn't...
Benim demek istediğim, eminim ki bize eninde sonunda gerçeği söyleyeceklerdi.
All I'm saying is I'm sure they would have told the truth eventually.
- ABA. Hayır, yani demek istediğim ; erkekler dışarı çıkıp beş dakika mola versin.
- No, I mean the men can step out, take five.
Hayır, yani demek istediğim, babanla bir ilişki yaşamak... ilk önce çiftlikte çok çalışmaktan geçer.
No, my point is that every relationship with your father begins with hard work on the ranch.
- Benim demek istediğim o değil.
That's not what I meant.
Demek istediğim sevgili yaşlı dedemin bana eskiden söylediği gibi yer altında yatan yer altında kalmalı.
I was just saying, like my dear old granfer used to say to me..... what lies beneath should be left beneath.
Demek istediğim şuan herkes STUXnet hakkında yeterince bilgiye sahip.
I mean, at this point, everyone knows about STUXnet.
Demek istediğim ne olduğunu ve kimin yaptığını biliyoruz.
I mean, we know what happened, we know who did it.
Demek istediğim bu savaşta ödememiz gereken bedel budur,... ve doğruluk adına çekilen bıçak çok keskin olmamalıdır.
I would say that this is the price that we have to pay in this... war, and our blade of righteousness shouldn't be so sharp.
Demek istediğim, operasyonun gizliliği zaten kalmadı.
I mean, the secrecy of the operation has been blown.
Demek istediğim, siz sadece STUXnet'e odaklanıyorsunuz,... ama bu İran'a karşı yürütülen büyük bir operasyonun küçük bir parçası.
I mean, you've been focusing on STUXnet, but that was just a small part of a much larger Iranian mission.
- Demek istediğim, test sonuçları derhal jüriye ulaştırılmalıdır.
- As to why the bullet testing should be given to the jury.
Yani demek istediğim Vince kendini sağlama almakla kafayı yedi biraz.
Point is, Vince is obsessed with self-defense.
Demek istediğim, sen "hayatta kalmaya çalışanlar," deyince, arka bahçelerinde sığınak yapmak için gaz maskeleriyle kuyu kazan sakallı tipler hayal ediyorum.
I mean, when you say "survivalists," I see bearded guys wearing gas masks digging holes in their backyards to build shelters.
Neyse, demek istediğim seni programın başından reddetme hakları var.
Anyway, the point is, they have the right to refuse you from being on the show.
Demek istediğim..
I mean...
Yok, demek istediğim ; sence bu gecelik bitirmişler midir?
No, I mean... you think they're finished for the night?
Demek istediğim Bill'in evliliğe benzeyen en gerçek ilişkisi benimle oldu.
My point is, Bill's relationship that most resembled a true marriage was with me.
Demek istediğim, Dr. Phillips Berkeley Kamu Hukuku'ndan emekli profesör beni brandanın altına oturtup cesaret verdi bana.
My point is, Dr. Phillips, Professor Emeritus of Public Law at Berkeley... he sat me down on that tarp and he encouraged me... well, actually, he inspired me to come out and enroll.
Demek istediğim ; biz birbirimizi anlıyoruz, Art.
What I'm saying is, we understand each other, Art.
Demek istediğim geçen yıl yaşadıklarınız sırasında hastanedeydim.
And, I mean... I was around for what happened this time last year... when you lost Samuel.
Demek istediğim, şu adamlara bak sizi hiçbir zaman ciddiye almayacaklar.
I mean, look, these guys out here, they're never gonna take you seriously.
İşte demek istediğim tam da bu!
You see, that's completely what I mean!
Demek istediğim, seçeneklerim var.
I'm just saying, I got options.
Demek istediğim o değil.
Not like that, yaar!
Demek istediğim bu.
I'll leave it at that.
Demek istediğim, sonuçta zeki insanlar, geri kalanımızdan daha zeki.
I mean, smart people are just smarter than the rest of us.
Demek istediğim... - Yapmaz, değil mi, yapamaz...
I mean, she wouldn't, right, she couldn't...
demek istediğim, Yüzüğü beğendim, ama olmaz.
I mean, i like the ring, but no.
Demek istediğim vejetaryen olamazmıyız?
I mean, couldn't we just go vegan?
Yani demek istediğim bu şey iri.
I mean that thing is enormous.
Demek istediğim, vampirleri iyi ve serin yapar.
I mean, it makes vampires good and, and cool.
Tek demek istediğim, sen de acı çekiyorsun.
All it means is that you suffer, too.
Hayır, demek istediğim, tamam mı
No, I mean it, all right?
Bu gece "Janine" ile başlayacağız. - Demek istediğim, oradaydım Chris ile Janine'nin birbirini gördüğü ilk gece. - Değişiklik lazım.
We're gonna open with "Janine" tonight.
Demek istediğim o değil.
It's not what I'm saying.
Sadece demek istediğim, O'nu benden daha çok görüyor.
I only meant, he sees more of her than I.
Demek istediğim durduğun yere gelince farklı göründün.
I mean, you look different than you did when you were standing over here.
- Pardon. - Demek istediğim...
- Oh, hey, I'm sorry.
Hayır, demek istediğim mağazada ne yapıyorsun?
No, I mean what are you doing here, in the shop?
Yani demek istediğim iyi bir gözü var ve gerçekten sanatı sever.
I just mean that she, uh, has such a good eye and really loves art.
- Ne hakkında? - Demek istediğim, çocuk aşırı dozdan ölmüş.
I mean, the kid died of an overdose.
Demek istediğim kavanozun ortasında 5 santimlik bütün bir katman mı?
I mean, the whole 2-inch layer in the middle of the tub?
Demek istediğim, o benimle kaldı ve ben de ona sadık kaldım... Son iki filminin setinde sarhoş ve kafası iyi olduğundan kimse onu işe almazken hem de.
I mean, he stuck with me, and I stuck by him, too... when no one would hire him because he'd been drunk and high on the set of his last two films.
Demek istediğim, biz hapishaneye gider ve Hecht denen bu adamla, bu katille yüzleşiriz.
I-I mean... I mean we go to the prison and we confront this Hecht guy,
Bana artı bir verdin... istediğim kişiyi getirebilirim demek bu.
You gave me that plus one, which means I can bring anyone.
Demek istediğim... yeniyim.
Um, I mean...
demek istediğim şu 35
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim şu ki 19
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim bu değil 27
demek istediğim şu ki 19
demek istediğim bu 42
demek istediğimi anladın mı 56
demek istediğim o değil 18
demek istediğim bu değildi 38
demek istediğimi anladın 18
demek istediğimi anlıyor musun 62
demek istediğimi anladınız mı 16
demek istediğim de bu 21
istediğim 46
istediğimi yaparım 42
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
demek 970
demektir 116
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56
istediğim 46
istediğimi yaparım 42
istediğim bu 49
istediğim bu değil 16
demek 970
demektir 116
demek istiyorum ki 208
demek istedim 68
demek istiyorum 56