Elbette var translate English
1,919 parallel translation
Elbette var ama nerede olduğu konusunda hiçbir fikrim yok.
Sure, but I have no idea where.
Elbette varım.
You in? You know I'm in.
Elbette var.
Of course you do.
Elbette var.
Of course he does.
Elbette var bu......
I know what it means.
Elbette var.
Yeah, sure.
- Elbette var.
- Of course.
- Elbette var.
- Sure.
Elbette var.
Of course I have a plan.
Elbette var.
Of course.
Elbette var!
Of course I do!
- Elbette var.
- Sure there is.
Elbette var.
Certainly there is
Elbette bu felakete, kaosa, trajediye neden olanı bilmeye hakkınız var.
You all deserve to know who is responsible for this disaster, this chaos, for this tragedy.
Gecemizi mahvetmesi için Gölgeyi gönderen kişiyi elbette bilmeye hakkınız var.
And then question is who sent the shadow to destroy our night.
Elbette. Önce ilgilenilmesi gereken bir imparatorluk inşaatı var tabii.
Of course, there's a little empire-building to take care of first.
Bir jetim var. - Elbette.
- I have a jet, of course.
Elbette "biz" diye birşey var!
Of course there's an us!
Bu, hepsinin sahip olmak istediği bir kalite çünkü elbette karşı durmak zorunda oldukları imajları var. Otoriter oldukları, bürokratik oldukları, içlerinde kaybolduğunuz, kasvetli oldukları imajları.
That is a quality they all want to convey because of course they have the image they are always fighting that they are authoritarian they're bureaucratic, you lose yourself in them, they're oppressive.
Elbette bir tarzı var ; her yazı karakterinin olduğu gibi.
It brings style with it ; every typeface does.
- Elbette. Üç tane ablam var.
I have three older sisters.
Elbette hayır. Ama özünde kendi ruhu da var.
He gets his style from me, but he's got his own spirit.
Elbette biliyoruz, fazlası da var.
Hells, yeah, but that's not the half of it.
- Elbette güzel olan yanları da var.
Sure, there are some nice things.
Şimdi, eğer bununla başa çıkamam diyorsan beni mutlu etmenin başka yolları da var elbette.
Now, if you can't come up with that there are other ways to making me happy.
Biraz zamana ihtiyacım var dedi ve bende "Elbette" dedim.
Stupid tree.
Elbette, yavaşlatma ihtimali var ama zeki biri ve denge unsuru olabilir.
Well, of course she might, but she is smart. She brings balance.
Elbette. Bolca zamanım var.
Of course, I've got loads of time.
- Elbette bazı alternatifler var.
It's a tough sell. Of course, there are alternatives
- Elbette, var.
- Of course I do.
- Başka var mı? - Elbette.
- You have others?
- Elbette sizi ziyaret etmiyorsa. Sana bir yemek borcum var.
WELL, I-I'M SORRY ABOUT THAT.
Elbette sebebi var.
There's a reason...
Elbette var.
Of course, you do.
- Elbette. Makinen var mı?
- Sure, do you have a camera here?
Elbette elin var, elini kullanıyorsun. Kâğıt kullanırken bile elini kullanırsın.
Of course you lean, you're not standing upright, you are leaning on a cane that's like a dog cut from paper.
Kes şunu, elbette ki var.
Stop that, and of course you do.
Elbette, baskı var...
- Well, obviously, it puts pressure...
Elbette tehlike var. Gergedanlar, vahşi filler ve o ehram giymiş yakışıklı Chad adlı delikanlı.
Sure, there's danger - charging rhinos, stampeding elephants... and that cute toga-wearing guy named Chad.
Ölü adamın sivri burunlu ayakkabıları geleneği var, elbette.
There is, of course, the tradition of dead men's pointy shoes.
Elbette bunları bilmemizde yarar var
Of course there are some tricks Good to know.
Elbette sorun var memur bey.
Ofcourse there is a problem!
Elbette mektupları var.
Of course they have a letter.
Elbette. Acaba bu teoride suç ortağı olarak şüphelendiği belli biri var mı?
Will do, and uh... in this theorizing, who exactly did you suspect to be an accomplice?
Milyonlarca albüm satmış tonlarca grup var elbette ama dürüstçe bakınca 30 yıldır beraber kalabilmeyi başarmış kaç grup var?
There's tons of bands that can sell millions of records, obviously, but how many bands can you think of, honestly, that have stayed together for 30 years?
- Elbette var.
- Sure, I do.
- Elbette, üçüncü bir yol var.
Of course, there's a third way.
Elbette, alçak seviyeler var ama yüksekler... yüksekler harika
Sure, there are lows, but the highs- - the highs are magnificent.
Elbette. Ama piyango biletin var ya.
Well, no, you've got that raffle ticket.
Evet elbette Dean ama bizim bir işimiz var.
Well, sure, yeah. But, Dean, we're on a case.
Elb... Elbette sana inancım var.
Of c... of course I believe in you!
var mısın yok musun 30
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varsa 36
vardık 38
varenka 16
var tabii 24
varşova 132
var mıydı 25
varyemez amca 23
var efendim 22
varsayalım ki 19
varvara vasilyevna 23
elbette 13408
elbet 35
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette 13408
elbet 35
elbette ki 133
elbette benim 21
elbette istiyorum 43
elbette seviyorum 29
elbette yok 101
elbette iyiyim 21
elbette öylesin 20
elbette canım 17
elbette isterim 24
elbette biliyorum 55
elbette biliyorsun 19
elbette efendim 146
elbette doktor 21
elbette eminim 36
elbette hayır 359
elbette değilim 21
elbette olmaz 22
elbette isterim 24
elbette biliyorum 55
elbette biliyorsun 19
elbette efendim 146
elbette doktor 21
elbette eminim 36
elbette hayır 359
elbette değilim 21
elbette olmaz 22