Yeterince yakın translate English
438 parallel translation
Yeterince yakın oldu mu?
Close enough?
Birkaç kez dilimin ucuna gelmişti, ama seni yeterince yakın bulamıyordum.
I nearly did sometimes, but you never seemed close enough.
Kollarım birbirine yeterince yakın mı, Bay Ribble?
Hands close enough together, Mr. Ribble?
Burası yeterince yakın.
This is near enough.
- Evet ama yeterince yakın değiliz.
- Yes, but we're not near enough yet.
- Yeterince yakın.
- Near enough.
Bazen başka insanların yardımına ihtiyaç duyarsınız... hiçbir şey için olmadığı kadar, ama onların size yardım etmesi... için size yeterince yakın olmalarına müsaade etmelisiniz.
Sometimes you need the help of other people more than anything else. But you have to let them get close enough to help.
Yeterince yakın.
He's near enough.
Yürüyerek gideceğiz. İstediğin zaman bana dokunabilmen için yeterince yakın gideceğiz.
We're going on a walk, close enough so you can touch me anytime you want.
İkiniz de postanenin önünde bekleyeceksiniz, Böylece, sıranız geldiğinde hızlı hareket edebilmek için yeterince yakında olmuş olacaksın.
Both of you will wait right there in front of the post office so you'll be close enough to move fast when the time comes.
Görsel bağlantı için yeterince yakın olmalısın.
You should be close enough for visual contact.
Bir şeylere yakın mısınız, yoksa yeterince yakın değil misiniz?
Have you been close to something, but not close enough?
Üç. - Yeterince yakın.
- That's close enough, Alexander.
Ama yeterince yakın değil, öyle mi?
But not close enough, is that it?
İkinci olarak, bir kaç kadın ve çocuk, dinamitle dolu bir pinyata taşıyacaklar,... ön kapının yeterince yakında olmak zorundalar.
And second, some women and children carrying a piñata filled with dynamite might get close enough to that gate.
Bence burası yeterince yakın.
I think it's close enough.
Yeterince yakın.
You are close enough.
Daktiloya yeterince yakından bakmadın.
You did not look closely enough at that typewriter.
- Yeterince yakın.
- This is close enough.
" Onlar yeterince yakında politik haklarını unutacaklar...
" They forgot about the political rights soon enough...
Bu yeterince yakın.
That's close enough.
Burası yeterince yakın.
Right here's close enough.
Bağlantı kurmak için yeterince yakın oluruz.
I think you'll be close enough there to link.
Yeterince yakın.
SHAGGY : Like, that's close enough.
Şu an, Atlantik'i geçiyoruz... Kuyruklu yıldızın Dünya'ya yakın olduğu ya da.. ... yeterince yakın olduğu bölgedeki alize rüzgarlarına dikkat edin.
Now, we cross the Atlantic catch this trade wind to where the comet's parabola comes close to the Earth.
Yeterince yakın, Hercule.
Close enough, Hercule.
Sanırım, gerçeğe yeterince yakın.
I guess it's close enough.
- Yeterince yakın değil.
- Not enough.
Yeterince yakın.
It's close enough.
Yeterince yakın.
Close enough.
- Yeterince yakın. Bırak gitsin.
Close enough.
Yeterince yakın değilsin!
You're going too far!
Bu da yeterince yakın!
Does Steve blame you when his socks disappear? Oh, Steve never loses a sock.
- Sadece yeterince yakın değiller.
They're just not close enough yet.
Yeterince yakın!
Close enough!
Sana yeterince yakın olamadığımı düşünüyorum.
I don't feel like I can be close to you.
Yeterince yakın.
That's close enough.
Pablo hiçbir zaman yeterince ısındığını hatırlamıyordu. Bu yüzden en yakın arkadaşı sobaydı.
Pablo could never remember having been warm enough... and so his closest companion was SmokeyJoe... his little stove.
Yeterince kanlı değil, yakınından bile geçmiyor.
Not enough gore. Not nearly enough gore.
Yeterince yakıtın yok idiyse, neden geri dönmedin?
If you didn't have enough fuel, why didn't you turn back?
İşimiz sürekli yakın temas gerektiriyor, yeterince dikkatli olamıyoruz.
There's so much close personal contact in our line, we can't be too careful.
Biz yeterince yakınız.
Why not?
Ancak artık, General Tojo'nun böbürlendiği kaynaklar, avuçlarından kaymakta Japonya'ya çok da yakın olmayan okyanusun altında kalmaktaydı. Savaş çarklarını döndürmek için yeterince mal tedarik edilemiyordu.
But now that the resources that General Tojo boasts that they would go to gush out of its conquests, they were more close to the deep one of the sea of what of Japan, what it went for Japan not it arrived for the war machine.
Yeterince nükleer yakıtın var.
You have enough fuel here.
- Yeterince uzun ve yakışıklısın.
- Tall enough, and very handsome.
Yeterince denize yakın değil.
Not nearenough.
Eğer yeterince Wuxia hikayesi okusaydı en yakın dostun... en tehlikeli düşman olabilceğini bilirdi!
I think he seldom reads wuxia fiction The closest friend... is probably the most dangerous enemy
Yeterince yakıtımız yok. Dünyanın uygun konuma gelmesi lazım. Bu da üç hafta sonra olacak.
We don't have enough fuel until Earth is in the correct position which is three weeks away.
Umarım yakın kaderinin ehemmiyetini yeterince takdir edersin.
I hope you fully appreciate the magnitude of your impending good fortune.
Burası yeterince yakın.
Hold this position.
Gerçek yakın temas için yeterince yaklaşacağımı umuyorum.
I'm hoping to get close enough to make real contact.
yakın 111
yakında 470
yakında görüşürüz 149
yakından 16
yakınlarda 19
yakında bitecek 16
yakın onu 19
yakın zamanda 23
yakına gel 23
yakında burada olur 18
yakında 470
yakında görüşürüz 149
yakından 16
yakınlarda 19
yakında bitecek 16
yakın onu 19
yakın zamanda 23
yakına gel 23
yakında burada olur 18
yakınlaş 16
yakında öğrenirsin 19
yakında mı 21
yakında hava kararacak 20
yakında öğreniriz 28
yakında ölecek 18
yakından bak 36
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yakında öğrenirsin 19
yakında mı 21
yakında hava kararacak 20
yakında öğreniriz 28
yakında ölecek 18
yakından bak 36
yeter 2697
yeterli 197
yeter ki 28
yeter artık 870
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52
yeter mi 66
yeter be 35
yeterince var 24
yeter bu kadar 135
yeterince 87
yeterince iyi 39
yeterli mi 69
yetersiz 30
yeter ama 52
yeter mi 66
yeter be 35
yeterince var 24
yeter bu kadar 135