Adam haklı translate Spanish
913 parallel translation
- Adam haklı beyler.
- Tiene razón.
Adam haklı, gardenya çiçeği ona şans getirdi.
Tiene razón, la gardenia le trae suerte.
Adam haklı.
Tiene razón.
Slim, adam haklı.
Tiene razón.
- Beyaz adam haklı.
Hombre blanco decir verdad.
- Adam haklı! Silahı ona ver!
- Tiene razón.
- Atlattık ama adam haklı.
- Sí, pero tiene razón.
Hitler'e istediğini söyle ama adam haklıydı.
Hitler sería lo que fuera, pero tenía sus aciertos.
Adam haklı.
Está en lo correcto.
Roma'daki adam haklıymış.
Aquel tipo de Roma tenía razón.
Adam haklı.
Adán tiene razón.
Bir hap al. Belki de yaşlı adam haklı, Johnny.
Es sólo otro hombre, un hombre.
Henüz hiç kaçırmadılar, Johnny. Adam haklı. Parayı aldın.
No juegues a ser Dios, sólo porque tienes una pistola.
- Adam haklı efendimiz.
- Tienen razón, señor.
Adam haklı, dışarısı soğuk.
Tiene razón, hace frío.
Düşünsene adam haklı, işgüzarsın.
- ¡ Vamos!
Yaşlı adam haklı olabilir.
Quizá el viejo tenga razón.
Pekala. Adam haklı. Domuzu çalınmış.
le han robado su cerdo.
Yaşlı adam haklıydı.
El anciano tenía razón.
- Adam haklı.
- Tiene razón.
- Çok gaddarsın. Yeter artık! - Adam haklı.
- ¿ Lo dejamos robar, entonces?
Demek ki yaşlı adam haklı.
Bien... El anciano tiene razón.
Adam haklı Tony. Gözün üstümde olsun.
Tiene razón, Tony, debes vigilarme.
Sen... Adam haklıydı.
Sen... él tiene razón.
"Johannes Gutter tüm hayatı boyunca kendini... "... haklı davamıza adamıştı!
- ¡ Johannes Gutter ha trabajado toda su vida por nuestras cosas!
Bu adam ki alçakgönüllü bir başlangıca rağmen kendisi yerini söke söke aldı ve ismini, gramofon tarihine altın harflerle işleyip çağdaşlarının haklı saygısını kazandı. Bu iyiliksever insan, bu harika vatandaş...
Este hombre que, pese a su humilde orígen, se labró un lugar, y se ganó el respeto de sus contemporáneos, cuyo nombre está para siempre ligado a la historia fonográfica, este filántropo, este gran ciudadano...
O adam hakkında haklıymışsınız.
Tenía razón sobre ese tipo.
Adam haklı.
Pero tiene razón.
Peki ya Helen haklıysa ve o adamın gerçekten iyi biri olduğu ortaya çıkarsa?
¿ Y si Helen tiene razón y el tipo se sienta y escribe algo bueno?
Babamın iş adamı olmadığını söylediğinizde haklıydınız.
Tiene razón al decir que mi padre no fue un hombre de negocios, lo sé.
Ben savcı sıfatıyla devletin Bayan Ivers'ı vahşice öldürmek suçuyla... o adamı idam etmesini talep ettiğimde mahkeme salonunda... senin yanında otururken de haklı değildi.
Desde que se sentó contigo en el juicio... Mientras yo pedía la pena de muerte para un hombre... Por el asesinato de la señora Ivers.
Lufton isterse haklı olarak herhangi bir adamı kiralayabilir, Milo.
Lufton tiene derecho a contratar a alguien si quiere, Milo.
Adam haklı. Morrison davası kapanana kadar...
Tiene razón.
Haklısın, çünkü başka hiçbir adam sana sahip değil.
Tienes razón, Rosie, porque nadie más te tiene a ti. - Charlie.
Kempp, haklıymış, Abeline'deki adamı da sen öldürdün değil mi?
¡ Mataste a ese hombre en Abilene, como dijo Kemp!
Haklısın. Bir adam sana sırtını asla dönmemeli.
Tiene razón, Daly Nadie debe darle la espalda.
Sadece iki kişiden, bir adam ve karısından bahsediyorken belki haklısın.
Tal vez fuera cierto cuando sólo eran dos. Un hombre y su esposa.
Haklısın. Adam buraya gelecek.
Tenías razón, Wheeler no anda lejos.
Haklısın. Adam dediğin evde oturmamalı.
No es bueno que un hombre esté sin hacer nada.
Haklısınız. Adamın cesareti hayal gücünü şaşırtır.
Tienes razón, la audacia del hombre asombra por su imaginación
Eh Edwards, galiba haklıymışsın. Nesby'yi geri götürmemiz gerek. Bu ya koca bir kolcu kuvvetinin ya da bir iki adamın işi.
Supongo que tienes razón, Edwards.
Şu adam, Saito, o haklı.
Ese Saito tiene razón.
Adam haklı!
¡ Tiene razón!
- Adam haklı, gelin için bir şeyler.
Venga.
Adam para içinde yüzüyor. Haklısın.
Y no puede hacer trabajos duros.
Ücret, bir adamı öldürmeyi haklı yapmaz.
El sueldo no justifica ir a matar a un hombre.
O yüzden neyin haklılık neyin haksızlık olacağını konuşacağın birisi değil o adam.
Asi que no creo que sea un hombre con el que poder hablar sobre lo justo o injusto.
İnsanlar onun adam öldürdüğünde haklı olduğunu bilirdi.
La gente sabía que era un asesino desde el principio.
Eminim, iyi ve dürüst bir adam, ama, gördüğünüz... o bir dalkavuk! Kendini haklı çıkarmayı denemek gibi gözüküyor.
Tal parece, que te estas justificando.
Adam çok haklı bence.
¿ Cuándo harán eso? Creo que este tipo tiene razón después de todo.
- Adam haklı. - Kim?
Tiene razón.
haklısın 4682
haklisin 34
haklı 645
haklısınız 730
haklıyım 81
haklıydım 99
haklıymış 45
haklı değil miyim 37
haklıydın 287
haklıydı 59
haklisin 34
haklı 645
haklısınız 730
haklıyım 81
haklıydım 99
haklıymış 45
haklı değil miyim 37
haklıydın 287
haklıydı 59
haklısın galiba 26
haklılar 28
haklıymışsın 149
haklı olabilirsin 178
haklıymışım 61
haklı olabilir 30
haklısınız efendim 33
haklıydınız 44
haklı mıyım 212
haklı olduğumu biliyorsun 18
haklılar 28
haklıymışsın 149
haklı olabilirsin 178
haklıymışım 61
haklı olabilir 30
haklısınız efendim 33
haklıydınız 44
haklı mıyım 212
haklı olduğumu biliyorsun 18