Ama bu farklı translate Spanish
1,480 parallel translation
Evet, ama bu farklıydı.
- Sí, pero nunca te vi hacer esas cosas.
Ama bu farklı.
Pero esto es diferente.
Ama bu farklı dostum.
Esto es diferente.
Ama bu farklı.
Pero esto es distinto.
Tamam, cinlerin huysuz olduğunu biliyorum ama bu farklı.
Sé que los leprechauns son malhumorados pero esto es diferente.
Başkaları ölürken de yanlarında olduk ama bu farklıydı.
Ya habíamos presenciado la muerte de alguien, pero ésta era diferente.
- Ama bu farklı.
Esto es diferente.
Bay Sutherland Wilber'ı görmemi yasaklaması bir şey, ama bu farklı.
Que el Sr. Sutherland me prohíba ver a Wilber es una cosa pero esto es diferente.
Ama bu farklı bir hikaye
Y esa es una historia diferente.
Evet, ama son günlerde başrol karakterini farklı düşünüyordum. Diyaloglar çok doğal çünkü. Bence hepimiz bu yüzden beğendik.
Sí, pero pensé en un personaje principal un poco diferente... porque el diálogo es tan naturalista, que es lo que nos agrada a todos.
Yani, sana su attığım için üzgünüm ama bazen insanlar benden daha farklı düşünüyorlar ve bu beni çılgına çeviriyor. Kızdırıyor.
Siento lo del agua pero a veces la gente piensa distinto a mí y me enojo.
Ama bu insanlar hep daha farklı bir soru soracaklardır :
Pero esa gente siempre te preguntará algo diferente :
Ama bu kez farklı bir perspektife ihtiyacımız var.
Pero necesitamos una perspectiva distinta para este.
Hepsi gözlemciydi. Ama birisi bile alanın her noktasında kesin anlaşamıyor. Çünkü bu alanı matematiksel olarak farklı açılarından algılıyorlar.
Todos ellos son observadores... pero ni uno solo de ellos coincide de manera concluyente... en todos los puntos en el campo... porque perciben el campo matemáticamente... desde diferentes ángulos de percepción.
Ama farklı yerlerdeyse birinin altına bir tartı koyamaz mıyız? - Hayır, bu ayrılamaz.
Pero si está en ubicaciones diferentes...
Farklı olabiliriz ama bu Alaska'ya postalanmana sevindiğim anlamına gelmez.
No, tenemos serias diferencias, pero no significa que esté feliz de ver que te envían a Alaska.
Ama bir erkekle olursam, bu kadar maço davranan... kendine ve bana farklı bir domuzla olmam.
pero si voy a estar con un hombre no será con un macho-man agresivo que crea que puede comportarse como quiera pero yo no
Bunu söylemek istemem, ama hepimizin bu işteki rolü farklı.
Detesto decirlo, pero todos tenemos diferentes niveles de participación.
Biz temiz olduğunu düşünmüştük ama bu virüs tamamen farklı.
Lo sé, creíamos que estaban limpios pero este virus era completamente diferente.
Bu beden farklı biliyorum, ama seni temin ederim, Thalan, bu benim.
Sé que este cuerpo es diferente, pero te aseguro Thalen, que soy yo.
Saç spreyi de öyle, ama saç spreyi insanları yemez. - Bu saç spreyinden farklı.
Como los sprays, pero los sprays no se comen a la gente.
Ama bu kız farklı ve ben bu ilişkiyi yürüteceğim.
Pero esta chica es distinta. Y haré que funcione.
- Evet, doğru ama bu biraz farklı. -... hatırlamıyor musun?
- ¿ Recuerdas?
Ama o bana farklı bir şekilde baktı, biliyor musun? Bu da daha beterdi.
Pero él me miraba diferente, ya sabes, lo que era peor.
herhangi biri, muhtemelen, Ama onun beceri düzeyiyle bu üç farklı makineyi çalıştırabilmek, şey, bu kendine helikopterle uçmayı öğretmek, yat kullanmak veya formula 1 arabasıyla yarışmak gibi birşey.
Alguna de ellas, tal vez, pero para ser capaz de operar estos tres diferentes máquinas con su nivel de destreza, bueno, es como autoenseñarse a pilotear un helicóptero, navegar un yate y correr un auto Fórmula Uno.
Biliyorum, bu alıştığından biraz daha farklı ama göreceksin.Aynı derecede güzel.
Sé que es diferente de lo que solías tomar, pero verás que es igual de bueno.
Ama bu bir insandan diğerine değişebilen farklılıkları bulamayacağımız anlamına gelmez.
Pero eso no significa que no podamos encontrar marcas que nos diferencien a unos de otros.
Eski Samar mükemmel bir hedefti ama bu tamamen farklı.
El viejo Samar era la víctima perfecta, pero este es alguien muy diferente.
Ama şimdi elimizde dördüncü bir ceset var ve kesikler bu kez farklı.
Pero ahora tenemos un cuarto cuerpo, y los cortes eran distintos.
Bu evde dayattığım fazla kural yok. Ama ilk 10 kuralın dokuzu farklı şekillerde kadınların burada oturma izinleri olmadığını söyler.
Mira, no tengo muchas reglas pero nueve de las diez primeras son distintas formas de decir :
En makulü, bir basın toplantısı düzenleyip bu iki trajik olayın iki farklı cani tarafından gerçekleştirilen şiddet gösterileri olduğunu, suçluları yakalamak için polisin elinden geleni yaptığını ama psikopat bir kötü kalpli Hızır'ın işlediği seri cinayetleri araştırmadığımızı açıklamak.
En mi opinión, Sra. Vice Alcalde, la única cosa responsable para hacer es llamar a conferencia de prensa y asegurarle a la ciudad que probablemente estos fueron dos trágicos, separados y aleatorios actos de violencia... ... y que el departamento de policía está haciendo lo imposible por encontrar a los culpables pero que no estamos buscando una seguidilla de asesinatos perpetrada por un mal samaritano sicótico.
Farklı olduğumuzu biliyorum ama aramızda bir dostluk vardı. Bu yüzden olanlar hakkında konuşmamız gerektiğini düşünüyorum.
Sé que hemos tenido nuestras diferencias pero, ya sabes, existe una amistad entre nosotros y creo que nos debemos a nosotras mismas hablar sobre lo que pasó.
Onların içindeki farklı olabilir, ama bu kötü olduğu anlamına gelmiyor.
Sea lo que sea que tengan dentro, puede ser diferente, pero no tiene porqué ser malo.
Bu kadar farklı olan ama bir o kadar da benzeyen başka iki kardeş görmedim.
Nunca había visto a dos hermanos tan diferentes y tan parecidos.
Onun gidişiyle burası tamamen farklı bir yer olacak, bu doğru ama.
Esto va a ser muy diferente sin él, eso es verdad.
Hayır, bu farklı. Bu insanların hayatta kaldıklarını ama Göç'ten beri kayıp olduklarını biliyoruz. Jammer mesela.
No, esto es diferente, son personas que se saben que han sobrevivido pero que han desaparecido desde el Éxodo, Jammer por ejemplo.
- Bu farklı rahatsızlıkların kesin sebepleri belirlenememiş. Ama ortak bir unsur var ki, hepsi de yapay şekilde oluşturulabilen şeyler.
La causa de varias de esas enfermedades permanece indeterminada... pero comparten un mismo elemento.
Bu tür farklı enerjilerin kontrolü altında olduğunu söylediğini biliyorum, ama etrafa bir göz atsan gerçekten iyi olacak.
Se que dijiste que estabas en control de esas otras energías, pero realmente deberías echar un vistazo.
Ama bir kadında bu farklıdır.
Con las mujeres es diferente.
- Yanlış anlamayın, Bayan Cole ama neden bu seferki farklı olsun?
- Con todo respeto, señorita, Cole ¿ por qué esta vez va a ser diferente?
- Ya bir tane adamımız yok... ve yedi farklı olay var... ya da bir tane adamımız var ama o da bu adamdan çok daha akıllı.
- Tampoco no es el tipo. Y es el séptimo incidente no relacionado. O, si es un sólo tipo, es sin duda mucho más inteligente que este otro.
Larry, iki zarı sekiz defa atıp her defasında farklı sonuca ulaşabilirim ama bu rastgeleliği bozmaz.
Larry, ya sabes, puedo arrojar un par de dados ocho veces y nunca tener el mismo resultado dos veces y eso caería dentro del área de lo aleatorio.
Bazen insanların farklı yönlerde geliştiklerini ama bunun birbirlerini sevmedikleri anlamına gelmediğini, hatta bazen bu sayede birbirlerini daha çok sevebileceklerini anlatacağız.
Como algunas veces las personas crecen de diferentes maneras y eso no significa que no se amen el uno al otro. De hecho, algunas veces se pueden amar el uno al otro más en ese sentido.
Evet, ama bu sene farklı bir masada oturuyor olacağım.
Sí, bueno, estaré sentado en otra mesa este año.
Ama yakında başka bir ev tutuyorsan bu çok farklı.
Pero ahora que tendrás tu propia casa cerca, es diferente.
Ama bu video daha önce gördüğünüz oryantasyon videolarından biraz farklı.
Pero no es como los videos de orientación que han visto antes.
Bu aramızda bir ayrılık noktası oldu ama bu sadece coğrafi bir yorum farklılığı.
Se trata de un punto controvertido, pero por una diferencia de interpretación cartográfica.
Bu kelimeler berbat. Ama bugün farklı bir şekilde iletişim kurmayı öğreneceğiz.
Estas palabras son terribles, pero hoy aprenderemos a comunicarnos de una forma diferente.
Ama, nasıl olur da bu kadar çok farklı bitki ve hayvan türü burada bir arada yaşayacak alanı bulabilir?
Pero ¿ Cómo es que tantas clases diferentes de plantas y animales... encuentran el espacio para convivir?
Ama her bitkinin bu düşük şansı farklı iyiye kullanma yolları var.
Pero cada planta tiene su estrategia para aprovechar al máximo esta rara oportunidad.
Güçlendirmekten farklı olarak, her şeyi büyüyle yaratırsın, bu nedenle çok daha zordur, ama yarattığın silahlar da sen işini bitirdiğinde kaybolacaktır.
la proyección usa tu propio poder mágico para crear las armas. y el arma que crearás desaparecerá pasado poco tiempo.
ama bu imkansız 78
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu imkânsız 18
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23