Ama bu imkânsız translate Spanish
165 parallel translation
Sen iyi bir dostumsun Bendrix ama bu imkânsız. Olamaz.
Es un buen amigo, Bendrix, pero no puedo hacerlo.
Ama bu imkânsız!
¡ Imposible!
Teşekkürler Müfettiş Hanım ama bu imkânsız.
Gracias, señora supervisora, pero es imposible.
Ama bu imkânsız.
Pero eso es imposible.
- Ama bu imkânsız.
- Pero es imposible.
Ama bu imkânsız!
Ya era hora. - ¿ Qué te pasa?
Ama bu imkânsız!
Eso es imposible.
"Ama bu imkânsız."
" Pero eso es imposible.
- Ama bu imkânsız!
- Imposible.
- Ama bu imkânsız!
- Pero ¡ eso es imposible!
Ama bu imkânsız!
No, eso es imposible.
Ama bu imkânsız tabii- -
Pero, ¿ como puede ser a menos que...
Ama bu imkânsız.
- Hijastra. Ni de broma.
Ama bu imkânsız. 1500 yaşından büyük olman gerekir.
Pero eso sería imposible. Deberías tener más de 1500 años.
Ama bu imkânsız, Laura. Yanılıyor olmalısın.
Debes de estar equivocada.
Affedersiniz ama bu imkânsız.
Eso es imposible.
Felaket! Ama bu imkânsız.
¿ Qué pasó?
Ama bu imkânsız.
No es posible.
Ama bu imkânsız.
Pero es imposible.
Ama bu imkânsız görünüyor.
Pero parece simplemente imposible.
- Ah. Keşke halktan gizlenebilseydi, ama korkarım, bu imkânsız.
Ojalá pudiéramos evitar la publicidad, pero me temo que es imposible.
Ama bu pençe ancak ağaçta yaşayan bir hayvana ait olabilir. İmkânsız, bir ağaç maymunu gibi.
Sin embargo, esta garra sólo podría pertenecer a una criatura arbórea... como un imposible perezoso arbóreo.
Ama Kontes, bu imkânsız!
¡ Pero esto es imposible, Condesa!
Ama bu imkânsız bir şey!
¡ Ni pensar!
Doğru değil ama bu. Bu imkânsız.
No es verdad, es imposible.
Bu imkânsız, ama gerçek.
Es un hecho. Casi imposible, pero es un hecho.
Ama bu vuruş imkânsız gibi görünüyor.
Esta jugada parece prácticamente imposible.
Ama... Bu imkânsız.
Pero... eso es imposible.
Sizi durdurduğum için özür dilerim efendim, ama bu benim için imkânsız.
Siento interrumpirlo, señor, pero esto es imposible para mí.
Ama bildiğin gibi bu imkânsız bir şey.
Pero verás... es imposible.
Ama bu detaylar biraz da anlık geliştiği için, birebir canlandırmak tamamen imkânsız.
No se puede planificar al detalle porque los acontecimientos son aleatorios.
Evet, biliyorum ama imkânsız gibi gözükse de bu oluyor.
No es imposible, está ocurriendo.
Seni çok sevdiğimi biliyorsun Robert MacGregor. Ama her şeyi ciddiye alıyorsun, bu imkânsız bir şey.
Robert McGregor, sabes lo mucho que te quiero, pero sabes que te tomas muy a pecho lo que no se puede cambiar.
Ama bu kadar zamanda böyle olmuş olması imkânsız.
Pero esto no pudo haber pasado, no en este tiempo.
Ama bu şekilde düzgün bir analiz yapmamız imkânsız.
Pero sería imposible analizarla.
Ama bu imkânsız da değil.
Pero no es imposible.
Bulunan izlere göre mezarlıkta boğuşmalar olmuş. Ama cenaze töreni sırasında toprak çiğnenmiş. Bu yüzden kanıt bulmam imkânsız gibi.
Hubo un forcejeo cerca de la tumba, pero hay tanto destrozo que reunir pruebas es casi imposible.
Ama tabii ki bu imkânsız değil.
Pero no imposible.
Ama şimdi hepsini yapman gerekiyor ve bu imkânsız bir şey!
Pero ahora se supone que tienen que hacer todo y es imposible.
ama seni ancak Tibbetts'ı eyalet sınırına getirdiğini kanıtlarlarsa yargılayabilirler, bu da imkânsız.
Pero el FBI sólo tiene jurisdicción si pueden demostrar que trajiste a Tibbetts a través de líneas estatales, y no pueden.
Chaz'in arabasında bulduğumuz bant rulosu kesilmiş,.. ... bu yüzden koparılmış uçla karşılaştırmak imkânsız. Ama araştırmayı derinleştirdin, değil mi?
Bueno, el rollo de cinta que recuperamos en el auto de Chaz estaba cortado, por lo que cualquier comparación con los cortes de las puntas quedaba descartada.
Bunu seninle yapmaya hazırım, ama ne yazık ki bu imkânsız görünüyor. Bunların hepsi senin yüzünden oluyor.
Yo querría estar contigo, pero no es posible y lo siento... sobre todo, por ti.
Ama bu işi ertelemeyi düşünebilirsin. İmkânsız.
Pero quizá debas pensar en posponer la boda.
Biliyorum, senin için bu neredeyse imkânsız ama senin sesini duyarsam yapacaklarımdan ben sorumlu değilim.
Sé que es casi imposible para ti, pero si oigo el sonido de tu voz en este momento, no puedo responsabilizarme por mis acciones.
- Ama imkânsız bu. - Niye?
- Pero eso es imposible.
Bu durumda elle kapatılmış olmalı ama bu da imkânsız.
Quiero decir que dado su particular estado debería haberse apagado manualmente.
Kim olduğumu düşündüğün umurumda değil, ya da gözlerimde ne gördüğün ama bu tamamen imkânsız.
No me importa quien creas que soy, o lo que creas haber visto en mis ojos pero es total y completamente imposible.
Onu Johannes'ın götürdüğünü sanmıştım, ama tabii bu imkânsız.
Pensé que Johannes lo había llevado, pero no pudo haber sido él.
Tabii, tabii. Ama bu kesinlikle imkânsız.
- Si, es completamente imposible.
Ne imkânsızı? ! Ama bu kardeşinden geliyor!
Pero es su hermano.
Üzgünüm ama bu imkânsız.
¿ Por qué no?
ama bu imkansız 78
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32
ama bu 445
ama burada 97
ama bu sefer 44
ama bunu yapamam 24
ama bu arada 26
ama bunlar 19
ama bu sabah 17
ama bu kez 23
ama bu mümkün değil 32