Başka yok translate Spanish
22,871 parallel translation
- Başka yok.
- No tengo otra.
Başka şansım yok.
No tengo alternativa.
Başka kimse yok, öyle mi?
Nadie más, ¿ eh?
Lanet olsun adamım, başka şansın yok!
Maldita sea, hombre, que no tienen otra opción!
Başka şansımız yok.
No tenemos elección.
- Başka çaremiz yok.
- No tenemos elección.
Başka çaremiz yok.
No tenemos otra elección.
Başka bir şey var mı? - Yok.
Nada más.
- Başka seçeneğimiz yok.
¿ En serio? No nos queda otra, Zurdo.
- Başka mantıklı bir açıklaması yok.
- No hay otra explicación.
- Başka seçeneğimiz yok.
- No tenemos elección.
Anladığım kadarıyla, başka bir kira sözleşmesi yok.
Por lo que yo sé, no había documentos de alquiler redactados.
Beni £ 50'la birlikte gelmenden başka mutlu edebilecek bir şey yok. Senin beceriksiz elemanlardan hariç.
Nada me haría más feliz que tú trayéndome £ 50 apretadas en uno de esos grandes puños tuyos.
İstemediğini biliyorum. Sana başka bir yük olacak biliyorum ama engelleyecek halimiz yok o yüzden tek yapmamız gereken...
Sé que no lo quieres y sé que solo es otra carga para ti, pero ya no se puede evitar, así que todo lo que podemos hacer es...
Başka yalan yok.
No más mentiras.
Sorundan başka bir şeyimiz yok.
No hay paraíso, sólo problemas.
Tanıyor olabileceğiniz başka kimse yok mu sizce de?
¿ A lo mejor hay alguien más a quien reconoces?
Başka kimse yok mu?
Nadie más?
Portland'a geldiğinden beri Marwan Hanano'dan başka iz yok.
No hay otros avistamientos de Marwan Hanano desde que llegó a Portland.
Başka bir seçeneğim yok.
No tengo opción.
- Söyledim sana, başka çare yok.
Te lo dije, no es por elección.
Başka çare yok.
No tengo opción.
Başka çare yok derken ne demek istiyorsun?
A qué te refieres con No tengo opción?
Yanında ibuprofen ya da başka bir ilaç yok mu?
Bueno, y usted no tiene ningún ibuprofeno, los medicamentos en absoluto?
Antiasitten başka bir şey yok.
Uh... Nada excepto por los antiácidos
Başka tehdit yok.
No más amenazas.
Başka sorum yok efendim.
No hay más preguntas, su señoría
Başka sorum yok, sayın yargıç.
No tengo más preguntas, su señoria
Başka sorum yok, sayın yargıç.
No más preguntas, señoría
Ama bildiğim bir şey varsa o da bir asker ülkesine hizmet etmek için uzaklara gidince başka biri gelip onun karısıyla yatarsa, onun yaşamaya hiç hakkı yok!
Pero yo, si sé que... Si un soldado se va lejos de su casa para servir a su país Y otro hombre aprovecha para dormir con su esposa, entonces él no tiene derecho a vivir
Başka sorum yok, sayın yargıç.
No tengo más preguntas, su señoría
Başka sorum yok, sayın yargıç.
No tengo más preguntas para él, su señoria
Bunu bana açıklamana ihtiyacım yok. Pekala, bugün için yapılabilecek başka bir şey yok. Olayın farkındayım.
No hace falta que me lo expliques.
Tamam, en iyi fiyat yoksa başka spor ayakkabı da yok. Başka iş de yok. Başka konuşma da yok.
Por menos, no hay más zapatillas no hay más negocio ni nada más que hablar.
Başka hiçbir gelir kaynağım yok.
No tengo otros ingresos.
Hayır, hayır, sorun yok. Başka bir şey lazım mı? Sadece çok bitkin hissettim.
- No pasa nada. ¿ Te traigo algo más?
Komisyoncu ya da başka biri yok.
Mírense :
Onun yakalanmasından sonra elimizde başka hiçbir şey yok.
Después de su arresto, no hay nada. Ninguna pista. Nada.
Ben hızlı öğrenirim. Ve gerçekten yapacak başka hiçbir işim yok.
Aprendo rápido, y créeme cuando te digo que no tengo nada más que hacer.
- Tabii başka bir planın yoksa. - Yok efendim.
A no ser que tengas compromisos más importantes.
Başka seçeneğim yok.
No tengo otra opción.
Başka sorum yok, Sayın Yargıç.
No hay mas preguntas, señoria.
Başka sorum yok, Sayın Yargıç.
No hay mas preguntas, su señoria.
Başka sorum yok, Sayın Hakim.
No más preguntas, su señoría.
O kaydı yok etmezsen, ismin başka bir yerin haritasına daha girecek.
Si no destruyes esa grabación, tu nombre aparecerá en otro lugar.
Başka bir yaralanmanız ve kanamanız yok.
Ningún otro lesiones internas o sangrado.
Zhang Lau'yu zehirlememiş olabilirsin ancak kayıtlar komplo kurduğunu kanıtlıyor, yani konuşmaya başlamaktan başka çaren yok.
Puede ser que no envenenaste a Zhang Lau, per la grabación prueba que conspiraste para hacerlo, así que no tienes ninguna jugada aquí excepto empezar a hablar.
Kalbin sana bunu yapmanı söylüyorsa başka bir şeyin önemi yok Liz.
Y si esto es lo que tu corazón te pide que hagas, Liz, eso es lo único que importa.
Başka seçeneğim yok.
No tengo otra alternativa.
Tutarlı olmaktan başka çareleri yok.
No hay nada que no sea coherente.
- Başka çaremiz yok Philip.
No tenemos alternativa, Philip.
başka yok mu 20
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73