Bir şeyi yok translate Spanish
2,721 parallel translation
Başka bir şeyi yok zaten.
No le queda otra cosa.
Evet, bir şeyi yok, iyiymiş.
Sí, no hay problema.
Laura'nın bir şeyi yok.
Laura está bien.
- İyi o, bir şeyi yok.
- Trevor está bien.
Ne oldu? - Ya, tamam. Panik yapma, bir şeyi yok.
No entres en pánico, él está bien.
Bir şeyi yok.
No te preocupes, va estár bien.
- Evin bir şeyi yok.
La casa está muy bien.
Hayır, bir şeyi yok.
Mayka... No, qué va. Está perfectamente.
Serena'nın kızacak bir şeyi yok.
Serena no tiene nada por lo que estar enfadada.
Bir şeyi yok, sadece kendinden geçmiş.
Está bien, solo está dormida.
- Hayır... bir şeyi yok.
- Ella está bien.
Antenimin bir şeyi yok.
Mi antena está bien.
O iyi, bir şeyi yok.
Está bien.
İşinize geri dönebilirsiniz. Bir şeyi yok.
Está bien, puedes volver a trabajar.
İkisi de iyi. Kimsenin bir şeyi yok.
Los dos están bien, nadie salió herido.
- Şoförünüzün bir şeyi yok efendim.
- Su conductor está bien, señor.
Julian, bir şeyi yok.
Julian, está bien.
- Bir şeyi yok.
- Está bien.
Sizin aceleniz var, ikimizin de saklayacak bir şeyi yok.
Usted tiene prisa y ninguno de los dos tiene nada que esconder.
Robotun bir şeyi yok.
El robot está bien.
- Bir şeyi yok.
Está bien.
Bir şeyi yok, sağ ol.
No. Gracias.
İki kere konuştular ama söyleyebilecek bir şeyi yok.
Ellos lo estuvieron interrogando un par de veces pero no hay nada que les pueda decir.
Bir şeyi yok.
el esta bien.
Bir şeyi yok, ama konuşsan iyi olur.
Ella está bien, pero deberías hablar con ella.
- Bir şeyi yok.
- Él no tiene nada.
Mellie'nin bir şeyi yok.
Mellie está bien. Ella voló a Alabama.
Jackie'nin herhangi birini veya bir şeyi yok etmesine izin vermeyeceğim.
No dejaré que Jackie arruine nada ni a nadie.
- Bir şeyi yok Alo, önemli bir şey değil.
Está bien Alo, no fue nada.
Müvekkilimin söyleyecek başka bir şeyi yok.
Mi cliente no tiene nada más que decir.
Hava gazıyla yapacak bir şeyi yok.
No tenía nada que ver con la fábrica de gas.
Fena çarpmış ama ciddi bir şeyi yok.
Tiene un feo golpe, pero se pondrá bien.
Carl'ın ciddi bir şeyi yok dediler ama pek anlamadım çünkü her zamankinden daha fazla sarsılmış durumda. Uyutma onu sakın.
Dijeron que Carl se va poner bien, pero es difícil saber porque está conmocionado normalmente más que no lo está.
Onun borçtan başka bir şeyi yok.
Ella tiene deudas.
Bir şeyi yok.
- Ella está bien.
Ama size bir şeyi kesin olarak söyleyebilirim ; o adada otobüs falan yok.
Y les aseguro una cosa. En esa isla, no hay autobuses.
Dördüncü kattaki odayı başka bir yere taşıyabilir ya da yazılı olan her şeyi yok edebiliriz.
Podemos tomar el cuarto en el 4 separado, destruir cualquier cosa escrita.
- Yok bir şeyi.
- No, está bien.
- Bir şeyi yok mu?
- ¿ Está bien?
Böyle bir şeyi yapabilecek pek fazla insan yok.
Solo hay unas pocas personas aquí capaces de hacer algo así.
Ve bu ilişki bozulmaya başladığı zaman, içten içe değerli bir şeylerin yok olduğunu düşünmeye başlıyorsunuz. Ve bu her şeyi gerginleştiriyor.
Y cuando esa cosa comienza a filmar, hay una especie... de sentimiento subyacente de que es material precioso produciéndose, y pone una especie de tensión en las cosas.
Oğlumun bir şeyi yok, oğlum tam anlamıyla iyi durumda, millet.
Mi hijo está de maravilla.
İçeriye döndüğünüzde, bir çok inanılmaz şeyi dünyayı yok etme ihtimali olmadan yaratma şansına sahip olacaksınız.
Cuando vuelvas a estar dentro, serás capaz de crear todo tipo de cosas increíbles sin potencialmente destruir el mundo.
Bir şeyi kabullendiğim falan yok.
- No admití nada.
Yaratmak için çok uğraştığın bir şeyi nasıl yok edebilirsin ki?
¿ Por qué esforzarse tanto en crear algo para simplemente destruirlo?
Her şeyi çözen tek bir ilaç yok elbette.
No hay una talla única para todos los tratamientos.
Bana soracak olursan, hiçbir şeyi planlamanın bir anlamı yok.
No tiene sentido planear nada, si quieres mi opinión.
Bir parçam senin yok olman yok olup gitmen için her şeyi verebilir.
Una parte de mí daría lo que fuera para que desaparecieras, para que de una puta vez te fueras.
Acosta'nın saklayacak bir şeyi var mı yok mu bilmiyorum, değil mi?
Bueno, no sabemos si este agente Acosta tiene algo que esconder o no todavía, ¿ verdad?
Cömert bir ev sahibisiniz ama istediğim şeyi getirecek herhangi bir uşak yok hayatta.
Usted es un gentil anfitrión, pero no hay sirviente que pueda traerme Io que quiero.
Hiç bir şeyi alacak gücümüz yok.
No podemos comprar nada.
bir şeyim yok 220
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
bir şeyi unuttun 16
bir şeyin yok 95
bir şeyin var mı 19
bir şeyin yok ya 29
bir şeyi bilmeni istiyorum 21
bir şeyi unutuyorsun 20
bir şeyi unutmuyor musun 16
bir şeyi açıklığa kavuşturalım 45
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30