English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ H ] / Her şeyi

Her şeyi translate Spanish

93,538 parallel translation
Ve senin tarzın kötü adama peşimizden gelmesi için gereken her şeyi verdi.
Y tu estilo le acaba de dar a los malos todo lo que necesitan para venir a por nosotros.
Elinizdeki her şeyi bırakın.
Encuentra todo lo que puedas.
Güven bana, haberlerde, patlamadan kıl payı kurtulmuş gibi boy gösterip her şeyi S.H.I.E.L.D.'in üzerine yıkacak.
Confía en mí, aparecerá en las noticias... habiendo escapado de la explosión... y culpará de todo a S.H.I.E.L.D. - Es lo que hace. - Daisy.
Her şeyi görebiliyor ve duyabiliyoruz.
Podemos ver y oír todo.
Her şeyi yapabilir.
Todo es posible.
Framework'u korumak, evet. Bu yüzden o Rus'a istediği her şeyi verdik ki Framework'un bu sarayın bünyesinde çalışabileceğini garanti etsin.
Proteger el Framework, sí, es por eso que le dimos a ese ruso todo lo que el quería... así que él garantizará que el Framework tenga este palacio para operar desde adentro.
Hydra, kanun ve nizamı sağlamak ve kontrolü ele geçirmek adına her şeyi meşrulaştırmak için Cambridge'i kullandı.
Hydra usó Cambridge para tomar control... en el nombre de la ley y el orden... para justificarlo todo.
Benim için her şeyi yaparsın değil mi?
Harías cualquier cosa por mí, ¿ verdad?
- Skye bunun için her şeyi riske attı.
Skye arriesgó todo por esto.
Yaptığım her şeyi sen ve ben birlikte olabilelim diye yapıyorum.
Todo lo que hago es para que tú y yo... podamos estar juntos.
Bilmem gereken her şeyi biliyorum.
- Sé todo lo que necesito saber.
Sana her şeyi anlatacağım.
Te lo contaré todo... Todo...
Her şeyi. Sadece bana güvenmen gerek
Solo... necesito que confíes en mí.
Yaşlı babana her şeyi anlat.
Cuéntale a tu viejo.
Şartlara bağlı olarak herkes her şeyi yapabilir.
Dependiendo de las circunstancias, cualquiera es capaz de cualquier cosa.
Senin için her şeyi yaparım.
Cualquier cosa por ti.
May ve Coulson her şeyi hazırlıyorlar.
May y Coulson están dejando todo preparado.
Bilge bir adam bana bir keresinde bir insan daha büyük bir şeyin parçası olduğunu farkederse her şeyi yapabileceğini söylemişti.
Un hombre sabio me dijo una vez que una persona puede hacer lo que sea... una vez se den cuenta de que son parte de algo mayor.
Bir araya gelirsek her şeyi başarabileceğimize inanıyorum.
De verdad creo que juntos... podemos cumplir cualquier cosa.
- Gerekli olmayan her şeyi kapattık zaten.
Ya hemos apagado todas las funciones no esenciales.
Ve bu dünyada sahip olduğum her şeyi ona borçluyum.
Y él me ha dado todo lo que tengo en este mundo.
Framework'daki her şeyi doğru yapamadığımı biliyorum ama en azından en azından bu şekilde Fitz eski benliğine kavuşacak.
Sé que no puedo compensar todo lo que ha pasado en el Frameork, pero al menos... al menos así Fitz puede volver a ser como antes.
Bu dünyada istediğimiz her şeyi yapabiliriz.
Podemos hacer que este mundo sea lo que queramos.
Uyandık, birleştik ve onu durdurmak için her şeyi riske atacak kadar öfkeliyiz.
Estamos despiertos, unidos y, sinceramente, lo bastante cabreados como para arriesgarlo todo para pararla.
Her şeyi benim düzeltmemi bekliyorsun sanırım.
Entonces, supongo que esperas que lo arregle todo.
Melek bana her şeyi anlattı.
El ángel me lo contó.
İstediğim her şeyi yapabilirim.
Puedo hacer lo que quiera.
- Onlara her şeyi anlat.
- Díselo todo.
- Nick. - Öğrenmek istedikleri ne varsa, her şeyi anlat.
- Lo que quieran saber tú díselo.
Bunun için her şeyi yaparım.
Haré lo que sea.
Kazanan her şeyi alır, kaybeden evine döner.
El ganador se lleva todo, el perdedor se va a casa.
- Dediğim her şeyi...
- No puedes...
Her şeyi yaparım.
Haré lo que sea.
Şu anda istediğin her şeyi yapmak istediğini biliyorum. Ama ailemiz bundan sağ çıkmayabilir.
Entiendo que quieres hacer lo que quieres hacer, pero es demasiado para la familia.
Ama kendimi kontrol edemezsem değer verdiğim her şeyi tehlikeye atarım.
Pero si no me controlo, pongo en riesgo a todos.
Elimde istediğim her şeyi yapacak bir noter var.
Conozco un notario que haría cualquier cosa por mí.
Bana istediğin her şeyi anlatabileceğini unutma.
Pero quiero que sepas que puedes decirme cualquier cosa.
- Elbette bana her şeyi söyleyebilirsin.
Me puedes decir cualquier cosa.
Oliver'a, Nathan'a her şeyi anlatacağıma dair söz vermiştim.
Le prometí a Oliver que le confesaría todo a Nathan.
Milyonlar söz konusu değilse büyük şirketler için bu para hiçbir şey değil biliyorum ama burada 50 bin gibi bir para her şeyi değiştirebilir.
Te digo que sé que en leyes corporativas el dinero solo hace mella si se trata de millones, pero... aquí 50.000 dólares hacen toda la diferencia del mundo.
Ama bu sırada kurulla ilgili her şeyi öğrenmem gerek. Çünkü artık o da dahil olduğuna göre bu işi daha başlamadan bitirmek için elinden geleni ardına koymayacağına eminim.
Pero mientras tanto necesito saber todos los detalles del comité, porque mientras esté ahí usará cada truco legal para acabar con esto
Seni tanıyorum eğer gidip her şeyi batıracaksan seni orada istemiyorum.
Te conozco y, si por esto vas a cometer algún error y arruinarlo todo, no puedo permitirlo.
Walter Samson hakkında bildiğin her şeyi paylaşarak başlayacağız.
Empezaremos con que me digas todo lo que hay que saber sobre Walter Samson.
Mülakat biter bitmez Nathan'a her şeyi anlatacağım söz.
Le diré toda la verdad a Nathan tan pronto termine mi audiencia. Tienes mi palabra.
Tanıdığımız herkesle konuşup bu pislik hakkında her şeyi öğrenerek başlayacağız.
Empieza poniéndote en contacto con todos los que conocemos y pregúntales qué saben del imbécil.
Her şeyi denedim ve sana bir teklif yapmalarını sağladım.
Hice uso de todas mis mañas. Y conseguí que te hicieran una oferta.
Geri adım atmadılar Louis de bu teklif için her şeyi denediğini söyledi.
Se rehúsan a ceder y Louis dijo que hizo uso de todas sus mañas para conseguirnos esto.
- Her zaman pokerde benden daha iyi olduğunu söylerdin. Bugün şansına küs, çünkü ben her şeyi ortaya sürdüm ve senin elinde hiçbir şey yok.
Pues hoy no, porque tengo todo y tú no tienes nada.
- Umarım buraya her şeyi hallettiğini söylemeye gelmişsindir.
Espero que hayas venido aquí para decirme que tienes todo - arreglado.
Her yerde aynı şeyi yapmıyorlar mı zaten?
¿ No lo hacen en todos lados?
Her şeyi açıklayabiliriz.
- Podemos explicarlo todo.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]