English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ I ] / Imkânı yok

Imkânı yok translate Spanish

1,728 parallel translation
Yani bir hastalığın var ama bunu kanıtlamanın imkânı yok.
En síntesis, tiene una enfermedad pero no hay manera de probarlo.
Güçlerini tekrar kullanana kadar onu bulmanın imkânı yok.
No hay manera de rastrearla hasta que use sus poderes de nuevo.
Eğer onu tanıyorsa, Gemma'yı sağ olarak bırakmasının imkânı yok.
Y si Gemma lo conocía, no hay forma de que la libere con vida.
Bu ailelerin çoğunun bebeklerini öldürmek istemelerinin imkânı yok.
No hay razón por la que todos estos padres quisieran matar a sus hijos, ¿ verdad?
Şu an kimin haklı olduğunu bulmamızın imkânı yok.
Digo, de todos modos, no hay manera de averiguar quién tiene razón.
Neden olduğunu bilmemizin imkânı yok.
No hay forma de saber si esa fue la causa.
Ameliyat yapmışsınız ama böyle bir iş yapılmasının imkânı yok aklınız neredeydi gerçekten bilmiyorum.
¡ Realizaron una cirugía que no tenían por qué haber realizado! ¡ Y no tengo la menor idea de cómo pudo ocurrírseles!
Katil şu eşofmanlı pislik olabilir fakat çabuk bir sınamadan sonra... Katil olmasının imkânı yok.
Pero después de una explicación rápida, no hay probabilidad de que sea.
Yani dün gece kabul etmiş olabilir ama sabahın köründe buz gibi havada imkânı yok- -
Aunque anoche haya aceptado ir ya en frío es imposible que...
Kaçmanın imkânı yok.
No hay oportunidad de escapar.
Onu avlamanın imkânı yok!
¡ No hay forma de que hayas cazado eso!
Meksika'da yaşadıklarından sonra dönmenin de imkânı yok.
Y después de lo que pasó en México no hay forma que vuelvas a casa.
Sana hayatta yedi bin dolar vermemin imkânı yok, o yüzden...
De ninguna manera te daré 7 mil, así que...
Düşman hareketlerini izleyebilmemizin imkânı yok.
No tenemos ninguna manera de controlar el enemigo del movimiento.
Dinle, o binaya çıkarsan kız hayatta olsa bile ona ulaşabilmenin imkânı yok.
Escuche, si usted va en este edificio, que si ella aún sigue vivo, no hay manera vas a ser capaz de llegar a ella!
Onları aşmamızın imkânı yok. Buraya nasıl bu kadar çabuk gelebildi?
¿ Cómo demonios han llegado aquí tan rápido?
Bu şeyin doğru dürüst durmasının imkânı yok.
No hay ninguna razón para que esa cosa pueda mantenerse de pie.
Öncelikle, böyle bir şeyin imkânı yok.
En primer lugar, nada puede estar más lejos de la verdad.
Bir kızın trende dört yıl yaşayabilmesine imkân yok.
Es imposible que una muchacha pueda vivir en un tren durante 4 años.
İmkânı yok benim Jenny'im aptal bir sporcu çerezi olamaz.
No hay forma de que mi Jenny va a irse con algún deportardo del brazo.
Bunu yapmana izin vermeme imkân yok.
No puedo dejar que hagas esto de ninguna manera.
Bu izlerin aynı adamdan gelmesine imkân yok.
No es posible que sean de la misma persona.
Nasıl olsa, gizli geçidi bulmasına imkân yok.
Jamás va a encontrar la entrada secreta.
- İmkânı yok.
- Imposible.
Korkmaman için imkân yok! Evet! Kanını donduracak hikâyeler!
Sí, historias que te congelen la sangre.
İmkânı yok.
De ningún modo.
Bak, MILF'lerin yurttaki partiye gelmelerine imkân yok.
Esto va a estar bueno. No hay forma que las MAQT vengan a los dormitorios.
Evet, ve yurttakilerin de parti için para ödemelerine imkân yok.
Y no hay forma que la gente pague para hacer fiesta en los dormitorios.
Toz patlaması olmasına imkân yok.
Es imposible que fuera una explosión de polvo.
Maktulümüzün bir atla plâtformda olmasına imkân yok O hâlde ata binen birinden olmalı. Evet.
No hay forma de que hubiera un caballo en esa pasarela con nuestra víctima, así que tiene que provenir de alguien que monte.
İmkânı yok. Büyük ihtimalle o maymun, yaradanına kavuşmuştur.
Lo más seguro es que ese mono haya ido con su creador.
Tetikçilerin orada olmasına imkân yok, değil mi?
Ninguna posibilidad de que los atracadores esten ahi, ¿ no?
Arabaların burayı yarıp geçmesine imkân yok.
De acuerdo, los coches nunca podrán pasar a través de esto.
O çocuğun bir bakireden çıkmış olmasına imkân yok.
De ninguna forma ese niño ha venido de una virgen.
Ben olmadan oraya girmenize imkân yok.
No hay manera de que entréis allí a menos que vaya yo.
Ve de acaba felaketsel boyuttaki sel olayının veya diğer yok edici felaketlerin dünya dışı varlıklarca yaratılmalarının imkânı var mıydı?
Y es muy posible que la gran inundación y otros eventos de extinción catastrófica fueran causados por extraterrestres?
İmkânı yok.
De ninguna manera.
İmkânı yok dostum.
Imposible.
Daha fazla yaklaşmadan vurmamıza imkân yok.
¿ Cómo puedes pegarle un tiro si ni quiera puedes acercarte a él?
Bizden her hangi bir şey isteyebilir ve bunu öğrenmemize imkân yok.
Podría pedir cualquier cosa y no podríamos comprobarlo.
John Surratt'ın bu adamları davet etmesi bir yana tanıdığını bile kanıtlamaya imkân yok.
No hay manera de comprobar que John Surratt conocía a estos hombres, ni menos que los invitó.
Irak olmasına imkân yok.
Saddam es suní. No es Iraq.
Büyük bir olay olmadığı sürece McLaughlin'in seçilmesine imkân yok.
No hay forma que McLaughlin sea elegido a menos que algo grande pase.
50 bin olmasına imkân yok.
No hay manera eso es cincuenta mil.
Anne özür dilerim ama yaşadıklarımdan sonra düğünü izlememe imkân yok.
Mamá, lo siento, pero no hay forma de que vea las noticias de la cobertura de la boda.
- İmkânı yok.
- De ninguna manera.
- İmkânı yok! Baloya onu götüremem!
No puedo llevar a Ashley la rara al baile!
Oldukça havalı konuşuyorsun ama sizin polis olmanıza imkân yok.
Los felicito por sus disfraces, pero ustedes no son policías.
Bu ödülün motosikletten başka bir şey olmasına imkân yok.
No hay otra forma de conseguir la minimoto.
Böyle bir şeyin olmasına imkân yok.
No hay ninguna posibilidad.
Nasıl yapıldığını bir başkasının öğrenmesine imkân yok.
Y no hay forma de que nadie sepa cómo se hace.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]