English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Spanish / [ I ] / Işık yok

Işık yok translate Spanish

342 parallel translation
Alkolümüz yok. Işık yok, alkol yok.
No alcohol.
Gökyüzü. Işık yok oldu.
El cielo, la luz ha desaparecido.
Işık yok.
No hay luz.
Işık yok, elektrik de yok.
No hay luz ni energía eléctrica.
Işık yok.
Nada de luz.
Işık yok. Kara yok.
¡ No hay luces, ni tierra!
Işık yok. 30 millik çevrede tek bir elektrik ışığı yok.
No hay luces. Ni una luz eléctrica en un radio de 50 km.
Birbirinize kıymak yok. Kendinize dikkat edin. Her şey iş için.
Será mejor que se anden con ojo a partir de ahora.
- Evet, artık iş falan yok.
- ¡ Hay que disfrutar!
Artık iş konuşmak yok.
Ni una palabra más de trabajo.
Mahkeme sorunu düşünmek için kısa bir ara verecek. Şu yaşlı beyaz sakallı adamla ne yaptığın umrumda değil, ama eğer Noel Baba yok diye bir karar alırsan. Tavuk çiftliğinden iş aramaya başlasan iyi olur.
La corte se levantará para considerar el asunto. puedes ir buscando esa granja de pollos.
Işık yok mu?
¿ No hay luz?
Ufukta küçük bi iş yok mu, karaborsacılık falan?
¿ Tienen algún trabajito para mi, Algun contrabando?
Işık yok mu?
Un poco lúgubre esto, sin luz...
Artık numara yapmaya gerek yok. Bu iş son isim listeden silindiğinde bitti.
Ya no le hace falta, tras tachar al último de la lista.
Hem sonra benim vaktim de yok evlenmeye. Hele iş mevsimi geçsin, kışa belki bir şey düşünürüz.
Que pase pronto el verano y ya me lo pensaré en invierno.
Işık kaynağı yok oldu.
La fuente de luz se ha desvanecido.
İş iştir diyorum. Kızmak yok tamam mı?
Pero son estrictamente negocios.
hiç çıkış yok LAPD şehrin heryerinde girişleri kapayacak iş yeri çıkışlarından önce.
No hay forma de que la policiá pueda bloquear todas las entradas al centro de LA antes de la hora pico.
Dediğim gibi, yaptığınız iş mükemmel. Ama ne yazık ki, iş arkadaşlarınız üstündeki etkiniz bu şirketin gücünü... Bu şirketin gücünü öyle bir noktaya indirdi ki korkarım başka çarem yok.
No tenemos ninguna queja de su trabajo, pero... el efecto que causa en el personal ha socavado la eficacia... ha socavado la eficacia de esta empresa hasta el punto... que no tengo otra opción, está despedido.
Her ikimiz iş için New Yok'taydık.
Los dos fuimos a Nueva York por negocios.
Niçin sadık bir yardımcı, itaatkar bir adam, emir almağa alışık biri, birdenbire izinsiz olarak değerli bir malı yok etmeyi kendine iş edinsin?
¿ Por qué alguien fiel y de confianza... que siempre obedece órdenes... decidió matar un toro tan valioso sin permiso?
Işık falan yok.
No hay luces.
Artık benim için iş yok.
Se acabó el trabajo para mí.
Işık yok burada.
- Aquí es mejor.
- Orada ışık filan yok. - Işık gördüm diyorum!
- ¡ Cariño, no hay ninguna luz!
Çok kıymetli bir parçan, bu iş tarafından yok ediliyormuş gibi hissediyor.
Una parte muy preciosa de usted se siente como si se trata de ser destruido por este trabajo.
( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) Hiç sansın yok! ( Çavuş Dedektif Ricardo Tubbs ) Eğer seninle bu kadar paralık iş yapacaksam, Kesinlikle seninle direkt olarak iş yaparım!
Esa suma de dinero exige un trato directo.
Basit bir iş planı uyanıklık yok, tehdit yok, kar için iyi bir teklifiniz varsa sonra vedalaşacağız.
Un trato muy simple, sin chanchullos ni coacción. Un buen precio por la empresa y todos contentos.
Bir yıllık iş yok olup gitti.
¡ Un año de trabajo destrozado!
Saygıdeğer, gözleri minnetle dolmuş... şüphe çekecek güzel kızları yok. İyi iş becerdin.
Respetable, llorosa, y sin jovencitas sospechosamente bellas.
- Işık falan yok.
- Ya no hay luz.
Artık sana burada iş yok.
Aquí ya no hay nada para ti.
Artık iş yok.
Basta de negocios.
Aniden iş bulma şansını yakalamış insanlarıyla, kim demiş iş imkanı yok diye, artık iş imkanımız var ve muhaliflere ve Yahudilere ne olduğu umurumda değil.
Entonces, incluso la Universidad de Pfilzing me invitó a una presentación. Eso fue en el invierno de 1983. A finales de enero.
İyi bir iş yaptın ama artık sana ihtiyacımız yok.
Has hecho un buen trabajo, pero ya no te necesitamos.
Isınma ücretlerine zam yapılmış.Ve artık televizyon rehberi alacak paramız yok.
Subieron el costo de calefacción, y no podemos permitirnos la Guía de TV.
Dr Olafson un Işınlanma teorisi dersinde ki bir günümü hatırladım. Vücut dönüşümünden bahsederken milyonlarca kiloquad veri, altuzayda sıkışıyor, ve farkettim ki bu işlemde hataya yer yok.
Recuerdo cuando el Dr. Olafson comentó la teoría del transporte, nos dijo que el cuerpo se convierte en millones de kiloquads de datos, atravesando el subespacio, y pensé que no había lugar para ningún error.
Eroinde iş yok artık.
La heroína murió.
Artık hiç iş yok.
Esto no se trata de negocios.
Bak kızım, iş yerinde amca ve teyze yok.
Mira chica, nada de tío o tía en los negocios.
İş konuşmaya gelince tık yok.
Pídeles que hablen y no hablan.
- Bu kasabada iş yok artık.
- Sí. Este viejo pueblo se acabó.
İş-güç de yok tabii. Ressamlık, aşk, yani hiçbiri işte... Çizmekle, bunu kastetmiştim.
No hay trabajo, por supuesto ni amor, ni pintura ni dibujos, a esto me refiero.
Buradan ayrılamayanlar hareketsiz bir biçimde yer altında son buzul çağına kadar evrim geçirerek uzaylı yarışında yeniden dirilmeyi bekliyorlardı. İş kolonileşmeye gelince bizim vücudumuzu kullandılar. Buna karşılık, bizim savunmamız yok.
Los que no se fueron, permanecieron latentes en forma de patógeno evolucionado, esperando a la raza alienígena para ser reconstituidos cuando colonicen el planeta, utilizándonos como organismos receptores.
Artık fabrikalar yok, iş de yok.
No más fábricas, no más trabajo.
İş yoksa harçlık da yok.
Si no hacen las tareas, no hay mensualidad.
Işıklar açık, ama evde kimse yok.
Las luces están encendidas, pero no hay nadie en casa.
Ve iş üzerindeyken biraz balık tutmakta yanlış bir taraf yok.
Y mientras estoy en eso, no hay nada malo con pescar un poco.
Artık iş yok.
No más Sr. Hannon.
Artık bu iş bizim, geri dönüş yok.
Ahora no podemos retroceder.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]