Onları görüyorum translate Spanish
393 parallel translation
Mia! Onları görüyorum.
¡ Los veo, Mary!
Onları görüyorum, Mary!
¡ Los veo, Mary!
Onları görüyorum, bayan Jessie.
Les veo, Srta. Jessie.
Hala görsel bağlantı alıyorum. Onları görüyorum ama sizi göremiyorum.
Aún tengo contacto visual, los veo a ellos, pero no a ustedes.
Onları görüyorum.
Los veo.
Sarı saçların, mavi gözlerin. Nereye gitsem onları görüyorum.
Pelo rubio, ojos azul oscuro... es lo que veo dondequiera que vaya.
Evet, onları görüyorum.
¡ Sí, sí, los veo, los veo.
- Onları görüyorum!
¡ Tírale a las gomas!
- Evet, onları görüyorum Watson.
- ¿ Holmes? - Sí, los veo Watson.
Tarayıcımdan onları görüyorum.
Los tengo en mi escáner.
Onları görüyorum.
Los vi.
Yani... Onları görüyorum.
Quiero decir...
Problemleriniz mi var, hıyar? Evet, onları görüyorum.
- ¯ Tienen problemas?
Onları görüyorum!
¡ Ya los veo!
Onları görüyorum, tamam mı?
Los veo, ¿ vale?
Sanırım bazen onları görüyorum bile.
A veces creo que los puedo ver :
Onları görüyorum.
Ya los veo.
Onları ilk kez böyle görüyorum. Genellikle, her şeyi kendi yöntemimle hazırlamama izin verirdi.
Es la primera vez que le veo así, normalmente lo preparo yo todo.
Onları parlak kırmızı görüyorum ve öyle de resmediyorum.
Las veo como rojo brillante. Así es como las pintaré.
Onları kendi istediğim gibi görüyorum, oldukları gibi değil.
Les veo como yo les quiero, no como son en realidad.
Onları ancak filmlerde görüyorum.
Sólo las veo en el cine.
Onlar için çalışıyorum, kahvaltının ulusal bir enstitü olduğu binayı ilk defa görüyorum.
Trabajo para ellos, pero aún no había visto la fábrica que hizo del desayuno una institución nacional.
- Onlar adına güzel. Görüyorum ki hala buradasın.
Pero aún sigue con vida.
Işıkları kapat. Onları karanlıkta daha iyi görüyorum.
Apaga la luz, veo mejor a oscuras.
Onların ne yaptığını görüyorum. Sen ne yapıyorsun? Ben mi?
Ya he visto lo que hacen ¿ Pero que hace usted?
Onları yıllardır her gün görüyorum.
Los veo día y noche, año tras año.
Onları görüyorum!
Ya los veo.
- Görüyorum, onlar bir mağarada.
Están en una caverna.
Onlar söylüyorlar. Yüzlerini görüyorum.
Sus caras me lo revelan.
Bazı zamanlar... Onların mumyalandığını görüyorum rüyamda.
A veces... sueño con esa persona ya embalsamada.
Onlar gibi şeyler görüyorum.
Veo las cosas como son de verdad.
Onları genellikle mezarlıkta veya katafalkta görüyorum.
Generalmente las veo en los catafalcos y las tumbas.
Şahsen ben onları talihsiz yabaniler olarak görüyorum.
Yo los considero unas bestias desafortunadas. Sí, bestias. Tiene razón.
Ben onları talihsiz yabaniler olarak görüyorum.
Eso es lo que son : Animales.
Ne zaman bir hastaneyi ziyaret etsem, yaralı askerler beni alkışlayıp bağırırlar. Resmi ziyaretler esnasında daha çok hayranlık görüyorum, ama onlar sadece birilerini cezbetmek için güzel olmamı istiyorlar.
En las visitas oficiales quieren que esté bella para fascinar.
Bazen sokakta görüyorum onları bazen karşıdan karşıya geçiyorlar.
A veces los veo en la calle, y a veces cruzan la calle.
Gündüz vakti sokaklarda onların yüzünü görüyorum... geceleri de karım Esther'in yüzünü.
Veo sus caras en las calles durante el día, y por la noche veo la cara de mi esposa, Esther.
Ama ben onları izlerken eski trajedinin yeniden başladığını görüyorum.
Pero yo cuando los miro, veo la misma antigua tragedia que vuelve a comenzar.
Resmi ziyaretler esnasında daha çok hayranlık görüyorum, ama onlar sadece birilerini cezbetmek için güzel olmamı istiyorlar.
En las visitas oficiales quieren que esté bella para fascinar.
İşte orada... görüyorum onları!
Allí los veo... miren!
Teğmenim, arkamızda kaldı onlar! Ben 2 taşıyıcı ve 1 savaş gemisi görüyorum!
Teniente, los tenemos detrás. ¡ Veo 2 portaaviones y un buque de guerra!
Onları hor görüyorum.
Yo los desprecio.
Onları küçük görüyorum.
Los desprecio.
Onları hep sokaklarda bunalım içinde görüyorum.
Los veo vagando por las calles deprimidos.
Onları farklı görüyorum yalnızca. Özel birisi değilim ben.
Es que yo veo las cosas de otra forma y no soy nadie yo.
onların gözleriyle görüyorum.. Onlar da benimkilerle..
Veo a través de sus ojos y ellos a través de los míos.
Her seferinde tek boynuzları görüyorum, onlar benim tek boynuzlarım. Tıpkı bu sabah ormanlıklarda olduğu gibi, böylece kendimi çok genç hissediyorum.
Cada vez que veo a los unicornios, mis unicornios, es como esa mañana en el bosque, y vuelvo a ser joven, aún a pesar de mi!
Onları sabahları iki dakika, akşamları iki dakika... hafta sonunda da belki üçsaat görüyorum.
Yo sólo los veo unos pocos minutos en las mañanas y en las noches y unas cuantas horas en los fines de semana.
Onları, bizim birkaç yüzyıl önceki halimiz gibi görüyorum. Ama şimdi sahip oldukları teknolojiyle, çok tehlikeliler.
Me recuerdan a los humanos de hace cientos de años pero, la tecnología que poseen los ha vuelto peligrosos.
Onları sürekli karşı taraftan gelirken görüyorum.
Yo siempre me los encuentro yéndose para atrás.
Biliyor musun, John, bazı adamlar görüyorum,... onlar birbirine sarılıyorlar.
Sabes, John, ahora veo hombres... que se abrazan.
görüyorum 679
görüyorum ki 81
onları 229
onların 83
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlara sor 23
görüyorum ki 81
onları 229
onların 83
onlar 1179
onlar kim 116
onlara 345
onları seviyorum 37
onlar iyi 36
onlara sor 23
onlardan biri 72
onlar benim 87
onlar da ne 21
onlar da 64
onlara bak 32
onlar ne 56
onları tanımıyorum 26
onları istemiyorum 21
onlar nerede 35
onlara dokunma 16
onlar benim 87
onlar da ne 21
onlar da 64
onlara bak 32
onlar ne 56
onları tanımıyorum 26
onları istemiyorum 21
onlar nerede 35
onlara dokunma 16