Parası yok translate Spanish
819 parallel translation
"Ve kendi özgürlüğünü satın alacak parası yok!"
"... y si ella no tiene dinero para comprar su libertad "! ...
" Bu kızcağızın beş parası yok anne!
"¡ Esta chica no tiene nada de dinero, mamá!"
Kafası pek çalışmaz, çok parası yok, ama yeterli.
Sin cerebro ni mucho dinero, eI suficiente,
- Ama o kadar parası yok.
- Que no tiene.
Parası yok.
No lo tiene.
Hey, ahbap. Bunların hiç parası yok.
Oiga, esa gente está sin dinero.
- Petrol işine girdiğinden beri parası yok.
- No lo tiene desde lo del petróleo.
Parası yok. Ne yapacağımı söyleyeyim.
Te diré lo que voy a hacer.
Cebinde hiç parası yok...
No lleva pasta encima.
Ama şimdiki zavallıların pek parası yok.
Ahora no tienen dinero, pobrecitos.
Ayrıca, mürebbiyenin hiç parası yok.
Y esa institutriz no tiene recursos.
Neden hiç parası yok?
¿ Por qué no tiene dinero?
Kocamın fazla parası yok.
Mi marido no tiene mucho dinero.
Şunu bir düşün, ölmek zorunda olan bir çocuk var. Çünkü ailesinin ona gerekli ilaçları alacak parası yok. Daha bugün oldu, gazetede.
- Piense, por ejemplo, en que un niño quizás tiene que morir porque sus padres carecen de dinero para una realidad.
İkimizin de işi ve parası yok ama ikimiz de daha genciz, yaparız.
Ninguno de los dos tenemos dinero ni posición, pero tenemos juventud y ganas de hacer cosas.
Beyefendinin buradakilere yetecek kadar parası yok.
No somos mercaderes Cogeremos ahora lo que tenga y el resto mas adelante
İsmi yok, parası yok.
No tiene nombre. No tiene dinero.
Madem ikimizin de parası yok... ordu sana bir psikiyatr ayarlar mı dersin?
Ninguno de los dos tenemos dinero, ¿ cree que el ejército podría procurarle uno?
- Herkesin o kadar parası yok.
- No todos se lo pueden permitir.
- Doc'un parası yok ki.
- Doc no tiene dinero.
Anlaşılan pek parası yok.
Parece que tiene poco dinero.
Babamın parası yok. Hiç olmadı. Neden üç yabancı çocuğa bakıyor?
Su señoría, permítame recordarle de mis conclusiones... sobre este hombre en el test de palabras asociadas.
Kikui kurnazdır ama parası yok.
Kikui es astuto, pero su presencia no impone tanto respeto.
Hiç parası yok.
No tiene dinero.
O bir Senyör. Ama cebinde parası yok. Yığınla paraya ihtiyacı var.
Es ambicioso y gasta demasiado dinero, por eso necesita mucho.
- Kuzenimizin bizim için harcayacak parası yok iç Savaş onun umurunda değil.
Nuestro primo no tiene dinero para darnos. Lo guarda para la guerra civil.
Bir çalışanımız işletmeyi kundaklıyor, yani sigorta parası da yok.
Un empleado nuestro provocando un incendio intencional, así que no hay seguro.
Paris'in parası, silahı ve mühimmatı yok.
Paris necesita dinero, armas y munición.
Evine dönmesi için trene binecek parası bile yok.
Mi hermana le ve como una carga.
Ama son yıllarda durumu epey düzelmiş. Atsız arabası için başkasının parasına ihtiyacı yok sanırım.
Pero le ha ido bien en los últimos años y dudo que necesite dinero de alguien para respaldar su carruaje.
Birbirlerine gayet yakışıyorlar. Birinin parası, öbürünün arazileri var ve ikisinde de beyin yok.
Él tiene dinero, ella tierras y ninguno de los dos, cerebro.
Onların bu kadar çok parası yok.
¿ Y el resto de tus amigos?
Onun parası yok.
Ella está arruinada.
Ne kadar hesaplasamda anlamı yok, bu Payne Havayollarının parasız olduğu anlamına geliyor.
No importa lo que figure yo, todo éste cúmulo de cosas suponen que Aerolíneas Payne están en quiebra.
Dostlarımın arsası, parası, malzemesi var ama ortaya fikir atacak bir adamları yok.
Mis amigos tienen la tierra, el dinero, el material pero no al hombre que genere la idea.
Taksi parasını ödemek konusunda ısrar ederdim ama gurur yapacak durumum yok.
Insistiría en pagar por el taxi, pero no puedo ser orgullosa.
Senin para yollayacak kimsen yok ama onun var, yol parasını kız kardeşi ödedi.
Tú no tienes quien te mande dinero, pero a él sí se lo han enviado.
Parasız pulsuz ne yapacağım? Hiçbir şeyim yok ki!
Es imposible, sabe que no tengo dinero.
- Haydi, yok mu başka parasına kıyan?
Vamos. Apuesto 14 délares a que no lo consigue.
Bugün Louvre'da asılı ve dünyada onu satın alabilecek kadar parası olan yok.
Hoy el cuadro está en el Louvre, y nadie puede pagarlo.
Parası, ailesi, gidecek yeri yok.
No tiene dinero ni familia ni sitio adonde ir.
Alexander burada, yeterli askeri, parası ya da tedariki yok elinde araziden başka bir şey yok.
Aquí está Alejandro, que con los hombres y víveres que tiene, ha de vivir de lo que vaya encontrando.
Martha'nın parasından haberim yok ve ilgimi çekmiyor.
No tengo conocimiento ni interés en el dinero de Martha.
Küçük, zor ve parası da yok.
Fácil, complicado y no puede pagar.
Olabilir yada olmayabilir. Onu bilemem. Ama kızın parasına aşık olmaya hakkın yok oğlum.
Puede que sí o puede que no, no lo sé, pero no a enamorarte de su dinero.
Akrabaları da yok, parası da.
No tiene dinero.
Karımın parası var ama bunun onunla bir ilgisi yok.
Mi mujer tiene dinero, pero eso no tiene nada que ver.
Bozuk parası bile yok.
Olvídalo. A una de las chicas.
Her şeyi var da bir parası mı yok?
Lo tiene todo. ¿ Sólo por dinero?
Gerek yok, yumurta parasını toplamak için zaten geleceğim.
No te preocupes. De todos modos, he de volver a por el dinero de mis huevos.
Shh. Mağaza fon parasıyla hiçbirşey çevirdiğim yok.Saçma sapan konuşuyor işte.
Yo no toco el dinero de la tienda.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65