Tabii eğer translate Spanish
2,310 parallel translation
Tabii eğer bu 1988'den ise. Bu kadar iğrenç bir şey üzerinde kısıtlamaya yönelik bir hüküm olmayacağından eminim.
Si fuera 1988, estoy bastante seguro que no hay ningún "estatuto de limitaciones" para algo tan feo.
Tabii eğer babasıyla birlikte çalışmıyorsa.
A menos que él y su papá no estén trabajando juntos.
Köpeği veterinere getirdim köpeği tuttuğumu hatırlıyorum aşırı dozda morfin yemişti tabii eğer köpeği öldürmeye çalışıyorsanız yeterli dozda.
Así que llevé al perro al veterinario, y recuerdo que estoy sosteniéndo al perro y le meten una cantidad desquiciada de morfina, o la cantidad justa si estás tratando de matar a un perro.
Tabii eğer...
A menos...
Tabii eğer iyi bir şeyin fazlası kötü değilse.
A no ser que un exceso de una cosa buena... realmente sea algo malo.
Tabii eğer gitmezsem biraz garip kaçabilir.
Por supuesto, podría ser un poco embarazoso si no me presento.
Tabii eğer eşyalarım hiçbir zaman gelmezse koleksiyonuma sıfırdan başlamam gerekecek.
Desde luego, si mis cosas nunca llegan, Tendré que reconstruir mi colección desde cero.
Belki de arada sırada sohbet edebiliriz tabii eğer bu mümkün- -
Supongo que podremos charlar de cuando en cuando...
Tabii eğer daha yakın bir yer bilmiyorsan.
a no ser que conozcas alguna más cercana.
Evet, evet. Bu arada iyi atıştı. Tabii eğer niyetin Ivan'a ateş etmek değilse.
Fue un buen tiro, dicho sea de paso al menos que estuvieras disparándole a Iván.
Tabii eğer o da bilmiyorsa.
A menos que tampoco lo supiera.
Tabii eğer dayanabilirsen.
Si, si es que estás tanto tiempo.
Tabii eğer ölümünü trajik bir kaza gibi görünmesini sağlamazsam.
A menos que pudiera hacer que su muerte fuera sólo un trágico accidente.
Tabii eğer... Gaz maskeli adamın belirgin bir özelliği var mıydı? Hayır.
¿ Hay algo peculiar en el hombre con la máscara de gas?
Tabii eğer Metroman, güneşin konsantre edilmiş gücüne karşı ayakta durabilirse!
¡ Si Metromán aguanta el poder concentrado del sol!
Tabii eğer şarkı söyleyen oyuncak ayıcık almazsan. Hem ona sesimi de kaydederim.
Al menos que quisieras comprar un oso de peluche cantarín, en el que podría grabar mi voz.
Şu an seninleyim, tabii eğer sen cinayet masası ekibiyle misin?
En este momento estoy con usted, a menos que, por supuesto ¿ está usted en Homicidios?
- Bir indirim mağazası bulacağız. - Tabii eğer varsa.
E inclusi si tiene compraremos a granel.
Tabii eğer, bekle.
A menos que... espere.
Tabii eğer okuyabilirsen!
Si puedes leer.
Gingy, Gingy. Topukla, topukla, mümkün olduğunca daha hızlı tabii eğer Zencefilli Ekmek Adam olarak kalmak istiyorsan!
Corre lo más rápido que puedas ¡ si quieres seguir siendo un hombre de jengibre!
- Tabii eğer ondan korkmuyorsan.
- A menos que te de miedo.
Mantıklı. Tabii eğer bütün hikayeyi bilme olanağına karşı koyabilirseniz.
Lo que tiene sentido, si quieres decir, evitar saber toda la historia.
Tabii eğer müvekkilime sessiz kalması için bir sebep sunamazsanız. Mesela, bu suçlamaları geri almak gibi.
esto es, a no ser, claro, que pueda ofrecer a mi cliente alguna razon para estar tranquilo, como, digamos, uh, retirando estos cargos.
Tabii, eğer geç kalmazsak.
Si, si no es demasiado tarde.
Eğer yanımda olsaydı Lloyd'u döndürürdüm, tabii kaldırabilirsem.
Le hubiese dado vueltas a Lloyd si estuviera frente a mí. Y si pudiera cargarlo.
Vince seninle başka bir berbat film yapmayacak, eğer bunu istiyorsan tabii.
Vince no hará otro bodrio contigo, Billy, si es lo que estás pensando.
Eğer çaresizseniz tabii ki.
... Si estás desesperado.
Eğer istiyorsan tabii ki.
si puedes.
"Eğer çaresizseniz tabii ki."
... Si estás desesperado.
"Eğer çaresizseniz tabii ki."
... si estás desesperado.
"Eğer çaresizseniz tabii ki."
Si estás desesperado...
Seninki gibi bir ekiple sağlam iş yapardık. Eğer işe ihtiyacın varsa tabii.
En realidad, yo podría utilizar un equipo como el suyo si estás buscando trabajo.
"Eğer çaresizseniz tabii ki."
- Si estás desesperado.
Ve bu uzayda bir nokta Sadece oturmak sıralayabilirsiniz nerede Orada atıl milyonlarca sensiz zorunda yıldır eğer hakkında endişelenmenize gerek kalmadan Tabii düzeltmeler.
Y eso es un punto en el espacio donde sólo se puede suerte de sentarse no inertes para millones de año si tiene que sin tener que preocuparse en corregir el rumbo.
Bu yüzden yapabildiğimiz zaman doğru şeyleri yapmaya çalışıyoruz eğer yapabiliyorsak tabii.
Es por lo que intentamos hacer las cosas bien cuando podemos... Y si podemos.
Tabii ki, şaşırtan şey, eğer ne kadar uzaklıkta olacaklarını söyleyecekseniz ne kadar parlaklıkta olduklarını da bilmeniz gerekir.
Por supuesto, la difícultad reside en que necesitas conocer cuán brillantes son las galaxias si quieres decir cuán lejos se encuentran.
bir mimari için plan cern eğer yeraltı gitmek inmek tabii ki, kötü adama ait bir şeyleri bulmaya çalışan james bondu hayal edin.
Hasta que bajas al subsuelo, claro, y es algo así como el refugio del último villano de James Bond.
- Eğer korsanlar Matalan'dan alışveriş yapsaydı tabii.
- Si los piratas hicieron compras en Matalan.
Bilirsin, düşündüğüm Barbara'ysa eğer, tabii ki, onunla bir iki defa konuştum.
Bien, ya sabes, si es la Barbara en la qué estoy pensando, entonces, seguro, la conocí una o dos veces. Pero, Dylan, vamos.
Biliyorum ısırmazsın. Tabii eski eşinden daha fazlasını kaybetmekle ilgilenmediysen eğer.
Sé que no lo harás, a no ser que te interese perder algo más que a tu ex-marido.
Tabii, eğer yanında cephane taşırsan bunun olması gayet normal.
Bueno, sí, eso ocurre... cuando llevas un maldito arsenal en tu bolso, niña.
Her şeyi silemem tabii ama, eğer birisi sorarsa sahilde olduğumuzu söyleyebiliriz, sadece takıImak için tabii.
No, bueno. No todo. Puedes decir que estabas en la playa.
Birkaç ufaklığı dolandırabilirim sanırım eğer zorundaysam tabii.
Creo que puedo timar a unas cuantas pijillas. Si tengo que hacerlo.
Eğer evli değilse tabii.
Claro. A menos que estuviera casado.
Eğer diğerlerine de uygunsa tabii.
Si ellos están de acuerdo con eso.
Tabii gerçekten adın Joe'ysa eğer.
Si es que es Joe.
- Tabii ki gittiler çünkü eğer Playboy Malikanesi'nde yaşıyor olsaydın, Yarmouth'da tatil yapardınız.
- Claro. Porque si vivieras en la Mansión Playboy, seguro que irías de vacaciones a Great Yarmouth.
- Tabii ki, ve eğer biz, uh, - Aklımıza bir şey gelirse,
- Claro, y si nosotros, uh, obtenemos alguna información,
Eğer yazarlar bildiklerini yazıyorlarsa tabii.
Si los escritores escriben lo que saben.
Eğer burada mutlu olmanı sağlayacaksa, tabii.
Si eso es lo que se necesita para hacerte feliz aquí.
eğer 898
eğer istersen 206
eğer beni seviyorsan 30
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer izin verirsen 26
eğer bilseydim 25
eğer istersen 206
eğer beni seviyorsan 30
eğer öyleyse 172
eğer sen 63
eğer istiyorsan 65
eğer istemiyorsan 31
eğer bir şey olursa 28
eğer izin verirsen 26
eğer bilseydim 25
eğer o 55
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer varsa 60
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer isterseniz 86
eğer mümkünse 45
eğer olursa 24
eğer ölürsem 16
eğer yanılmıyorsam 39
eğer öyle olsaydı 20
eğer varsa 60
eğer sakıncası yoksa 54
eğer ben 51
eğer isterseniz 86
eğer mümkünse 45
eğer olursa 24
eğer ölürsem 16