Yanıt yok translate Spanish
277 parallel translation
Hâlâ yanıt yok.
Aún no hay respuesta.
Yanıt yok.
NO HAY RESPUESTA.
Maalesef yanıt yok.
Lo siento, no responde.
- Yanıt yok mu?
- ¿ No responden?
- Yanıt yok, şeytanın kuklası. - Sakin ol, Roman. Kibarca söylersen, robot cevaplar.
El Robot reacciona solo si le hablan educadamente.
- Hala yanıt yok.
Sigue sin contestar.
Garip, kışlalardan hiç yanıt yok.
Extraño, ninguna respuesta de las barracas.
- Yanıt yok.
- No hay respuesta.
- Çağrı frekansları açık. Yanıt yok.
- Las frecuencias están abiertas.
- Yanıt yok.
- No responde.
- Hiç yanıt yok.
Nada, capitán.
Yanıt yok.
No hay respuesta.
İmha sinyaline yanıt yok.
Sin respuesta tras la señal.
Hiçbir yanıt yok, Kaptan.
No responde nada, capitán.
- Hiçbir kanaldan yanıt yok.
- No recibo respuesta.
John Gill'den hiçbir kanalda yanıt yok.
John Gill no responde por ningún canal.
- Yanıt yok, efendim.
- No recibo respuesta.
- Burada basit yanıt yok.
No hay respuestas fáciles en este caso, señoría.
- Yanıt yok.
No hay respuesta, señor.
Yanıt yok, efendim.
No han respondido, señor.
Henüz nedeniyle ilgili yanıt yok.
Aún ignoramos qué causó la avería. Están esperando.
Yanıt yok, Bay Scott.
No recibo respuesta, Sr. Scott.
- Hayır, gezegenden yanıt yok.
No hay respuesta del planeta.
- Kano? - Bilgisayar'dan daha bir yanıt yok.
- Nada en la computadora aún.
Hala gezegenden bir yanıt yok mu?
¿ Todavía no hay respuesta del planeta?
- Hala yanıt yok, Komutan.
- Continuamos sin respuesta.
Paul, gezegenden yanıt yok mu?
Paul, ¿ sin respuesta del planeta?
- Hala Komutan'dan bir yanıt yok mu?
- ¿ No hay noticias del Comandante?
Yanıt yok ki. Teğmen mektubu okudu ama, yanıt vermek istemedi.
El teniente ha leído la carta, pero no ha querido responder.
- Yanıt yok!
- No hay respuesta!
- Hala yanıt yok Komutan.
- No contesta Comandante.
Üzgünüm, yanıt yok.
Lo siento, no contesta.
Yanıt yok, efendim.
No responde, señor.
Hala yanıt yok.
Aún no hay respuesta.
Evet, yanıt yok.
- Sí, sin respuesta.
Yanıt yok.
Sin resultado.
Yanıt yok çünkü çok gizli çalışacağım.
Trabajaré bien en secreto.
Kimlik yok, sinyallerimize bir yanıt yok.
No se identifica, ni nos responde.
Hala kimlik yok efendim. Sorularımıza da hala bir yanıt yok.
No emite identificación ni contesta a nuestras señales.
Hala yanıt yok efendim.
Aún no responde.
Sözlü yanıt vermek yok. Pekala millet, işte başlıyoruz.
Es una falta de respeto.
Yararı yok, Bayan Claythorne. Yanıt vermiyor.
No sirve de nada, Srta. Claythorne.
Elbette yanıIıyor olabilirim, elimde hiç kanıt yok fakat bana öyle geliyor ki, bu adamlardan birinin ötekileri teker teker öldürmeyi planlamış olması ve bütün poliçelerdeki tutarı toplaması pekala mümkün.
Igual me equivoco, no tengo pruebas pero es posible que uno de ellos planeara asesinar al resto. Y cobrar todas las pólizas.
Franco'nun isteği üzerine bu öfkeye bir yanıt vermek için İspanya kardinali, Goma y Toma dünyadaki tüm piskoposlara bir mektup gönderdi. "Bugün, barış ve adaleti, tekrardan kazanmak için... "... ulusal güçlerin galip gelmesinden başka bir yol yok. "
Para responder a esta indignación, y a pedido de Franco, el cardenal Goma y Toma, primado de España, envía una carta colectiva a los obispos de todo el mundo : "Hoy no hay otra esperanza de reconquistar la paz y la justicia sino a través del triunfo del movimiento nacional."
- Bir yanıt yok, efendim.
- No responden.
Hiç yanıtınız yok mu?
¿ No tiene ninguna respuesta?
Ama sorunun yanıtı, yapılacak hiçbir iş yok.
Pero la respuesta a tu pregunta es que no hay trabajo.
Elbette Mösyö, ama bunu dün yazmış... ve yanınızda getirmiş olabilirsiniz. Bu sabah yazdığınızla ilgili... hiçbir kanıt yok!
Con todo respeto, pudo escribirla ayer, nada prueba que la haya escrito hoy.
Dolayısıyla ben burada... saf bir şekilde kitabımı okurken, yanımdan geçerken... dönüp bana selam veren ve büyük babasının köstekli saatine bakıp... zamanı tam olarak belirleyen bir bahçıvan da olmadı. Kısacası Mösyö Poirot bende tanığın T'si bile yok.
En consecuencia, estaba inocentemente leyendo un libro, y no hubo ningún jardinero que viniera saludando respetuosamente, ni mirando la hora en el reloj de su abuelo.
Hayır yanıtının, evete dönüşme şansı yok.
Un "no" tiene pocas probabilidades de convertirse en un "sí".
Yanıt yok.
Siguen sin responder.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65