Yok translate Spanish
623,583 parallel translation
Yok denecek kadar az zaten.
Apenas tenemos vida sexual.
Babanın parasına ihtiyacın yok.
No necesitas el dinero de tu papá.
Gerçekten yerimiz yok.
De verdad no tenemos el espacio.
Sihrimi yok ediyor.
Destruir mi magia.
Sözlerini yerine getirmede ondan iyisi yok.
Siempre cumple sus promesas.
Daha yok, yeni başladık.
- Aún no, pero recién empezamos.
Benim yok.
- Yo no.
Ama burada hiçbir şey yok, yani saat hariç.
Pero aquí no hay nada salvo... el reloj.
Onu yok edecek olan çocuğu çok uzaklara gönderecek...
Enviará lejos al niño destinado a destruirlo...
Sen ve oğlunun yazgısında birbirinizi yok etmek var.
Tu hijo y tú están destinados a destruirse.
Bu asa seni yok etmek için yaratıldı. Benim gibi.
Esta varita está destinada a destruirte... como yo.
Yok, yok, yok. Akıl oyunların artık bir işe yaramaz.
Tus juegos psicológicos no me afectan.
Bunu ondan alma. Senin güce ihtiyacın yok.
No necesitas el poder.
Ama artık o konuda endişelenmene gerek yok.
Ya no debes preocuparte por ella.
Mümkünatı yok. Kendi yolunla halletmene izin verdim ve bedelini Aram ödedi.
De ninguna manera, te he dejado jugar a tu manera y Aram ha pagado el precio.
Hiç bir fikrim yok.
No tengo ni idea.
Kullan at telefonuydu. Yok ettim onu.
Un móvil de prepago, lo destruí.
Bunun için vaktimiz yok.
No tengo tiempo para esto.
Ev ofisi adresi yok ve lisansı bir posta kutusuna kayıtlı.
No tiene una oficina central registrada y su licencia está registrada en un apartado postal.
Daniel'in bilmediği ve Bay Sacriponti'nin öğrenmesinin hayal kırıklığı olan şey iki hafta önce, yağmacıların Irak'ın Eski Eserler Müzesi'ne girip bütün koleksiyonu yok ettikleriydi.
Lo que Daniel no sabía es que el Sr. Sacriponti se enfadó bastante al saber, que dos semanas antes, los saqueadores irrumpieron en el Museo de Antigüedades de Irak y destruyeron toda la colección.
Cauley'den iz yok.
No hay rastro de Cauley.
Sanctum'un bana ihanet etmesinin imkanı yok.
No es posible que Sanctum me haya traicionado.
Sıkıntı yok.
No pasa nada.
Polis raporu kundakçılık diyor ama şüpheliler yok.
El informe policial dijo que fue provocado y sin sospechosos.
- Ve daha fazla kayıt yok.
- Y no existen más informes.
Bir sebebi yok. Hadi muhabbeti keselim.
Nada en particular.
Efendim, bu droidin hafızasında hiç üs koordinatı yok.
Señor, no hay ningunas coordenadas de ninguna base almacenadas en la memoria de ese droide.
Tek yaptığın konuşmak, icraat yok.
Mucho hablar y poco actuar.
Küçük dostumuzun bir sorunu yok.
A nuestro pequeño amigo no le pasa nada.
Fazla zamanımız yok, işte bildiklerim.
No disponemos de mucho tiempo, así que esto es lo que sé.
Şu an komplo teorileri dinleyecek zamanım yok.
No tengo tiempo para ninguna teoría de la conspiración.
Tutsağa ihtiyacımız yok.
No necesitamos prisioneros.
- Evet, bizim uzay kıyafetlerimiz yok.
Sí, pero no tenemos trajes espaciales.
Çok fazla zamanımız yok.
No nos queda mucho tiempo.
Lothal'a saldırmak için eğitim alıyoruz ve orayı senden daha iyi bilen biri yok.
Nos estamos preparando para atacar Lothal, y nadie conoce ese lugar mejor que tú.
Teğmen, buna yetkiniz yok.
¡ Teniente, no tiene autorización!
Bana Sithler'i yok etmemize sizin yardımcı olacağınızı söylediler.
Dijeron que usted sería el que nos ayudaría a acabar con los Sith.
Orada bir gezegen yok. Asiler düşündüğünüzden çok daha zekidirler.
Los rebeldes son más astutos de lo que Ud. piensa.
Bir kaçış yok ve kuvvetleriniz sayıca az.
No tienen escape, y sus fuerzas son enormemente inferiores.
Tartışmak için zaman yok.
No hay tiempo para discutir.
Jedi olarak, kaçmak için en iyi şansa sahipsiniz ve ihtiyacımız olan yardımı getireceğine inandığım başka biri yok.
Como Jedis, tienen la mejor posibilidad de escapar, y no hay nadie en quien confíe más para conseguirnos ayuda.
Şüphe yok ki meydan okuyacaklar ve beklenmedik bir şeyler yapacaklar.
Sin ninguna duda, van a desafiar las convenciones e intentarán algo inesperado.
Komutanım, Orion'u yok ettiler!
¡ Comandante, destruyeron al Orion!
Bir çocuğu yetiştirmekten daha kritik bir meslek yok.
No hay vocación más fundamental que criar a un niño.
Ama hayatımda bir çocuk için yer yok.
No puedo quedarme con Masha. Estaría poniendo en peligro su vida.
Ben... Yok hayır. Seninle güvende olamaz.
Tienes que desaparecer, Kate.
Benim için ya da Masha için yapabileceğin başka bir şey yok.
Te lo ruego, Kate, escapa.
Nikos'un köpeği Mato'yu peşimden yollamasına gerek yok.
Ese psicópata acaba de romperle la mandíbula a mi hermano buscándome.
Ona söyleyecek hiçbir şeyim yok ve bana söyleyeceği hiçbir şeyi de duymak istemiyorum.
Lizzy está bien, ahora. Pero Red dice que está en peligro.
Buzlukta yer var mı? Hepsi organize edildi ve sizin için hazır. Endişelenecek bir şey yok.
El ayudante de director Harold Cooper acaba de llegar al cuartel general.
- AP-5'nin buna ihtiyacı yok.
AP-5 no lo necesita.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa o 24
yoksa seni öldürürüm 37
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65