Zamanım yok translate Spanish
7,370 parallel translation
Senin salak oyunların için zamanım yok!
No tengo tiempo para sus juegos estúpidos de mierda!
Bunu için zamanım yok.
No tengo tiempo para esto.
Zamanım yok, adamım.
No tengo tiempo.
Hayır... Yani, öyle şeyler için zamanım yok.
No, no tengo tiempo para eso.
Buna ayıracak zamanım yok.
Bueno, no tengo tiempo para esta mierda.
Senden farklı olarak, benim partiler için fazla zamanım yok.
Al contrario que tú, no tengo tiempo para fiestas.
- Buna zamanım yok.
- No tengo tiempo para esto.
- Bunun için zamanım yok.
- Sabes que no tengo tiempo para esto.
- Cidden zamanım yok.
Realmente no tengo tiempo.
Zamanım yok. Anneme ve Anne'e yardım etmeliyim.
No tengo tiempo, tengo que ayudar a mamá y a Anne con la comida.
Buna hiç de zamanımız yok.
No hay tiempo para esto.
Bebek bakıcılığı yapacak zamanımız yok. Toplamamız gereken sığırlar var.
No tenemos tiempo para cuidado de niños, tenemos cuernos largos que encontrar.
Deliği kapattığımız zaman, Titanları yok etmeliyiz.
Una vez cerrado el agujero, exterminamos a los Titanes de adentro.
Yani şuan kibar ve gerçekçi olmak için zamanımız yok, eğer bu şirketin bir sonraki ürün lansmanında olsaydı .. 26 insanın önünde yapılacaktı. .. Ve bu sadece Alameda County'de alışveriş yapanların kılavuzu için basit bir makale olacaktı.
No tenemos tiempo para ser amables o realistas porque si lo somos, el próximo lanzamiento de la compañía se hará enfrente de 26 personas y un reportero de la Guía de compras de Alameda.
- Zamanımız yok.
- No tenemos tiempo.
Zamanımız yok. O yüzden hemen karar vermelisin, tamam mı?
Escucha, no tenemos tiempo Tienes que decidirte, ¿ vale?
10 sene önce yaptıklarımızı yapmak için artık zamanımız yok.
No tenemos el mismo tiempo libre como hace 10 años.
Dalga mı geçiyorsun, bunun için zamanımız yok.
Debes bromear, no tenemos tiempo para esto
- Kahretsin, Noah. Zamanımız yok...
- Maldición, Noah, no tenemos tiempo- -
Zamanımız yok.
No podemos perder tiempo.
Hayır, seramoniye ayıracak zamanımız yok.
No, no tenemos tiempo para ceremonias.
Sanırım, hiç bir zaman arkadaş olmayacağımızı anlarsa, bence de sorun yok.
Eso está bien, supongo. Mientras ella entiende No vamos a ser amigos.
Fazla zamanımız yok.
No tenemos mucho tiempo.
- O zaman herhangi bir sıkıntım yok.
En tal caso, no.
Çünkü ahlak tartışmaları için zamanımız yok.
No hay tiempo para un debate popular.
Fazla zamanımız yok.
¿ De acuerdo?
Çok fazla zamanımız yok.
Hay poco tiempo.
Hala arayan yok, o zaman şöyle yapalım.
Y aún no hay llamadas, así que lo que vamos a hacer es seguir adelante.
Bunun için zamanımız yok. Kahverengi şeyini geri alabilirsin.
No tenemos tiempo para eso, pero le devuelvo su cosa marrón.
Harcayacak zamanım yok da.
Porque no tengo más tiempo que perder.
Zamanımız yok.
No hay tiempo.
- Hayır. Dalga geçecek zamanımız yok.
No tenemos tiempo para insultos.
Ama fazla zamanımız yok.
No tenemos mucho tiempo.
Gelin, fazla zamanımız yok.
No tenemos mucho tiempo.
Hiç arkadaşım yok diye her zaman şikayet eden sendin.
Tú eres quien siempre se queja por no tener ningún amigo.
Şimdiyse dünya kadar zamanım var ama harcayacak yeterli param yok.
Ahora tengo todo el tiempo del mundo sin suficiente dinero para gastar.
Zamanımız yok, o yüzden koymamız gereken muhtemelen birkaç temel kural var.
No tenemos tiempo. Así que es probable que hayan algunas reglas básicas. Tendremos que repasarlas.
Öleceğiniz zaman da Yosemite'ye gitmenize gerek yok, tamam mı?
Y cuando lo hace, no tiene que ir a Yosemite, OK?
- Zamanım yok.
No tengo tiempo.
Bunu tartışmak için fazla zamanınımız yok.
No tenemos tiempo para esta mierda.
- Zamanımız yok.
- Lavandería Glass House, por favor.
- Yani çok zamanımız yok.
- No es mucho tiempo.
Acele et, zamanım yok!
¡ Date prisa!
Bunun için fazla zamanımız yok.
No tenemos mucho tiempo para esto.
- Zamanımız yok.
No hay tiempo.
- Buna zaman yok, bu bizim zamanımız işte!
No hay tiempo. Es nuestro momento.
Çok fazla zamanımız yok, değil mi?
Tenemos mucho tiempo, ¿ verdad? Uh, sí.
Maalesef şu anda eleman açığımız yok. Ancak 3 ay sonra tekrar kontrol ederseniz belki o zaman bir şeyler çıkabilir.
Desafortunadamente, no tenemos ninguna vacante en este momento, pero vuelva a llamarnos en tres meses, quizá haya algo entonces.
Fazla zamanımız yok.
No nos queda mucho tiempo.
Saygısızlık olmasın ama haftalık ders için zamanımız yok.
Um, sin faltar, pero no tenemos tiempo para una lección semanal.
Sue Sylvester'la ya da herhangi bir Sue Sylvester'la karşılaştığımızda her zaman kazanamayacağımızı ama savaş vermeden yok olmayacağımızı göstermek.
O a cualquier Sue Sylvester que encontréis durante el resto de vuestra vida y mostrarles que puede que no ganemos siempre, pero no caeremos sin luchar.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65