Çıkış yok translate Spanish
1,454 parallel translation
'Hepimiz ateşten bir evin içinde yaşıyoruz. Arayacağımız bir itfaiye yok. Dışarıya çıkış yok.
"Todos vivimos en una casa en llamas, sin bomberos a quienes llamar, sin salida"
Bu odadan başka bir çıkış yok. Üstümü değiştireceğim.
Mira no hay otra salida de esta habitación, solo voy a cambiarme.
Hiç çıkış yok.
No hay ninguna salida.
Dün Pasiç çıkış yok dediğinde kafayı yemiş!
Ljuba se meterá en un lío. Ayer estaba loco cuando Pasic anuló los permisos.
Bu halkadan çıkış yok.
Tienes que completar el circulo.
Giriş var ama çıkış yok.
Sólo hay entrada, sin salida.
Çıkış yok!
No hay salida.
Neden vazgeçmiyorsun Sammy, çıkış yok.
¿ Por qué no te rindes Sammy? No hay manera de salir.
Buradan çıkış yok.
En adelante no habrà agrÏ... pacià ´ n.
- Çıkış Yok filmini kiralasan da olurdu.
- Pudo haber rentado Sin Salida.
- Başka çıkış yok mu?
- ¿ No hay otra salida?
Hiç de bile. İçimde can sıkıcı, ahlaksız bir Fransız yok.
Oh, no, yo no tengo a un pesado y repugnante francés dentro de mí.
Panik yok, Tek sıra halinde çıkın.
Id en fila.
Onları ortalıkta sergilemene gerek yok. Ayrıca kimse seni sıkılığını duymak istemiyor. Kıçımı mı?
Pero no tienes que airearla en publico, y nadie tiene que saber que tienes un firme... culo?
Sıkıcı davalar ve tartışmalar yok, sadece kılıçlar, hançerler var.
Sí, nada de juicios tediosos ni debates interminables, sólo espadas, dagas...
Güç çıkışı arttıkça, yeni ve özel parçacıklar devamlı yaratılıp kapsama odasının içinde yok oluyorlar hem birbirleriyle hem de alanın kendisiyle etkileşime geçerek.
Cuando la salida de energía se incrementa nuevas partículas exóticas son creadas y destruídas continuamente dentro de la cámara de contención interactuando con las otras y con el propio campo.
Başka çıkış yok.
No existe otra salida.
Seneye kadar sıkıcı beysbol yok!
No más aburrido beisbol hasta el siguiente año.
Salağın teki iskele çıkışını ateşe vermiş. Çatıya çıkmaktan başka seçeneğimiz yok.
Algún idiota le debe haber prendido fuego a la salida del embarcadero.
- Acımasız bir labirent. Çıkışı yok.
- y no tenemos salida.
Hızlandırılmış bir mutasyona uğratıcı her şeyi yok edecek bir tür durdurulamaz yıkıcı bir güç.
Era una especie de mutador acelerado, una fuerza imparable de gran poder destructivo... que lo arrasaría todo.
Çıkış yok demek.
Ya lo veremos.
O halde... daha fazla sıkıcı şey yok, bu kahve, bu yemek.. Sağlıklı yiyecek.
Entonces... nada de cosas aburridas, este café, esta cocina... la comida sana, nada que sea seguro.
Hiçbir çıkış stratejisi yok.
- No hay estrategia de salida.
Bu durumda size karşı kısıtlayıcı engeller koymaktan başka çarem yok.
Le deberé interponer una orden de intervención.
Çıkış yok.
No.
- Bence faydası yok, hepsi bu. - Faydasızmış, si.tir et. Kıçının üstüne oturup 3 yıl boyunca şiir okumak faydasız.
es basura... eso es basura.
Belge yok, soruşturma yok, sıkıcı iş yok.
Sin informes, no declaraciones, nada de esas chorradas.
Boyuna sıkıcı konuşmalar yapıyorsun, hiç eğlencesi yok.
Das discursos tras discursos y no dices nada divertido.
Çalkantı yok. Çok sıkıcı.
La gente se esta aburriendo.
Parasızlık gibi, insanların "böyle film mi olur, hiçbir anlamı yok" sözleri gibi engellere rağmen bu kadar çok çalışmışken o sırada seyircilere filmi sevdirmişken..... meçhul bir kurul çıkıyor ortaya, görünürde bunu filmin yapımcısı için yaptıklarını papağan gibi tekrarlayarak benim istediğimi ifade edemediğimi söylüyor.
Después de haber trabajado tanto, contra todos los obstáculos del no tener dinero. de toda esa gente que decía "No puedes hacer esta película. No tiene sentido"...
Uzun ve kimilerine göre inişli çıkışlı kariyerimde öğrendiğim bir şey var gerek Hollywood'da olsun gerekse Washington'da, hiçbir sır yok.
Una cosa que aprendí en mi larga y, como algunos dirían, diversificada carrera es que en Hollywood y en Washington no hay secretos.
Çıkış yok! ) Sonunda hepsi aynı!
Así que, por fin estamos todos iguales, tal y como es.
Çıkış yolu yok!
¡ No hay forma de salir!
Ama burada bay Myerson'ın niyetinin karısının isteklerini yerine getirmek ve karısını beyni çürüdüğü için yaşadığı onur kırıcı durumdan kurtarmak dışında bir şey olduğunu gösteren hiçbir şey yok.
Pero aquí nada sugiere que el motivo del Sr. Myerson no haya sido otro más que cumplir con los deseos de su esposa y librarla de la indignidad extrema de experimentar el deterioro de su cerebro.
Çıkış yarası yok.
Sin agujero de salida.
Büyülülerin karşısına çıkıp hayatta kalmak için yeteri kadar gücümüz yok.
No tenemos poder para ir contra las Embrujadas y sobrevivir.
Çıkışın size yararı yok!
¡ Ninguna salida los ayudará!
- Cevap ver, orada mısın? - Çıkış yok.
No hay salida.
Elimizde çıkış yarası da yok.
No hay orificio de salida.
Bu da iyi birşey, çünkü gerçekten bir çıkış stratejim yok.
Es algo positivo, porque realmente no tenia una estrategia de retirada.
Dudakların kızarmamış, boynunda hiç aşk ısırığı yok. senin çığlıklardan kısılmamış.
Tus labios no están agrietados, no hay mordiscos de amor en tu cuello..... tu voz no está nada ronca por los gritos.
Yok, ya. Bu iş çok sıkıcı.
No, esto es aburrido.
Sen, Logan Huntzberger, beş para etmez, şımarık bir emanet fonundan başka bir şey değilsin. Kadınlara veya dünyaya hiçbir katkın yok. Yarın dünyadan yok olsan, seni özleyecek tek kişi Porsche satıcın olur.
Tú, Logan Huntzberger, no eres más que un desperdicio mimado con un montón de pasta no ofreces nada a las mujeres ni al mundo en general Si fueras a desaparecer de la faz de la tierra mañana la única persona que te extrañaría sería tu proveedor de Porsche...
Bu gezegenden çıkış yok.
¡ No hay forma de salir de este planeta!
Kurşun dört parçaya ayrılmış, çıkış izi yok.
La bala se separo en 4 fragmentos no hay heridas de salida.
Çıkış yolu yok!
¡ No hay salida!
Başka çıkış yolu yok, teslim olmalıyız.
No hay otra salida. Vamos a tener que entregarnos.
Çıkış yolu yok.
No hay salida.
- Tamam, çıkış yarası yok.
- No hay herida de salida.
Omuzundan geçmiş, camı kırmış ve McCall'un kafasına saplanmış dolayısı ile atış ekibi konusunda endişelenmene gerek yok, sorun çıkmayacaktır.
Pasó por su hombro, la ventana y terminó en la cabeza de McCall así que no tienes que preocuparte por la investigación. Es pan comido.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65