English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ B ] / Bıraktım

Bıraktım translate French

18,360 parallel translation
Senden iyilik istemeyi bıraktım.
Je suis là pour te demander un service.
Kayınpederimi kanepede bıraktım.
J'ai laissé mon beau-père dans le sofa.
İki haneli sayılara geçtikten sonra saymayı bıraktım.
J'ai arrêté de compter à 100.
Ama bıraktım.
Plus maintenant.
Yol boyunca 50 ilan falan bıraktım.
Non, j'ai... J'ai laissé des photos partout le long de la route.
Oradan ayrıldım ve çocuğu orada bıraktım.
Je suis parti. Et là, je me suis cassé. J'ai abandonné mon ami.
Vesikalıklarını resepsiyona bıraktım.
J'ai laissé vos photos à l'accueil.
Benim için anlamı olan tek şeyi bıraktım.
J'ai abandonné la seule chose qui comptait pour moi.
- Salaklık yaptım arabada bıraktım.
- Je l'ai oubliée à la voiture.
Hayır. Kendimi kurtarmak için bir katili serbest bıraktım sadece.
J'ai juste libéré un meurtrier reconnu pour me sauver.
Seni yine yüzüstü bıraktım.
Je vous ai déçu... une fois de plus.
Ama ben güreşi bıraktım.
Mais j'ai arrêté la lutte.
Onu oraya sağ selamet bıraktım.
Je l'ai laissée vivante et en forme.
Ama bunu yapmak yerine şeytanı serbest bıraktım.
- Au lieu de ça, j'ai libéré le Diable.
Okulu bıraktım ve babamın bana bıraktığı bütün parayı bitirdim.
J'ai quitté l'école et dépensé tout l'argent que mon père m'avait laissé.
Bıraktım.
J'ai.
Bu yüzden bıraktım.
C'est pourquoi j'ai abandonné.
Gus'ın bana verdiği nişan yüzüğünü rehin bıraktım çünkü berbat bir insanım.
J'ai mis en gage la bague de fiançailles que Gus m'a donnée Parce que je suis une horrible personne
- Buraya bıraktım.
Juste là.
Hepsini bıraktım işte, tamam mı?
Elles sont toutes là.
Hepsini bıraktım.
Toutes là.
Malzeme için tezgahın üzerine bir ellilik bıraktım.
Je suis parti un 50 sur le comptoir pour les choses.
Her şeyi tıpkı onların bıraktığı gibi bıraktım.
J'ai tout conservé tel qu'ils l'ont laissé.
Sanırım yukarıda bıraktım.
Je l'ai laissé en haut.
Pandalı kupamı bıraktım.
J'ai laissé mon mug panda.
Onlara işi bıraktığımızı söyle.
Leur dire qu'on ferme. Les avertir.
- Bana başka seçenek bıraktın mı ki?
Avais-je le choix?
Çünkü sıkıştırma olayından sonra... Tabii seni güç bir durumda bıraktığımın farkındayım.
Parce qu'après ce petit incident... j'ai compris que je t'ai mis dans une mauvaise position.
Aktörlüğü bıraktın sanmıştım.
Je croyais que tu avais arrêté ta carrière.
Bıraktığını düşünmeme neden olan da oydu.
C'est ce qui m'a fait croire que tu avais arrêté.
- Sen, göt herif, beni bıraktığından beri.
- depuis que tu m'as laissé tomber.
Seni bıraktığımdan beri hayatım çok kötü.
Depuis que je t'ai quittée, ma vie est allée de travers.
O zaman Octavia kom Skaikru, beni mahrum bıraktığın o savaşçı ölümüne erişir.
Donc, Octavia kom skaikru va meriter la mort de guerriere que tu m'as refusee.
Kapıyı açık bıraktım.
C'est ouvert.
Onu öylece bıraktınız mı?
Vous l'avez laissée?
Seni bıraktığım için özür dilerim.
Maman est là. Pardon de t'avoir laissée.
Lazarus Çukuru beni geri getirdi ama beni öldürme içgüdüsüyle bıraktı.
Le Puits de Lazare m'a ramenée, mais il m'a laissée avec cette envie de tuer.
Lazarus Çukuru beni geri getirdi ama beni öldürme içgüdüsüyle bıraktı.
Le puits de Lazare m'a ramené à la vie, mais cela m'a donné le besoin de tuer. Sara!
- Peki onu burada mı bıraktın?
- C'est là que vous l'avez vu pour la dernière fois?
Ne yani onu öylece orada mı bıraktın?
- Vous l'avez laissée là?
Hadi yapmayın bunu. Anahtarımı orada bıraktım.
J'ai oublié ma clé.
Okulu bıraktığımı sana nasıl söyleyebilirdim?
Comment j'étais censée te dire sécher l'école?
- Yani her şeyi şansa mı bıraktın?
- T'as préféré laisser faire la chance?
Nasıl bir şeyi serbest bıraktığının farkında mısın?
Tu comprends ce que tu as libéré?
Aynı bıraktığımız zamanki gibi.
Pareil que quand on est partis.
- Seni son gördüğümde, beni bir küvete kelepçelenmiş bıraktın.
- La dernière que je t'ai vu, tu m'as laissé menotté à un robinet.
Bu olursa diye dışarıda bir adamımızı bıraktık.
Quelqu'un dehors va nous aider.
Bıraktığım tek şey bu.
C'est la seule chose qu'il me reste.
Belki de Stiles'ın arkasında bıraktığı birşeyi bulmama yardım ediyordu. Bir kalıntı.
Je crois qu'il m'aidait à trouver quelque chose que Stiles a laisser.
Aslında, onu senin için bıraktım.
Je vous l'avais laissé.
Buradan o kadar hızlı ayrıldık ki geride ne bıraktığımızı fark etmedik.
Je vois ce que tu veux dire. Quand nous sommes finalement partis d'ici, cela a était si rapide nous n'avons pas vraiment réalisé ce que nous laissions derrière

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]