English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ H ] / Her şeye rağmen

Her şeye rağmen translate French

990 parallel translation
Seni seviyorum, Marie. Her şeye rağmen seni seviyorum.
"Je t'aime, Marie, en dépit de tout, je t'aime."
Her şeye rağmen şov çekimini yapacağız.
Nous ferons quand même notre numéro de music-hall!
Her şeye rağmen konvoya rehberlik edeceğim.
Je veux bien être éclaireur après tout.
Şimdi, Nellie, her şeye rağmen, sadece Harvey'le sen varsın.
Nellie, tu es seule avec Harvey...
Her şeye rağmen Richard, ben kardeşinim.
Après tout, je suis ton frère.
Hynkel, her şeye rağmen o kadarda kötü biri değil.
Ce Hynkel n'est pas un si mauvais type. Très amusant.
Her şeye rağmen çalışmak isteyeceğim tek adam.
Mais si c'était le cas, ce serait avec toi.
Çok güzel yontulmuş bir kaya, ama her şeye rağmen bir kaya.
Un beau bloc mais un bloc.
Amacım her şeye rağmen merhamet ve yardımseverlik duygumu kaybetmemekti.
Un homme qui exerce la charité.
Her şeye rağmen, bunca zamandan sonra, beni görünce sevineceğini sanmıştım.
Tu devrais être flatté qu'une femme te poursuive.
İki insan, her şeye rağmen...
Deux êtres qui surmontent...
Ama her şeye rağmen bir kadın sesi duyuyorum.
J'entends une voix de femme.
Her şeye rağmen kadere inanmaya karar verdim.
J'ai décidé de croire à la providence...
Bak, kaçaklar her şeye rağmen gelmiş.
Les clandestines sont venues tout de même.
Planörlerin yerine kamyonlar var bu sefer. Her şeye rağmen bu iyi bir işaret.
On part en camion, pas en planeur, c'est bon signe.
- Her şeye rağmen, on sene öğretmenlik yaptı sana.
- Normal, il t'a eu comme élève.
Her şeye rağmen ; temiz ve kullanışlıdır.
Propre, mais sans élégance.
- Her şeye rağmen...
Mais, après tout...
Olan her şeye ve olacak her şeye rağmen...
Malgré ce qui s'est passé et ce qui se passera,
Her şeye rağmen.
malgré tout.
Evli değil misiniz? Bunun gerçekten üzücü olduğunu inkar edemem. Ama her şeye rağmen, acı çeken birine taşı atmaya kimin hakkı var?
Notre chère Cécilia ici présente sera encore plus séduisante à l'âge que vous évoquez, ce sera tout à son bénéfice.
Her şeye rağmen yardım etmeye kararlıydım.
Mais j'étais décidée à le secourir...
# Şarkım sürecek her şeye rağmen. #
Mon chant restera
Kasabaya, çocuklara, her şeye rağmen.
Malgré la ville, les enfants et le reste.
Her şeye rağmen... madem bu kadar basitti... neden bu konu hakkında bu kadar süre düşünüp taşındık?
Mais dans ce cas, pourquoi nous être donné tant de mal pour en arriver à cette conclusion?
Babam, paranın satın alabileceği en iyi tıbbi bakıma tabiydi ve her şeye rağmen mutlu görünüyordu.
Papa avait droit aux meilleurs médecins et il semblait heureux malgré tout.
Belki de her şeye rağmen o kadar da kötü bir seçim yapmadın.
C'est peut-être une affaire, après tout.
Her şeye rağmen düğün olacak galiba.
Finalement, le mariage aura lieu.
Bu bir utanç, her şeye rağmen, bir şekilde.
C'est une honte donc, dans un sens.
Ama her şeye rağmen, bir şey olmamış gibi dans etmeye devam edeceğiz.
Nous avons décidé de ne pas quitter le bal et de danser comme si rien n'était arrivé.
Her şeye rağmen nükleer projelerim var. Modern hayatı tamamen değiştirip umulmadık bir ütopya yaratacak.
J'ai des plans qui révolutionneront la vie et réaliseront une utopie.
Onu her şeye rağmen seviyorum.
Je l'aime quand même.
Evet, isterim eğer her şeye rağmen sevdiğini hissediyorsan.
J'aimerais bien. Si, malgré tout cela, votre amour... C'est ce que je vous disais.
Her şeye rağmen baloya gelebilirsin.
Et malgré tout, tu peux venir au bal.
Her şeye rağmen, savunma son anda bir tanığın ortaya çıktığını öğrendiğinde sevinecektir.
Mais la défense se réjouira d'apprendre qu'un témoin s'est présenté au dernier moment.
Al, her şeye rağmen bana az da olsa güveniyor musunuz?
Al, ai-je encore un peu de crédit auprès de vous?
Her şeye rağmen aslında insanların kalplerinin iyi olduğuna hala inanıyorum.
Je continue à croire, malgré tout... que les gens sont bons, au fond.
Her şeye rağmen aslında insanların kalplerinin iyi olduğuna hala inanıyorum.
Malgré tout... je contínue à croîre. que les gens sont bons. au fond.
Her şeye rağmen hala arkadaş olabiliriz, değil mi?
On restera bons amis n'est-ce pas?
Yine de, genç insanlar ve bazen patavatsız olabiliyorlar. Ama, her şeye rağmen, dikkate alınması gereken insanlar. Öyle değil mi?
Et puis un peuple jeune, enfin un peu timide... mais néanmoins un peuple sur qui l'on peut compter, n'est-ce pas?
Daha ziyade demode, her şeye rağmen, değil mi?
Plutôt défraîchies, n'est-ce pas?
Her şeye rağmen senden hoşlandım.
Malgré ça et le reste, vous m'êtes sympathique.
Her şeye rağmen ben de sizden hoşlandım.
- Dites. Vous aussi, vous m'êtes sympathique, malgré tout.
Her şeye rağmen elmasları bulduk.
Et nous avons quand même trouvé les diamants.
Her şeye rağmen güzel.
C'est une vraie belle nuit.
Her şeye rağmen onunla evleneceğim,... lütfen bunu tartışmayalım, Bay Crockett.
Néanmoins, je l'épouserai. Je vous en prie, n'en parlons pas.
Biliyorsun ki yaptigim her seye ragmen seni seviyorum.
Tu sens bien que malgré tout, je t'aime! Je m'en fous.
Her şeye rağmen benimle dans etmek hoşuna gitti.
- Justement!
Her şeye rağmen ben yaparım...
Je l'écrirai, tant pis!
Her şeye rağmen.
Je suis heureux malgré tout ça, et même peut-être à cause de tout ça.
Su an sinirlendigim sey, her seye ragmen onu düsünmem.
Mais je devrais pas penser à elle, et j'y arrive pas.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]