English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → French / [ S ] / Sana ne diyeceğim

Sana ne diyeceğim translate French

948 parallel translation
- Bak sana ne diyeceğim.
- Ailleurs, alors.
Sana ne diyeceğim. Gidpi biraz yemek bulacağım tamam mı?
Je vais aller chercher à manger.
Bak sana ne diyeceğim hadi gün ağarmadan biraz yüzelim.
Voilà ce qu ´ on va faire. On va piquer une tête, ça nous fera du bien.
Bak sana ne diyeceğim.
Voilà, ce que vous allez faire.
Bak sana ne diyeceğim, Ficco.
Voici ce que je vais faire.
Bak sana ne diyeceğim, genç dostum.
Mais je vais vous dire une chose.
Bak sana ne diyeceğim. Sen bana bir içki ısmarladın.
Écoute, tu m'as payé un verre.
Hayır mı, bak sana ne diyeceğim.
Non. Je vais vous dire.
Komik olan ne? Ne? Bak sana ne diyeceğim.
Écoute, je vais te dire.
Bak sana ne diyeceğim.
Tu sais quoi?
Bak sana ne diyeceğim, Paul.
Tu veux que je te dise, Paul.
Benim hazımsızlık için nane ve tütün büyükanneyi deli eder. Eh, ben sana ne diyeceğim.
On ne peut pas les séparer.
Bak sana ne diyeceğim doktor. Beni düzelt, ben de sana tüm rüyalarımı anlatayım.
Stabilisez-moi et je partagerai mes rêves avec vous.
Bak sana ne diyeceğim.
Je vais vous dire.
Bak sana ne diyeceğim. Biz bugün hiç karşılaşmadık.
Faisons comme si on ne s'était jamais rencontrés aujourd'hui.
Sana ne diyeceğim biliyor musun?
Tu veux que je te dise...
Bak, sana ne diyeceğim?
Tenez.
Bak sana ne diyeceğim, bu tekinde üçü oynayacağım ve ikincisinde...
Écoute, je mise à trois contre un sur celui-là et deux...
Hart, bak sana ne diyeceğim? Bunda sihir falan yok.
Que voulez-vous que je vous dise?
Heydrich beni Rus sınırına, bu eylemlerin muntazaman ve gizlilik içinde yapıldığını kontrol etmem için gönderdi ve siz 2 konuda da yanlışsınız. Bak sana ne diyeceğim evlat...
Heydrich m'a envoyé sur le front russe, pour vérifier que ces actions sont menées efficacement, et discrètement, vous avez échoué sur les deux points.
Bak sana ne diyeceğim.
Ecoutez.
Bak sana ne diyeceğim Horn.
Je te préviens, Horn.
Bak sana ne diyeceğim, o tanktan maymuna benzer bir şekilde çıkarsan... kendi rızamla bir akıl hastanesine yatacağım.
Je te préviens, si tu sors à l'état de singe... je demande l'internement volontaire!
- Öyle mi? Bak sana ne diyeceğim?
Eh bien, je vais te dire.
Uslu bir çocuk olup sütünü içersen sana ne diyeceğim, Şöminenin karşısında bu gece uyuyabilirsin.
Tu sais, si tu es sage et que tu bois tout ton lait, tu pourras dormir devant la cheminée ce soir.
Sana ne diyeceğim, korkudan neredeyse altıma ettim.
Je vais vous avouer que ça m'a presque fait mourir de peur.
Bak ne diyeceğim. Tüm şirket için sana 250 bin veririm.
Je t'offre 250000 $ pour le tout.
Ama sana asıl diyeceğim önümüzdeki birkaç gün bana göz kulak olsan iyi olur çünkü yapmam gerekeni günah işlemeden yapmak istiyorum çünkü hırsızlık hakkında ne hissettiğini biliyorum.
Ce que je suis venu te dire, c'est que tu devrais m'observer attentivement les jours à venir, car je veux faire ce que j'ai à faire sans commettre de vrai gros péché parce que je sais ce que tu penses du vol.
Bak ne diyeceğim. Sana peşin 10 bin vereceğim, seçim gecesi Paul'u yenersek 10 bin daha kumarhane teklifim de geçerlidir.
Je vais te dire... 10 000 $ maintenant, autant après l'élection si nous battons Paul.
Bak ne diyeceğim. Bir ara gelip sana bazı tüyolar vereyim.
Je te donnerai des leçons.
Karım ve ben de onunla çok az vakit geçiriyoruz. Bak ne diyeceğim? Onunla konuşup sana haber vereyim.
Ma femme et moi, on passe du temps avec elle, je lui parlerai et je vous ferai savoir.
Sana ne diyeceğim, akşam burada toplanıp yapacak birşeyler bulalım.
- Réunion ici, ce soir.
Ne diyeceğim sana? Bebeğimizin...
Comment vais-je pouvoir te dire... que notre enfant est un...
Bak sana ne diyeceğim.
Écoute.
Geri döndüğümde seni hâlâ hasta görürsem sana ne olmamış adamsın diyeceğim.
Si tu n'es pas guéri ŕ mon retour, c'est que tu es un poltron.
Bak ne diyeceğim, yarın uğrasana. Sana küçük bir kutu vereceğim.
Viens demain, je t'offrirai une boîte.
Sana kendi adımı söyleyip diyeceğim ki hava ne hoş... - Rahat bırak beni.
Je dirai : " Beau temps, n'est-il pas?
Sana kendi adımı söyleyip, diyeceğim ki hava ne hoş
Je dirai : " Beau temps, n'est-il pas?
Bak sana ne diyeceğim?
Tu sais quoi?
Bak ne diyeceğim. Manzaranın resmini çekip sana yollarım.
Je t'enverrai une photo de la vue.
Çıkmazsan, kasabadaki herkesle birlikte sana korkak köpek diyeceğim.
Si vous ne sortez pas toute la ville vous traitera de poule mouillée.
Sana diyeceğim tek şey, Boston yüksek okulunda edebiyat parçalamadığımızdır.
- Je vais te dire une chose, on ne s'embarrasse pas de phraséologie dans le vieux Boston.
Bak ne diyeceğim, sana bir çek yazayım.
En voilà cinq. Je te fais un chèque?
Bak ne diyeceğim, sen bir içki daha iç, ben de sana yatak yapayım.
Reprenez un verre.
Sana bir şey diyeceğim.
J'ai 10 ans de plus que lui, je ne suis pas jolie, fille de veilleur de nuit ex-femme de boulanger...
Bana gönüllü olarak yardım etmeyeceksen sana bir diyeceğim var hanımefendi, bu belki seni mecbur eder.
Et si tu ne veux pas m'aider de toi-même, j'ai quelque chose à t'apprendre, qui pourrait t'y contraindre.
Ne diyeceğim... bu dünya sana çok şey borçlu evlat... her ne kadar kurtaramasak bile.
Le monde te doit beaucoup, même si nous ne faisons plus un seul pas.
Sana birşey diyeceğim. Eğer buradan canlı kurtulursak, Bir daha asla orman kelimesini duymak istemiyorum.
En tout cas, je peux te le jurer, si le bon Dieu veut bien qu'on s'en sorte, je ne veux plus entendre parler de la jungle!
Sana benimle ilgili öyle tuhaf bir şey diyeceğim ki, inanmayacaksın.
Je vais te dire une chose... tellement bizarre que tu ne me croiras pas.
Bak sana ne diyeceğim.
Calmez-vous.
Dikkat çekmek için biraz yukarı... Sonra ben sana, "Margaret, bu arabayı bir de sen anlatsana" diyeceğim.
Un petit bout de ta cuisse pour attirer leur attention... et puis je dirai, "ok, margaret, pourquoi ne parles-tu pas de celle-là?"

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]