Senin hayatın translate French
3,677 parallel translation
Pekala, senin hayatında korkacak hiçbir şey yok.
Bien, tu n'as jamais eu peur de rien dans ta vie.
Bunun yerine, Matsuno'nun ve senin hayatını mahvetmekten korkuyordu.
La seule chose... dont il se souciait vraiment, c'était le bien-être de sa famille.
Senin hayatın da ömür boyu şeytanla mukavele hâlinde!
Et vous avez signe un pacte avec le diable.
- Tabii ki, o senin hayatını kurtarıyordu.
- Bien sûr, elle te sauvait la vie.
Senin hayatını kurtardı ve bunu yaparken ölmeye de hazırdı.
Il t'a sauvé la vie, et il était prêt à mourir pour le faire.
Bunun senin hayatını kurtardığını biliyorum.
Je sais que c'était te sauver la vie.
Eski asistanının senin hayatını kurtarmaya çalışırken öldürüldüğünü söylediler.
Ils m'ont dit que le dernier E.M avec lequel vous aviez travaillé a été tué en essayant de vous sauver la vie...
Senin hayatın güzel olsun istemiştim ama gel de şu hâle bak.
Je voulais tant que la vie soit belle pour toi. Et regarde ça.
Ben senin hayatını kurtarmamış mıydım?
Je ne viens pas juste de sauver ta vie?
Senin hayatın burada.
Votre vie est ici.
Senin hayatını da kolaylaştırıyor.
Ça te rend la vie plus facile. Ça éloigne les échauffements.
Bu senin hayatın.
C'est votre vie.
O oku senin hayatını kurtarmak için yedim, onunkini değil.
J'ai pris cette flèche pour sauver ta vie, pas la sienne.
Yaptığım her şeye rağmen şu an senin hayatını kurtarmaya çalışıyorum. Yani belki ikimiz...
Indépendamment de ce que j'ai fait, ce que je fais maintenant, je le fais pour te sauver la vie pour que peut-être toi et moi...
- Yardım mı? Bu sadece senin hayatını tehlikeye atmaz, Alex.
Ça ne met pas juste ta vie en danger, Alex.
Bu senin hayatın değil, Seymour.
Il ne s'agit pas de toi, Seymour. Il s'agit de moi.
Bu senin hayatın ve bence belirli bir düzene göre şekillendiği çok açık.
Et ça c'est ta vie, et il est clair pour moi que ta ligne de vie a un schéma.
Daniel sorguya gelmeden hemen önce kızın teki öylece senin hayatına dönüş yapıyor.
Juste avant que Daniel ne vienne fourrer son nez partout, une certaine femme revient juste à propos dans ta vie?
Senin hayatın başlı başına soru işareti.
Votre vie entière n'est rien d'autre qu'une question.
Senin hayatını etkilemiyor, bu yüzden önemi yok, değil mi?
Ça n'affecte pas ta vie, donc ce n'est pas important?
Çünkü konu senin hayatını kurtarmak değil.
Parce que... ce n'est plus une question de survie.
Senin hayatın tamam mı?
Ta vie, d'accord?
Senin hayatın böyle amına koyayım.
C'est ta putain de vie.
Senin hayatın da öyle.
Pareil pour toi.
Ama senin aşk hayatını konuşuyorduk.
Mais, on était en train de parler de l'amour de ta vie.
Hayatım, bu senin hatan değil.
Chérie, ce n'est pas de ta faute.
İyi bir kediydi ve hayatında gördüğü son şeyin senin çirkin suratın olmasını hak etmemişti.
C'était un bon putain de chat et il ne méritait pas que ta sale gueule soit la dernière chose qu'il ait vu.
Kedi bile senin boktan hayatını görünce demiş ki " Almayayım arkadaş...
Ce chat a regardé ta vie merdique et il s'est dit : " Pas question, merde.
Ne osuruktan bir hayatın varmış senin.
Quelle vie minable.
Şimdi Hannah'a gidip senin temizlendiğini ve kızının hayatında yer almak istediğini bunun için hazır olduğunu söyleyeceğiz.
On va aller chez Hannah et lui dire que tout ça est fini et que tu es prêt à faire parti de la vie de ta fille.
Pek bir şey yapmadım. Hayatım senin ki kadar ilginç değil.
Pas grand chose, ma vie n'est pas aussi intéressante que la tienne.
Yarın senin için yeni bir hayat başlıyor.
Et demain votre nouvelle vie pourra commencer.
Ben senin yerinde olsam 12 numarayı alır, hayatıma mutlu mesut devam ederdim.
Si j'étais toi, je prendrai la 12, et soit heureux, de n'avoir senti que tes couilles se racornir.
Şimdi, senin o sefil hayatının içine etmeye başlamadan bana parayı ver. Onu sevmiştin.
Maintenant, tu me donnes l'argent avant que je détruise ce qui reste de vie insignifiante.
Birinin hayatının senin ellerinde olması nasıl bir duygu?
Qu'est-ce que ça fait d'avoir la vie de quelqu'un entre les mains?
Derler ki Warehouse hayatını senin için önemli bir kişiyle paylaşman gerekir.
Ils disent qu'on doit partager notre vie à l'entrepôt avec une personne très importante.
Charlie, hayatının bir noktasında o, senin çocukluğunu hatırlayan son kişi olacak.
Charlie, à un certain moment dans ta vie, Elle sera l'une des dernières à se souvenir de ton enfance.
Yani belkide senin çapkın hayat tarzın aslında bize bunu söylüyor.
Donc c'est peut-être cela que ton style de vie de "joueur" nous dit.
Bu senin için zor olabilir Felix ama o hayatını bir anda kaybetti.
Ce sera choquant, Felix, mais pour elle, ça a été instantané.
Ailemin hayatını senin ellerine bıraktım.
J'ai mis les vies de ma famille entre tes mains.
Tüm hayatın boş senin!
Ta vie entière n'est que du vide!
Ama senin de hayatın olmalı.
Mais il vous faut votre propre vie.
Senin de hayatın zordu.
Tu as eu une vie dure aussi.
Doktorlar muhtemelen senin otel odasında yaptıklarının kızımın hayatını kurtardığını söylüyor.
Les docteurs m'ont relaté ton intervention qui a probablement sauvé la vie de ma Susie.
Aşık olduğun kadının, paylaştığınız hayatı senin gördüğün gibi gerçek olarak gördüğüne inanacak kadar çaresizsin.
Tu es prêt à tout pour croire que la femme dont tu es tombé amoureux, que... quelques parties de la vie que vous avez partagée étaient aussi sincères pour elle, que ça l'était pour toi.
Sen adi, sinsi ve bencil bir adamsın ve hayatım boyunca senin gibi olmak istemiyorum.
Vous êtes sournois. Vous êtes si petit, et je ne voudrais pas être vous. ni maintenant, ni jamais.
Başka kim senin kadar hayatın zevkini çıkarmayı biliyor ki Pierce?
Personne ne sait mieux profiter de la vie que toi, Pierce.
Ben senin şefinim ve bu hastanın hayatını kurtarmaya çalışıyorum.
Je suis votre patron et j'essais de sauvez la vie de ce patient.
Senin hala yaşayacak bir hayatın var.
Tu as toujours une vie.
Senin içinse, dışarıda hala bir hayatın var.
Mais pour toi, la vie est toujours en dehors d'ici.
Yani senin gibi gidip ikinci seçeneğimle evlenip hayatımın geri kalanını onunla mı geçirip "Ya böyle olmasaydı" diye mi düşüneyim?
Donc je devrais faire ce que tu as fais, épouser mon second choix et passer les 20 prochaines années de ma vie à me demander "Et si"?
hayatını 28
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatın tehlikede 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
hayatın 30
hayatını yaşa 16
hayatını kurtardım 33
hayatının zamanı 17
hayatın tehlikede 18
senin adın nedir 33
senin adın ne 311
senin 814
seninle 184
seninle olmak istiyorum 35
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314
senin için çıldırıyorum 35
seninle konuşmak istiyorum 561
seninle evlenmek istiyorum 67
senin yüzünden 95
senin adına sevindim 78
senin için 556
senin derdin ne 338
seninleyim 95
seninle gurur duyuyorum 314