Zavallı şey translate French
956 parallel translation
Zavallı şey meseleyi çok ciddiye aldı ve bütün bu yıllar boyunca çocuğuyla birlikte güçlü bir özlem ve hassasiyetle seni bekliyor...'
La pauvre créature a pris la chose très au sérieux, et t'as attendu toutes ces années avec sa fille, pleine de nostalgie tendre pour toi...
Zavallı şey.
Pauvre garçon.
Ona çok iyi bakın, çünkü yarım saat sonra bu zavallı şey, bayan Robert Strike olacak.
Dans une demie heure, la pauvrette sera devenu Mrs.
Zavallı şey. Oldukça zor durumda.
Pauvre fille, elle est dans une situation délicate.
Yukarı, dışarı atla! Ah, zavallı şey!
mon Dieu, mon pauvre!
Bu küçük zavallı şey evlendi, evliliği mutsuz.
Cette pauvre petite est mariée, et mal mariée.
Zavallı şey.
Le pauvre pet ".
Zavallı şey! Karısının ölümünü hâlâ unutamamış sanırım.
Le pauvre, il ne s'est sans doute pas remis de la mort de sa femme.
Sen onun tırnağı bile olamazsın, zavallı şey.
On vit pas dans le même monde, vieux.
Zavallı şey. Ne kadar iyi biri olduğunu görmelisin.
Vous voyez comme elle est bonne.
Niçin yine ağlamıyorsun seni zavallı şey?
Pourquoi ne pleures-tu pas?
Zavallı şey.
Ma pauvre.
- Öyle mi zavallı şey?
Tu crois, pauvre petite.
Zavallı şey!
Pauvre petit.
Zavallı şey, diş eti hastalığına yakalanmış.
- On dirait qu'il a la colique. - Nous voilà bien, s'il est malade!
Zavallı şey.
Pauvre petite.
Oh, Peter, Seni zavallı şey.
Peter, mon pauvre.
Zavallı şey, üzüldüm.
La pauvre.
Bu çocuk için hiçbir şey yapmayacak mısınız? Ölebilir zavallı.
Si vous ne faites rien, Il va mourir.
Bu şey, bu zavallı, acı çeken yaratık- -
Et cette chose? Cette pauvre créature torturée?
Zavallı adam. Görünümü konusunda yapacağı bir şey yok.
Pauvre homme, il n'est pas responsable de son apparence.
MacChesney çok kükrüyor... zavallı bhisti kükremeler arasından bir şey söyleyemiyor.
Mac Chesney gronde si fort, pauvre bhisti pas pouvoir dire un mot entre grognements.
Seni zavallı küçük şey.
Oh, pauvre petite chose!
Zavallı kızım, çılgınca bir şey yaptın.
Vous avez eu bien tort.
Onun için hissettiğin zavallı istekler için aşkı fırlatıp attın. Bir avuç maddi şey için.
Quel droit aviez-vous de gâcher cet amour pour ce que vous ressentiez pour lui?
Zavallı adam daha hiçbir şey yemedi.
Le pauvre gars n'a rien eu à manger.
Kesinlikle çok cesur. Zavallı küçük şey, yeterince yemiyor.
On lui demande trop et elle ne mange rien!
Zavallı çocuğun annesi yok demek ki bütün hazırlıkların sorumluluğunu ben üstlenmeliyim çeyiz, konuk kabulü ve her şey.
Cette pauvre enfant n'a pas de mère. Je m'occuperai donc de tout. Trousseau, réception et tout.
Bu şey iki erkek ve zavallı bu kız arasında.
Ceci est entre nous, et cette fragile enfant...
- Ama zavallı, bir şey bildiğini sanıyor.
- Ce pauvre idiot. Ce tour de carte.
- Zavallı şey.
Vous avez le rhume des foins?
Seni zavallı şey.
- Gerry retourne à son mari.
Madem o zavallı, dürüst deniz adamı bu konuda bir şey bilmiyordu.
Ce pauvre et honnête marin n'en sait sûrement rien.
- Zavallı küçük şey.
- Pauvre petit.
Yapabileceğin bir şey var mı diye sor. Belki o zavallıya yardım edebilirsin.
Demande si tu peux faire quoi que ce soit pour ce pauvre homme.
Bütün emniyet bana söyleyeceğin şeyi beklerken benim tek yapabileceğim şey zavallıca, çökmüş bir şekilde beklemek.
J'attendrai, comme un vieux policier usé, ce que vous daignerez me dire.
Yalnızca Dave'in deyişiyle "zavallı, Yahudiler" için değil, bu ülkeyi ayakta tutan her şey için.
Pas pour les "pauvres Juifs", comme dit Dave, mais pour nos valeurs.
Zavallı kadın. Onun için herhangi bir şey yapamaz mıydın?
Cette pauvre femme, ne pouvez-vous rien faire pour elle?
Zavallı Hollis'e bir şey olursa...
Et qu'il n'arrivera rien à ce brave Hollis.
Sorun ne beyler? Bir şey mi kaybettiniz? - Zavallı sevgilim.
Vous avez perdu quelque chose?
Ah, zavallı küçük şey, çok korkmuş.
Oh, le pauvre est mort de peur.
"Uzan şuraya, kibrinin kefaretini kardeşlerine dayatan zavallı şey!"
Tu poseras tes pieds trois fois sur ma bouche et mon cou, en disant : " Lâche! Fils de Pietro Bernardone...
Zavallı şey artık yaşamamalı. Farkındayım.
- Je m'en occuperai.
Zavallı şey.
- Le pauvre.
Hayat yürüyen bir gölgeden başka bir şey değildir. sahnede üzülen ve caka satan, rolünü oynayan zavallı bir oyuncudur, - Kapa şunu ve çık dışarı!
La vie n'est qu'une ombre qui passe, un histrion qui s'agite une heure sur la scène...
Gerçekte ben bu manasız karanlık gölgelerin içindeki zavallı bir soytarıdan başka bir şey değilim.
Je ne suis qu'un pitre dans ce monde d'illusions.
Zavallı adam, dün akşam yemeğinde ve bu sabah kahvaltıda hiçbir şey yemedi.
Il n'a rien mangé hier soir ni ce matin, au petit-déjeuner.
- Ben bir şey yapmadım ki! - Bu zavallıcık ne yaptı!
- Papa, je n'ai rien fait.
Yoksa ben yokken o zavallı vizonlara başka bir şey mi yaptılar?
C'est bien un vison que je t'avais promis?
Yani Tom benim gibi bir zavallının dışında bir şey alamayacak.
Tom devra se contenter de ma personne.
Seni zavallı, küçük şey.
Pauvre petit chéri!