Önemli olan bu değil translate French
382 parallel translation
Bu kâğıtları nerden aldınız? Önemli olan bu değil!
Où as-tu pris ces papiers?
Önemli olan bu değil ki. Bermuda'ya gidip gitmediğimizi söylesin.
La question est de savoir si nous allons aux Bermudes.
Önemli olan bu değil.
Là n'est pas la question.
Elbette süvariler mazi oldu ama asıl önemli olan bu değil.
Bien sûr, l'équitation, c'est du passé, mais là n'est pas la question.
Para hep ödenir ama önemli olan bu değil.
Je suis payé, mais ce n'est pas mon mobile.
Uzun vadede önemli olan bu değil mi?
- C'est ce qui compte, non?
Önemli olan bu değil.
S'agit pas de ça.
Hayır ama önemli olan bu değil buradan ayrılayım yeter bana.
Non, mais peu importe, pourvu seulement que je parte d'ici.
- Önemli olan bu değil.
- Là n'est pas la question.
Önemli olan bu değil.
Ce n'est pas la question.
Evet, ama asıl önemli olan bu değil, bunu tekrar yapabilir misin?
Un vaisseau dernier cri?
Önemli olan bu değil.
Ça n'a aucune importance.
Ama önemli olan bu değil.
Il ne s'agit pas de ça. - Ça n'a rien à voir.
Sonuçta asıl önemli olan bu değil mi?
Et c'est ce qui importe, en fin de compte.
Önemli olan bu değil.
Là n'est pas la question. ll...
İhtiyacımız var. - Önemli olan bu değil. Bu paranın nereden geldiğini biliyorsun.
Tu sais d'où il vient ce fric.
Kitap. Senin için önemli olan bu değil mi?
Enfin, mais c'est tout ce qui compte pour toi, hein?
Önemli olan bu değil. Tahtayı incelemedin.
Ce n'est pas le sujet. tu ne réfléchis pas au jeu.
Önemli olan bu değil.
Ça, c'est pas la question.
- Umrumda değil... Varım ya da yokum önemli olan bu değil.
- Je m'en fiche... d'y être ou pas, c'est pas le problème.
- Önemli olan bu, değil mi?
- C'est ce qui compte, n'est-ce pas?
Birlikte olacağız. Önemli olan da bu, değil mi?
Nous vivrons l'un pour l'autre, hein?
Köprüyü havaya uçurmak sorun değil, önemli olan saldırının zamanlanması, bu da başka bir konu, siz Amerikalılar'ın dediği gibi.
Ce n'est rien de le faire sauter, mais de coordonner ça avec l'assaut, c'est une autre paire de manches, comme on dit en Amérique. - Assaut?
Tek önemli olan bu. Tek önemli olan o değil.
Nous nous aimons réellement, cela seul importe.
- Ona veda edemediğin için üzgünüm. - Sorun değil. - Onunla mutlu olacak bence ki önemli olan da bu.
Je crois qu'elle sera heureuse, et c'est l'essentiel.
Ve önemli olan da bu isteklilik, değil mi?
Vous y arriverez parce que vous êtes pleine d'enthousiasme, et c'est l'enthousiasme qui conte, n'est-ce pas, dans chaque noble entreprise?
- Önemli olan da bu. - Bu bir şey değil.
C'est le principal.
Ona göre önemli olan tek şey evlilik. Ama bu mümkün değil.
Avec elle, ce serait le mariage ou rien, et c'est hors de question.
Tatile gidiyoruz, önemli olan da bu. Değil mi? Tatile gitmiyorum.
On part en vacances, et c'est ça qui compte.
Önemli olan da bu değil mi?
N'est-ce pas le plus important?
Önemli olan da bu, değil mi?
C'est ce qui compte, n'est-ce pas?
Önemli olan da bu değil mi?
C'est comme ça que ça marche non?
Önemli olan da bu, değil mi?
C'est tout ce qui compte, non?
Önemli olan bu, değil mi?
C'est l'essentiel, non?
- Asıl önemli olan da bu, değil mi?
Jésus-Marie-Joseph...
İçinde hasta olan bir bina, ama bu önemli değil.
C'est un immeuble avec des malades.
Sökülmüştü, Bu yüzden mavi olanını da getirdim. Önemli değil.
- Il est un petit peu déchiré, alors j'ai pris aussi le bleu.
Ama sonuçta önemli olan bu da değil.
Mais c " est pas ça qui compte.
Umrunda değil, öyle değil mi? Bütün bu trajedileri görüyorsun, ama senin için önemli olan sadece kendi dertlerin.
Tu t'en fiches de tous ces malheurs, hein?
Bu ilkel yerliler için, önemli olan dil problemi değil.
Avec ces natifs primitifs, ce n'est pas une question de langue.
Önemli olan da bu değil midir?
Et c'est ça le plus important, pas vrai?
Burada önemli olan şey bu değil.
Ça, ce n'est pas le plus important.
- Önemli olan bu zaten, değil mi?
C'est ce qui compte, non?
Bu meslekte önemli olan zeka ve kurnazlıktır, gereksiz acele değil.
Nous travaillons méthodiquement, non précipitamment.
- Önemli olan bu değil.
Ça ne compte pas
Reşit değil, önemli olan da bu.
Elle est mineure
Binbaşıya öncelikle General Markiz Montcalm'ın çekinilecek bir düşman olmadığını anlatın. Bu nedenle de milislere olan ihtiyaç çok da önemli değil.
Dites au major qu'il n'a rien a craindre du général Marquis de Montcalm et qu'il n'a pas besoin d'une milice coloniale.
Bu önemli değil. Önemli olan artık, seni ayağa kaldırmak.
Ce qui compte, c'est que tu guérisses.
Bu önemli değil ki. asıl önemli olan şu :
Ce n'est pas important.
Önemli olan bu değil.
Ce n'est pas important.
- Önemli olan bu değil.
C'est pas le problème.
önemli olan bu 110
önemli olan 207
önemli olan şey 19
önemli olan da bu 101
bu değil 117
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli olan 207
önemli olan şey 19
önemli olan da bu 101
bu değil 117
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261