Bir sorun yok translate Portuguese
1,968 parallel translation
Tartaklandın ve bunda bir sorun yok mu?
Foste apanhado e está tudo bem.
Hayır, hayır. Bir sorun yok.
Oh, não, não, isso está tudo bem.
Eğer sorun oysa, o zaman ortada bir sorun yok.
Se esse é o problema, então não há problema.
Üzümlü Balıkta uygulanan yöntemler ve kesim şeklinde bir sorun yok.
O peixe e as amêijoas... As habilidades de cortar e procedimentos, tudo bem.
İlerliyoruz... Burada bir sorun yok.
A passar pela última secção, tudo limpo.
Geminin dediğine göre, bir sorun yok.
- A nave diz que está tudo bem.
Tamam canım, İncil okumakta bir sorun yok.
Não faz mal ler a Bíblia.
Eskiden olduğu gibi onun hakkında erkek erkeğe konuşmamızda bir sorun yok yani?
Então não há problema em falar sobre ela de homem para homem tal como costumávamos fazer?
Onda bir sorun yok ki.
O que se passa com ela?
e-postaları, onları çözmediği sürece, ele geçirmesinde bir sorun yok.
Não vale a pena interceptar os e-mails se ela não conseguir descodificar.
Benim için bir sorun yok.
Não tenho problema nenhum nisso, está bom?
Yaptığın şeyde bir sorun yok.
Não há nada de mal com o que estás a fazer.
Bazen başkalarına danışıp yardım istemende bir sorun yok, Jen.
Tudo bem em pedir ajudar, às vezes, Jen.
Bir sorun yok değil mi, tatlım?
Está tudo bem, amor?
Sende bir sorun yok.
Não há nada errado em ti.
İstediğin biraz alışılmışın dışında bir şeydi ve ben de "Kurallarımıza uyduğun sürece bir sorun yok" demiştim.
Agora, o que você queria não era muito ortodoxo e eu disse, "Óptimo, desde que respeite as regras"
Onda bir sorun yok.
Ela é porreira.
Yürümende bir sorun yok gibi görünüyor.
Parece estar a andar bem.
Garsonluk yapmanda hiç bir sorun yok.
Não há nada de errado em servir à mesa.
Bence artık bir sorun yok.
Acho que já estamos bem.
- Yani bir sorun yok, öyle mi?
- Acha realmente que fez bem?
Blanchard DNA testi isteyene dek bir sorun yok. Bunu söylemeliyim, tüm numaralarımı da kullansam Parker'ın genetik kodunu baştan yazamam.
Está tudo bem, até o Blanchard querer um teste de DNA, devo dizer, mesmo com sorte, não posso reescrever o código genético da Parker.
- Bir sorun yok.
- Ele está bem.
- Tamam, idrak yeteneğinde bir sorun yok.
- Muito bem. Não há défice cognitivo.
Söylediğim gibi, ruhsatınla ilgili bir sorun yok.
Já te disse, está tudo bem com a tua licença.
Bir sorun yok.
Não se passa nada.
Sana söyledim, bir sorun yok.
Já te disse que não se passa nada.
Ben de sizin gibi düşündüm ama bir sorun yok.
Eu pensei no que você pensou, mas está tudo bem.
Tamam Chuck bak eğer kitapları yayınlamaya devam etmek istiyorsan bizim için bir sorun yok.
Tudo bem. Chuck, olha, se quiseres continuar a publicar mais livros, acho que não há problema nenhum.
Bir sorun yok.
Está assegurado.
Endişeli görünüyorsun, bir sorun yok değil mi?
Está tudo bem? Pareceis preocupado.
Çalışan bir kumandam olduğu müddetçe bir sorun yok. Kumanda orada.
Estarei bem se tiver um controle que funcione.
Şahsen benim açımdan bir sorun yok.
Pessoalmente, acho-o bastante capaz.
Benim için bir sorun yok.
Não me importaria.
O halıda bir sorun yok.
- Aquele tapete estava bom.
Hayır, senin yaptığın bir şey yok. Sorun benim.
Não, não é nada que você fez.
Orada bir adam vardı. biliyorum sorun yok, şu an güvendesin, evindesin.
Havia homens lá. Eu sei, está bem. Está seguro agora.
Tamam, bunun bir önemi yok, çünkü bu bir sorun olmadan geçitle Dünya'yı tuşlamanın bir yolunu bulacaksın, değil mi Rush,... - Teğmen... -... değil mi?
Está bem, mas isso não vai importar porque vai ligar o portal à Terra antes que isto se transforme num problema, certo?
Böyle bir sorun artık yok.
Agora nem vale a pena pensar nisso!
Siyahi bir adamın arkadaşınız olmasında sorun yok mu?
Não têm problemas em ter como quarto amigo um tipo negro?
Tamam, sorun yok, bir şey yok.
Não faz mal. Está tudo bem.
Bir sorun yok.
Não é nada de grave.
Sizinle bir sorunum yok,... ve sizi temin ederim ki, benimle veya ortaklarımla sorun yaşamak istemezsiniz, ha?
Não tenho problemas com vocês. Mas não queiram problemas comigo, nem com as pessoas com quem trabalho.
Burada bir süreliğine yalnız kalmanda sorun yok, değil mi?
Ficas bem aqui sozinho, por um bocado?
- Bir sorun mu var? - Yok bir şey Ron.
- Passa-se alguma coisa?
Bir sorun yok değil mi?
Estamos bem, certo?
Bir şey yok Jack. Sorun yok Jack.
Não faças barulho, Jack.
Sorun şu ki, bir önemi yok.
A questão é que não importa.
Bir kere de senin bencil olmanda sorun yok.
Podes ser egoísta de vez em quando.
Tamam. Sorun yok, bir şey yok.
Pronto.
Dinamit çalışıyor, ama bir sorun da yok değil bunu hâli hazırda kanı olan ve canı yanan birine yapmak zorundasın.
Mas eis a questão. Vais ter de fazer isto numa pessoa que ainda tenha sangue e seja sensível à dor, não num bocado de carne como este.
bir sorun mu var 1028
bir sorunumuz var 196
bir sorunun mu var 37
bir sorunum var 94
bir sorun var 192
bir sorun var mı 26
bir sorun çıktı 25
sorun yok 1746
yoko 23
yokohama 35
bir sorunumuz var 196
bir sorunun mu var 37
bir sorunum var 94
bir sorun var 192
bir sorun var mı 26
bir sorun çıktı 25
sorun yok 1746
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yok muydu 30