Bir şeyin yok translate Portuguese
1,799 parallel translation
Bir şeyin yok.
Tu estás bem.
Senin bir şeyin yok.
Não há nada de errado contigo.
- Hayatımı içinden geldiği için mi riske attın! ? - Bir şeyin yok.
Arriscaste a minha vida por um palpite?
Eleştirmek için söyleyecek bir şeyin yok.
Nada do que disseste dá para ser comprovado.
Bir şeyin yok.
Estás bem, não estás doente.
Topher, bir şeyin yok.
Estás bem, Topher.
Bir adın yok, hiçbir şeyin yok.
Tu não tens nome, Tu não tens nada.
Zenci, öğretecek bir şeyin yok
Preto, não precisas de me explicar
- Bir şeyin yok.
- Estás bem.
Bir şeyin yok ya?
Estás bem?
O zaman endişelenecek bir şeyin yok değil mi?
Então não tens nada com que te preocupar, certo?
Bir şeyin yok. Yok bir şeyin.
Tens razão, tens razão.
Bir şeyin yok.
- Olhe para mim.
Bir şeyin yok.
Está bem.
Bir şeyin yok.
Está tudo bem.
Yani bir şeyin yok.
Nada aconteceu! Quer dizer...
Endişelenecek bir şeyin yok, evlat.
Não há razão para te preocupares, rapaz.
Bir şeyin yok, işte oldu.
Está tudo bem.
Bir şeyin yok.
Estás a ir bem.
Hadi, bir şeyin yok.
Vamos, está tudo bem.
Bir şeyin yok.
Tudo bem, Zé Colmeia.
Hiç bir şey bilmiyorsun, çok kişisel olarak alıyor olmalısın ki kesinlikle yapacak hiçbir şeyin yok...
Mais uma coisa, não devias tornar isto tão pessoal. Afinal não tinhas nada a ver.
- Tanrı'ya şükür bir şeyin yok. - Evet.
- Graças a Deus que estás segura.
Bir şeyin yok.
Você está bem.
Bir şeyin yok. - Hey.
Você está bem.
Şükürler olsun, bir şeyin yok!
Graças a Deus, estás bem!
Asıl senin söyleyecek bir şeyin yok, Cogburn.
É você que não tem nada para oferecer, Cogburn.
Çünkü eğer bir şey istemiyorsan, hiçbir şeyin yok demektir.
Porque se não quiseres nada, ficas sem nada.
Söyleyecek bir şeyin yok mu Doktor?
Nada a dizer... Doutor?
Yok. Hayır, bir şeyin yok.
Não, você está bem.
Kendini oradan kurtarabileceğin bir şeyin yok mu?
Tens alguma coisa para cortar as cordas?
Sadece bir şeyin yok.
Só que não existe nada lá.
Bir şeyin yok.
Já estás bem.
Bu durum onda, her şeyin bir anda.. bozulup, yok olabileceği gibi sabit bir endişe bıraktı.
Deixou-a com um constante medo de que tudo, de repente, se desmorone.
Yaşadığınız şeyin rutin bir yanı yok Bayan Barnes.
Não há rotina naquilo em que está a passar, Mna. Barnes.
Her şeyin bir adı yok.
Nem tudo tem um nome.
Ortada duygu ya da başka bir şeyin nişanesi falan yok.
Nem de afecto, nem de coisa nenhuma.
- Otto, senin gidip sektirecek bir şeyin yok mu?
- Não o Frisbee.
Ama onu gerçekten seviyorsan ve o da seni seviyorsa, başka bir şeyin önemi yok.
Mas se tu a amas mesmo, e se ela também te ama mesmo, isto não vai fazer diferença.
Arasıra bu dünyada hiçbir şeyin sebebi olmadığını düşünüyorum, kader yok gibi, ve kafama şuan bir odun düşse, sadece zaman ve sonuçla ilgilidir.
À parte do facto de eu nunca obter a palavra adequada? De vez em quando eu gosto de pensar que o mundo é aleatório sem consequências, sem destino traçado, e se um raio cair na minha cabeça agora, é somente uma questão de tempo e circunstância.
Neyse ki, her şeyin aleyhime işlediği bir davadan daha ilham verici bir şey yok.
Felizmente, não há nada mais estimulante do que um caso onde tudo corre mal.
Söyleyecek bir şeyin yok mu?
Não tens a nada a dizer?
İçerik olarak her edebî eserin yani "edebiyat" diye sınıflandırabileceğimiz her şeyin ahlakî bir yönü olmalı. Bu eserde neredeyse hiç yok diyebilirim.
E quanto ao conteúdo, toda a grande obra literária, ou algo classificável como literatura, tem alguma grandeza moral e penso que tal é totalmente inexistente aqui.
Bana göre, bu bölümde şiir klasik Dadaist hatları açığa vuruyor. Her şeyin insanı çaresizliğe itmek için yaratıldığı gibi. Her şeyin bir tarafa atılarak yok edilmesi gerektiği gibi.
Parece-me que o poeta exprime o habitual tema dadaísta, que tudo é criado para o desespero do homem e que tudo deve ser esquecido e destruído, e a vida de Solomon parece ter tido essa espécie de ritmo.
Sahip olduğum şeyin bir armağan değil bir lanet olduğuna seni ikna için söyleyebileceğim bir şey yok.
Acho que nunca conseguirei dizer nada que te convença de que isto não é um dom, é uma maldição.
Başka bir şeyin önemi yok.
Nada mais interessa.
Eşit miktarda madde ve anti madde vardı ve başka bir şeyin olmadığı uzayda birbirlerini yok etmeliydiler.
... era uma massa igual de matéria e antimatéria. Que deviam ter-se aniquilado, deixando apenas espaço vazio.
İçindeki şeyin bir önemi yok.
Essa coisa que tens dentro de ti, não é nada.
bana söyleyecek bir seyin yok mu?
Não tens nada para me dizer?
Şehrin yarısıyla yattığını biliyordum ama her şeyin bir sınırı yok mu?
mas não tens limites?
Bir şeyin üzerine çıkacak hâlim yok.
! Não vou montar nada?
bir şeyin yok ya 29
bir şeyin var mı 19
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
bir şeyin var mı 19
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16