Bırakmayacağım translate Portuguese
1,909 parallel translation
Seni bırakmam, bırakmayacağım.
Não te deixo morrer.
Peşinden geleceğim ve yakalayıncaya kadar peşini bırakmayacağım.
Vou atrás de ti, e vou caçar-te.
Bazı cevaplar almadan sıkmayı bırakmayacağım.
Vou continuar a apertar até termos respostas.
Ve asla seni yalnız bırakmayacağım.
"E nunca deixar você sozinha."
Bırakmayacağım.
Não farei tal coisa.
Hayır seni bu halde bırakmayacağım.
Não, não te vou deixar assim. Claro que vais.
Kutuyu orada bırakmayacağım. Sonra alırım.
Não vou deixá-la ali, depois eu apanho-a.
İhtiyacın olan şeyi biliyorum, seni depresif bir şekilde evde otururken bırakmayacağım.
Eu sei o que precisas, não te vou deixar ficar em casa, deprimida.
Hafızamı gerçekten kaybedene kadar unutkanlığımı bırakmayacağım.
Vou ficar com amnésia até perder totalmente a minha memória.
Yalnız bırakmayacağım.
Não sozinha.
- Ama ben senin için endişelenmeyi bırakmayacağım.
Ouve, Sarah, acho que, neste caso, a mãe tem razão.
Onu öldürene kadar peşini bırakmayacağım.
Voltava a divertir-me com ela, uma e outra vez, até ela morrer.
Lütfen, beni bırakma. Bırakmayacağım.
- Por favor não me deixe.
- Bırakmayacağım.
- Não vou desistir.
- Bırakmayacağım.
Eu não vou deixar ir.
Kardeşlerimin aksine seninle işim bittiğinde seni berbat bir hâlde bırakmayacağım.
Sabe, ao contrário dos meus irmãos, não vou deixar você ficar babando quando acabar de o usar.
- Ne olursa olsun, silahımı bırakmayacağım.
- Baixa a arma é o caralho.
Gidip babanın masasına otursana. Seni bırakmayacağım.
Você vai sentar à minha mesa?
Onu dışarıda bırakmayacağım.
Não a vou deixar lá fora.
Bu kadar sorun yaratıp bunları yapanın ben olmadığına dair size ipucu bırakmayacağımı gerçekten düşünüyor musunuz?
Acreditas mesmo que iria criar tantos problemas assim... e não fazer com que se soubesse que tinha sido eu?
Bak Collins'i görürsen söyle ona peşini bırakmayacağım, tamam mı?
Bem, se vir o Collins, Diga-lhe que vou atrás dele, está bem?
FBI gelen kadar seni bırakmayacağım.
Não se preocupe. Não me vou embora enquanto os reforços do FBI não chegarem.
Seni yalnız bırakmayacağım.
Não vou deixar-te sozinha.
- Seni yalnız bırakmayacağım.
- Perdão? - Não vou deixá-la sozinha.
Bunu yanına bırakmayacağım.
Ele vai-te dar o troco.
Seni asla bırakmayacağım.
Nunca te vou deixar.
- Seni geride bırakmayacağım.
- Não vou deixar-te para trás.
Bobby'i evde Frankenstein'ın geliniyle yalnız bırakmayacağım.
Não vou deixar Bobby em casa com a noiva de Frankenstein.
Eğer Maurice masumsa, hala burada bir katil var bende Ava'yı burada tek başına bırakmayacağım.
Se o Maurice está inocente, anda um assassino à solta. Não vou deixar a Ava à mercê. Vou ligar ao Reynolds.
Ama üzgünüm. Sizi yalnız bırakmayacağım.
Desculpa, mas não te vou deixar sozinha.
Seni asla bırakmayacağım.
Nunca te deixaria sozinha.
Seni bir tecavüzcüyle barda bırakmayacağım.
- Não te deixo com um violador.
Bırakmayacağım demedim ki?
Eu não disse que ia deixar.
Üçkâğıtlara pabuç bırakmayacağım.
Não serei enganado por estes truques.
Eşimi yalnız bırakmayacağım.
Não vou impedir os meus filhos de verem a mãe.
O burada ve ben bu partiyi havaya ve kontaminasyona... maruz bırakmayacağım, nokta.
Está por aqui e não vou expor este lote ao ar e à contaminação, ponto final.
Peşini bırakmayacağım.
Vou controlar isso.
- Reed, seni yalnız bırakmayacağım...
- Reed, não te vou deixar... - Vai!
Seni bırakmayacağım.
Não te vou abandonar.
Ben de onu bırakmayacağım.
E eu também não o farei.
Sizi bir daha bırakmayacağım.
Não volto a ir embora.
Hikayeyi bize anlattıktan sonra peşini bırakmayacağımızı biliyordunuz. Bu yüzden silahı yerleştirdiniz ama onun izlerini silaha sürmek için zaman olmadı değil mi?
Você sabia que iríamos atrás após ter contado a história, então você plantou a arma, mas não teve tempo suficiente de colocar as impressões digitais nela, pois não?
İki saat boyunca benim babamdın ve bu babamı bırakmayacağım!
Foste meu pai por duas horas e desta vez não te vou deixar escapar, papá!
Hayır onu bırakmayacağım.
- Não, não vou deixá-lo. Sistólica a 80.
- Seni bırakmayacağım Stefan.
Não vou desistir de ti, Stefan.
Yağmurda yada karda bırakmayacağım demene ne oldu?
O que houve com nem chuva, nem granizo, ou escuridão da noite?
Seni bırakmayacağım
Não vou deixar-te...
Sizi bırakmayacağım efendim.
Não o vou deixar, Sr. Custe o que custar.
Onu bırakmayacağım.
Não vou deixá-la.
Bütün gece birbirimizi hiç bırakmayacağımıza dair bir anlaşma yapalım.
Vamos fazer um pacto : não nos separamos toda a noite.
Çocuklarımı annelerini görmekten mahrum bırakmayacağım.
Acredite que lamento muito.
bırak 1242
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak beni 1950
bırakma 58
bırakıyorum 119
bırakmam 34
bırakma beni 65
bırakın 390
bıraktım 124
bırakın beni 769
bırakacağım 37
bırak onu 1012
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırakın geçeyim 78
bırak şimdi 60
bırakalım 42
bırakın gelsin 27
bırak gitsin 444
bırakmak mı 26
bırakın gitsinler 39
bırak artık 86
bırak gitsinler 68
bırakın geçeyim 78
bırak şimdi 60