English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → Portuguese / [ Y ] / Yapmak

Yapmak translate Portuguese

57,978 parallel translation
Artık bunu yapmak istemiyorum.
Já não quero fazer isto.
5 yıl önce Justin Claybourne'un Lamb Valley'de verem silahı yapmak için kullandığı üç kimyasaldan ikisi.
São dois dos três componentes que o Justin Claybourne usou para transformar a tuberculose em arma há cinco anos, em Lamb Valley.
Belki de yapmak zorunda değilsindir.
Talvez não precises.
- Ukalalık yapmak istemem ama Chase kurşun geçirmez bir kutunun içinde 7 / 24 gözetim altında.
Sem destacar o óbvio, mas o Chase está a ser vigiado numa caixa de vidro impenetrável.
Evet, bu odada yapmak zorunda olduğum şey şiddetli bir acıyı alacak.
Sim, e aquilo que tenho que fazer neste sítio irá exigir uma agonia de dor.
Anlaşma yapmak için mi?
Arranjado um acordo?
Niye bunu yapmak isteyeyim?
Por que havia eu de querer fazer isso?
Doğru olanı yapmak için özgürsün artık.
É livre agora, para fazer a coisa certa.
Birileri yapmak zorunda.
Alguém tem de agir.
Üstümüze gelen milyonlarca ton ağırlığında çelik varken gevezelik yapmak için gemilerini borda edecek zamanımız yok.
Temos cem milhões de toneladas de aço a vir na nossa direcção. Não temos tempo para ir a bordo da nave ter uma conversinha.
Yayın yaparsanız insanlar araştırma yapmak için buraya gelir ve kontrol altında tutamayız.
Se fizerem a transmissão, as pessoas virão aqui investigar e não seremos capazes de contê-la.
- Bu konuda bir şey yapmak ister misin?
Queres fazer alguma coisa quanto a isso?
Hiçbir şey yapmamak en az yanlış yapmak kadar kötü.
Não fazer nada é tão mau como fazer uma coisa errada.
- Alex bir şeyler yapmak istiyor.
O Alex quer fazer qualquer coisa.
Ancak biliyorum ki o maneviyatına tutunmaya çalışan şerefli bir adam ve böyle bir işte bunu yapmak çok zor olmalı.
Mas sei que é um homem honrado que se agarrou à sua própria alma e isso é uma coisa difícil de fazer neste tipo de trabalho.
- Bu kısımdan nefret ediyorum. - Yapmak zorundasın.
- Tens que o fazer.
- Yüksek G'li bir manevra yapmak üzereyiz Amos.
Estamos prestes a fazer uma manobra de alto G.
Çok daha açık bir konuşma yapmak zorundasın.
Vai ter que ser muito mais específico do que isso.
Üstüne düşeni yapmak ilk adımdır, değil mi?
Bem, esforçar-se é o primeiro passo, certo?
Beraber yemek yapmak ritüelimiz.
É um ritual.
Teksas'a bilet almanı isteyeceğim. Onlara "Bunu ikinci ağızdan yapmak imkansız" dedim.
Preciso de voos para o Texas, já lhes expliquei que é impossível fazer isto à distância.
Mızıkçılık yapmak falan yok.
Nada de fugir.
Keşif yapmak, başıboş dolaşmak istiyordum.
Queria explorar, vaguear.
Rol yapmak istemiyorum ben!
Não quero fingir!
Ne yapmak istediğine kendin karar verebilirsin.
E descobrir o que queres, de facto, fazer.
Ben de şimdiki platformumuz için süreç yatırımı - yapmak isteyebileceğini düşündüm.
Esperava que quisesses investir na plataforma atual.
Her şey gibi, dünyayı olduğundan daha iyi yapmak üzere kurgulanmış hikâyeler sadece.
Era como se tudo o que tornava o mundo algo mais do que era fossem apenas histórias.
Söyleyeceğim şey sana mantıksız gelebilir ama bunu söylemek için ve sonra da yapmak için her yönden mantıklı gerekçelerim var.
O que vou dizer pode parecer-te irracional, mas tenho muitas razões racionais para o dizer e para o fazer.
Senetli işçilik hizmetin bittikten sonra yeni dünyanda güzel şeyler yapmak için serbesttin.
E, quando os anos de servidão chegassem ao fim, seriam livres de aproveitar ao máximo esse seu mundo novo.
Hayır ama ne yapmak isterim biliyor musun?
- Não, sabes o que quero fazer?
- Tur rehberliği yapmak istemediğini gayet net bir şekilde belirttin Francisco.
Francisco, deixaste bem claro que não querias ser um guia.
Sen de bunu yapmak zorunda değilsin.
Não precisas de fazer isso.
Caitlin, bunu yapmak istemiyorsun.
Caitlin, tu não queres fazer isso.
Ama onun dışında bunu benim için yapmak zorunda değilsin.
Mas não precisas de fazer isso por mim.
- Evcil hayvanınız yapmak için mi?
Para nos transformarem em bichos de estimação?
Yapmak istediğin şey mantıklı değil senin kadar bilge biri için değil.
O que queres fazer não é lógico, não para alguém tão sábio quanto tu.
Ya bunu yapmak için hayatta olmasaydım?
E se eu não estiver vivo para fazer isso.
Seninle birlikteyken böyle şeyler yapmak istiyorum.
Estar contigo faz-me querer fazer coisas assim.
Martha Stewart'lık yapmak mı?
Ser Martha Stewart?
- Çünkü isterdim ki... - Hayır, hiçbir şey yapmak istemezsin.
Não, tu não gostavas de nada.
- Ufak bir uyarı. Körü körüne vibelamak, dev bir dalgada sörf yapmak gibidir.
Um aviso, vibrar às cegas é como surfar uma onda gigante.
Eğer bakan sabah ilk iş o bütçeyi onaylamazsa ciddi kesintiler yapmak zorunda...
Se o secretário não aprovar o orçamento logo de manhã, teremos de fazer sérios cortes...
Bu şeylerden her birini yapmak, bir sonrakini yapmayı kolaylaştırıyor.
Sempre que faço uma dessas coisas, fica mais fácil de fazê-la na vez seguinte.
Biri seni görmeden ve ben yapmak istemediğim bir şey yapmak zorunda kalmadan Dünya 1'e dön.
Volta para a Terra 1 antes que alguém te veja para eu não ter de fazer uma coisa que não quero.
İyi şeyler yapmak istiyorsun.
Queres fazer o bem.
Geleceği bizim geleceğimiz yapmak.
Fazer o futuro. O nosso futuro.
Belki sonra fikrini değiştirirsin diye şimdi yapmak istedim.
Quis fazer isso caso mudes de ideia depois.
- Bunu yapmak zorunda değilsin.
- Não faças isto.
- Yapmak zorunda olduğum şeyden gurur duymuyorum.
Não me orgulho do que vou fazer.
İki tanesini bulmak ne kadar zor olabilir ki? Görev, yalnız yapmak için çok zor.
Esta missão é grande demais para irmos sozinhos.
Bunu yapmak istemiyorsun.
Não queres fazer isso.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]