One translate Russian
4,342 parallel translation
Normalde çok neşeli biriyimdir.
Normally, I'm one easygoing mother.
Gerçek bir tuvalete girmek için bu son şansım olabilir.
This might be my one shot at getting to an actual bathroom, man.
Tam emin değilim ama öyle hissediyorum. Sanki orama tek bir noktadan 1.000 voltluk bir giriş oldu ve gözlerim döndü, orgazmlar gelmeye devam etti.
Not 100 % sure, but I did feel, like, 1,000 volts shoot through my thighs at one point, and my eyes rolled back into my head, and the orgasms just kept coming, fast and bi-furious.
Oxford Fizik Dekanı ve önceden onaylanmış Capital One No-Hassle kartı var.
Дин физики в Оксфорде, и он был предварительно одобрен для первой капитальной карте и беспроблемной карте.
Pastör Madonna mikrofonlarından takıyor.
The pastor wears one of them Madonna microphones.
Ondan gerçekten hoşlanıyorsan tamam ama sırf eğlencesine oyalanıyorsan...
I mean, it's one thing if you're actually into him, but if you're just playing around with him for the fun of it...
Şu ana kadar bir, iki...
So far, one, two...
- Shh, no one cares.
- Шш, всем плевать.
Looks like I slipped one past the old goalie, huh, Trent-o?
Кажется, вратарь пропустил мой удар, а, Тренто?
No, see, I doubled down that you'd get one over on Trent.
Я удвоил ставку на то, что ты утрешь Трента.
Boston'da sana kimse destek çıkmazdı.
No one would back you in Boston.
Yani bir gün aklı başındayken bir hafta sonra tamamen aklını yitirip tımarhanelik mi olduğunu söylüyorsun?
So you're saying that she was sane one day and then institutionalized a week later with full-blown psychosis.
Öyle ya da böyle mükemmel bir plan.
One way or another, it's a brilliant plan.
Ama Daniel, teşhisi koyan sensin ve herkese tümörün onu nasıl çıldırttığını anlattın.
But, Daniel, you're the one that diagnosed her and told everyone how crazy that tumor made her.
- Düzenli müşterilerimden biri.
He's one of my regulars.
Gözdelerimden biri.
One of my many minions.
En iyilerinden biri.
One of the best.
Saati, FBI aylığından daha fazlaya geliyor.
That is one hell of a lot more than an FBI paycheck.
Belki, Richard satıcılardan biri için para aklıyordu.
Maybe Richard's laundering money for one of the dealers.
En büyük başarılarımdan biri budur.
It's one of my greatest accomplishments.
Bir sorunu olduğunda konuştuğu kişi daima sizdiniz.
You're the one she always talked to when she had a problem.
Tüm hayatım bir yalanmış ama sen tek bir kelime bile etmedin.
My entire life was a lie, and you never said one single word.
Geriye kalanları korumak için birini feda etmeliydim.
I had to sacrifice one to save the rest.
Bir gecede on iki tane için değil.
Not 12 in one night.
Bir, üç ve dört numaralı flörtlerimde her ne dediysem şakaya vurdular.
Dates one, three and four just laughed off whatever I dished.
- Katil potansiyeli olan birini bulduk.
We got a live one here.
Bir dakikası daha var.
He's got one minute.
Bu zamana kadar kimse onu geri çevirmedi.
That no one has ever turned him down.
Bir hafta içinde, her erkeğe yatakta ipler nasıl ele alınır öğretebilirim.
In one week, I can teach any man to get any dwarf in the sack.
Bir adım öne, lütfen.
Пройдите вперед, пожалуйста.
- Kollar yanda, ayak parmakları öne doğru, anladın mı? - Anladım.
Руки плотно прижаты, носки вытянуты, поняла?
- Yoksa Kraliçe Arı öne çıkıp, seni buranın kralı mı ilan etti?
Или это новая пчеломатка взяла и назначила тебя королем Честерз Милла?
Öne çıkıp söylemediğim için üzgünüm.
Прости, что не решалась помочь.
Anlaşılan o plân biraz öne alındı.
Так, это выглядит так, будто наш план только сдвинулся с места
Ben biraz öne çekmeye karar verdim.
Я решил её перенести.
Hatta bizleri cesaretlendirip gerçek yüzümüzün öne çıkmasını sağlayanlar.
Может быть, даже воодушевлять нас на то, чтобы мы проявили настоящих себя?
Ama bunu sadece Birleşik Devletler'e bir adım öne geçme ve "inanılmaz" bir şey yapma fırsatı vermek için yapıyor.
Но её цель — дать США возможность проявить себя, сделав что-то "поразительное".
"Filistin toprağına Birleşik Krallık askerleri" fikrini öne sürmemin imkânı yok.
Нас на палестинской земле быть не должно.
Don, neden öne çıkıp başlangıcı sen yapmıyorsun?
Дон, почему бы тебе не сделать первую подачу?
Bizimle gelmek isterseniz öne çıkın.
Если хотите пойти с нами... сделайте шаг вперёд.
Bunu öne sürerim diye düşünmüştüm.
- А я думал с этого и начать.
Mücadelede öne geçmeye falan çalışmıyorum...
Я не пытаюсь переплюнуть ее, я просто...
Pekâlâ. Küçük bisikletini şuraya bırak. Öne geç sen.
Уложи свой маленький велосипед в кроватку и захвати дробовик.
Kuzenim Jingim'e saygım sonsuz ancak bence Han şimdi hükmünü öne sürmeli.
С уважением к моему кузену, Джингиму... Хан должен сейчас утвердить свою власть.
Aile faciasını öne sürdün ama aile daha önce seni hiç durdurmadı.
Ты ссылался на трагедии своей семьи, но раньше семья никогда не останавливала Даниэля Грейсона.
- Bir adım öne çık.
Шаг вперед.
Öyleyse, hep birlikte asil suçlu sahsin öne çikip masum Yüzbasimizi temize çikartacagini umabiliriz belki de.
Что ж, нам остается только надеяться, что истинный виновник торжества выступит вперед и... оправдает доброго капитана.
Şerif Jessup, lütfen bir adım öne çıkın.
Маршал Джессап, пожалуйста, шаг вперёд.
Bunu öne sürelim de jürinin Gina'yı mahkum etmesi kesinleşsin.
Вызвать тебя как свидетеля, чтобы у присяжных были все основания обвинить Джину?
Başımı öne eğdim ve ikinizin de bir kez olsun başını ağrıtmadım.
Никогда не доставляю вам хлопот, ни одному из вас.
Yaralılar öne geçsin, izin verin.
Пропускаем раненных, пропускаем!
önemli değil 3809
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli değil mi 21
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli degil 25
önemli 199
önemsiz 59
önemli birşey değil 33
önemli bir şey değil 261
önemli değil mi 21
önemli olan bu 110
önemli bir şey 34
önemli bir konu 16
önemli olan 207
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli bir şey yok 63
önemli değildi 25
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli biri 16
önemli olan bu değil 23
önemli bir şey değildi 36
önemli mi 77
önemli olan şey 19
önemli bir şey yok 63
önemli değildi 25
önemli bir şey mi 22
önemli olan da bu 101
önemli biri 16
önemli olan bu değil 23
önemli bir şey değildi 36