Ne kadar yazık traduction Français
416 traduction parallèle
Oh, ne kadar yazık.
Quelle honte!
Öyle genç bir adamın gözlerinin zayıf olması ne kadar yazık.
Quel dommage, un homme comme ça avec une si mauvaise vue...
Bütün bunlardan sonra, Calvera gelmezse, ne kadar yazık olur!
Si Calvera ne vient pas après tout ça, quel gâchis!
Ne kadar yazık, kocam bir iş için çıktı.
Quel dommage, mon époux a dû s'absenter.
Ne kadar yazık.
Quelle pitié.
- Bu gece de aynısını yapamıyor olmamız ne kadar yazık, değil mi?
N'est-ce pas dommage de ne plus pouvoir le faire?
Ne kadar yazık, çok yakışıklı bir adam.
Dommage. Un si beau garçon...
Ne kadar yazık.
C'est malheureux.
Chuanjia... bakın zavallı yılanlar ne kadar yazık...
Prenez soin de vous. Maître Li. Des serpents si précieux!
- Ne kadar yazık, Andrei.
- J'ai honte, Andréi. - Comment?
Ne kadar yazık.
- C'est terrible.
Ruslara bir damla bile kalmaması ne kadar yazık.
Quel dommage. Plus une goutte pour les Russes.
Yazık, ne kadar da iyi anlaşmaya başlamıştık.
Dommage, le courant passait si bien.
Seni umutlandırmak istemiyorum Helen ama bu kadar kolay pes etmek yazık olur.
Je ne veux pas vous donner de faux espoirs, mais ce serait dommage de laisser tomber si facilement.
Ne yazık ki Bay Tenderfoot kumu kazamayacak kadar kibarmış. Durmuş ve suyun dolmasını mı beklemiş?
Il est trop bête pour creuser et laisser le trou se remplir.
Ne kadar yazık.
Quel dommage.
Sonra da havayı kontrol ediyor. Eğer yazın çok sıcak, kışın da çok soğuk ise biz insanlar için ve daha fazla yağmur, kar, rüzgar ve sis var ise ve bulabildiği başka daha ne kadar kötü şey varsa... hemen Amerikan bayrağını dikip ilan ediyor :
Il en étudie le climat, et si c'est torride en été, glacial en hiver, et si c'est plus pluvieux, plus brumeux et neigeux que nulle part ailleurs, il y plante notre drapeau et déclare que c'est un camp américain.
O kadar ateş ve müzik söndürülseydi ne yazık olurdu.
Quel dommage. Interrompre ce feu et cette musique.
Ama bütün hayaller gibi, ne yazık ki bu da sonsuza kadar süremez.
Mais comme tous les rêves, je crains qu'il ne puisse durer éternellement.
Ne kadar yazık.
Dommage...
Ne yazık ki saymayı bitirene kadar bir centilmen olamayacağım.
Je ne sera pas un gentleman jusqu'à ce que tout soit compté.
Onu o kadar çok düşündüm ki, ama ne yazık ki uygun bir kelime bulamadım.
On me l'a dit tant de fois. C'est un mot que j'oublie constamment.
Karınızın bunu sahneleyecek kadar yetenekli olmaması ne yazık.
Dommage que ta femme n'ait pas joué le rôle jusqu'au bout.
Ne yazık ki dünyanın kanunu böyle. Bu insanlar kadar günahkarı yokmuş gibi görünür.
Ils en commettent d'innombrables.
Kikuko kadar güzel olsaydım keşke. Ne yazık ki değilim!
Ah si seulement j'avais pu naître aussi jolie que Kikuko!
Ne yazık ki çok fazla doktor olmasına rağmen yeteri kadar öğretmen yok.
Il y a, hélas, trop de docteurs et pas assez de professeurs.
Ne yazık ki şu anki öngörüme göre bu ayın 28'indeki ecelini o kadar kolay örtbas edemeyeceksin.
Et ma prédiction de ce jour?
Evet, ne yazık ki, kendimde değildim, kendimi bulmam bu kadar zaman aldı. Benim, fakat, mutlaka çok meşgulmüssündür.
Il m'est apparu que Mrs Braithwaite s'était peut-être perdu quelque part dans les grottes alors je suis allé la chercher.
Ne yazık ki Fransızcam o kadar iyi değil.
Je ne suis pas assez bon en français.
Ne yazık ki buraya kadar.
C'est fini, je suis désolé.
Beni teşhis edecek kadar uzun yaşamayacak olmanız çok yazık.
C'est dommage, tu ne vivras pas pour m'identifier.
Seninle sadece 20 dakika görüşebilmek ne kadar da yazık...
Dommage qu'on ne puisse vous avoir... plus de vingt minutes à la fois.
Ne yazık ki, bu kutu kadar evde doğru düzgün egzersiz bile yapamazsın.
Dommage que tu sois incapable de t'exercer dans cette petite boîte.
Ne yazık ki, Albay dediklerine uymanızı ısrarla tavsiye etmeliyim. Bordeaux'a kadar komuta onda.
Je dois malheureusement vous encourager à faire ce qu'il dit, il est aux commandes jusqu'à Bordeaux.
Ama biliyorsun, ne yazık ki, para alınca işimi sonuna kadar yaparım.
Et je finis toujours un travail payé.
Ne kadar yazık.
Quel dommage...
Fransızcam iyi ama Rusçam o kadar iyi değil ne yazık ki.
Le français, oui, mais le russe, pas très bien.
Dedem diyor ki, babanızın bunu görecek kadar yaşamaması ne yazık.
Mon grand-père se désole que votre père ne puisse voir ça.
Ne kadar yazık. Ama siz ilk başta dediniz ki...
Même si c'était vrai, il serait interdit de le divulguer.
Ne yazık ki, benim istencim, bir tiranınki kadar acımasız değil.
Ma volonté n'est, hélas, pas celle d'un impitoyable tyran
Fakat ne yazık ki şu ana kadar bir eşleşme yakalayamadık.
Mais jusqu'à présent, nous n'avons rien trouvé.
George, şu ana kadar muhteşem ilerledin ; ama ne yazık ki seni yavaşlatmak zorundayım.
George, vous avez fait du bon travail... mais je dois vous demander de ralentir.
Ne yazık ki, bunu görecek kadar yaşamadı.
Hélas, il n'a pas vécu assez longtemps pour le voir.
O'na ilgi duyuyor olman ne kadar da yazık...
Il est dommage que vous soyez lié à elle.
Ne yazık ki geç saate kadar çalıştık.
Tu vas bien? Désolé mais on a fini tard.
Ne yazık ki, tüm saldırı gücümüzle bile imha edemeyeceğimiz kadar... büyük bir beyni var.
Hélas, le cerveau est si grand que notre armement entier n'en assurera pas la destruction.
Ne kadar yazık.
- C'est dommage.
Ne yazık ki kameramız gerçekleşen sonucu kaydedecek kadar uzun çalışamadı.
Malheureusement, notre caméra n ´ a pas réussi à capturer l ´ acte lui-même.
Aynı tarafta savaşıyor olmamamız ne kadar da yazık...
C'est dommage qu'on soit ennemis.
Ne kadar çok yazık.
Quel dommage!
Ne yazık ki bizimle o kadar fazla konuşmaz.
Il ne nous parle pas beaucoup. C'est dommage.
ne kadar güzelsin 38
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34
ne kadar 1461
ne kadar güzel 390
ne kadar harika 35
ne kadar paran var 51
ne kadar tatlısın 25
ne kadar istiyorsun 126
ne kadar tatlı 35
ne kadar güzel bir gün 19
ne kadar iyi 34