Ama öyle değil tradutor Francês
2,843 parallel translation
Ama öyle değil.
Mais ça ne l'est pas.
Keyfi yerinde ama öyle değil mi?
Mais elle va bien, n'est-ce pas?
- Ama öyle değil.
Mais ce n'est pas le cas.
- Karnıma doğru giriyor. - Ama öyle değil.
- Qu'il se rétracte dans mon abdomen.
Hadi lan, herkes kendi adamı için uğraşmalı ama öyle değil mi?
Je protège mon indic, c'est tout.
Gizli olduğunu düşünüyorsun ama öyle değil.
Tu crois que c'est un secret?
Basite indirgersek, dünyanın en güzel aktivitesi ama öyle kaygılanmaya değecek bir şey değil.
C'est l'activité la plus géniale au monde, mais il n'y a pas de quoi s'angoisser.
Ama yaşadığı 12 yılı öylece kesip atıp hepsini lösemiye dönüştürmeyi istemiyorum, çünkü öyle değil. "
"mais je ne veux pas lui enlever ses douze ans de vie " en les résumant à la leucémie, ce serait indigne. "
Tabii öyle de görülebilir ama değil.
Ce n'est pas... C'est juste que...
Bir kız kaybolduğunda, sanki hiç yokmuş gibi davranılır ama Abby öyle değil.
À croire qu'elle n'avait même jamais existé. Ce n'est pas le cas d'Abby.
Ben de öyle ama Dr. Pumaloy burada değil, Singapur'a gitti.
Moi de même. Le Dr Pumaloy n'est pas là, il est à Singapour.
Öyle değil, yani resmi yerine koyarım ama odaları değiştirsek senin için daha iyi olmaz mı?
Non pas que... je remettrai le tableau, mais préfères-tu échanger?
Costco katilini yakalamaya çalışıyoruz biliyorum ama erkek erkeğe harbi muhabbet yapmak da iyi geliyor öyle değil mi?
Je sais, on veut choper le tueur, mais ça fait du bien de causer franchement entre mecs.
Evet. Evim öyle çok güzel değil ama seninkinden çok daha iyidir.
Oui, c'est pas beaucoup, mais c'est plus que vous avez maintenant.
Ama öyle olmayacak, değil mi?
mais il n'en est rien, n'est-ce pas?
Kusura bakmayın efendim ama öyle birşey mümkün değil.
Navré, Madame, mais c'est hors de question.
Ama sonra bazı kadınlar, bunu yapmanıza izin vermezler, öyle değil mi?
Mais des femmes comme elles ne nous laissent pas faire ça.
Taşındığımızı düşünürdüm ama artık öyle değil.
J'ai pensé qu'on bougeait. Mais on ne roule plus.
Ama bu hayat, öyle değil mi?
Mais c'est la vie.
Ama öyle bir durumda da bir şeyler görür insan, değil mi?
Mais ça ne rend pas aveugle. Si?
Ama bir nehirde seyahat etmekten daha farklı değil. Nehirde ilerler, bir kıvrımı geçersiniz arkaya dönüp bakarsanız kıvrımdan ötesini göremezsiniz, değil mi? Ama bu, nehrin orada olmadığı anlamına gelmez, öyle değil mi?
Quand on suit une courbe en descendant une rivière et qu'on ne voit plus derrière nous, la rivière n'a pas disparu, n'est-ce pas?
Ama malın parasını ödediler. Öyle değil mi?
Mais ils ont payé pour la drogue.
Sıhhi temizlik, parası iyi ama cazibesi yok, öyle değil mi?
Ça paye bien mais c'est pas trop glamour.
O gün hepimizi devirebilirdin ama yapmadın, öyle değil mi? Ama sen öylece oturdun. Seni mahvetmemize izin verdin.
T'aurais pu tous nous tuer la dernière fois,... Pourquoi t'es resté assis sans rien faire?
Cüce saldırgan bir ifade... ama küçük adam öyle değil mi?
Nain, ça te choque, mais personne de petite taille, ça te va.
Zaten öyle, ama oyunlar durdu, degil mi?
Mais ils ont fermé les cercles, pas vrai?
Eminim harika bir hayatın vardır ama gördüğün gibi benimki öyle değil.
Ta vie est géniale.
Şimdi buradayım ama, öyle değil mi?
Bien, je suis là maintenant, non?
İğrenç görünebilir ama hiç de öyle değil.
Ça semble dégoûtant, mais ça ne l'est pas quand je le fais.
- Ama öyle bir şey değil.
Mais ce n'était pas ça du tout.
- Ama şimdi öğrendiniz, öyle değil mi? - Evet.
- Mais vous savez que ça existe.
Çok iyi bir fikir ama bizim peçete ve masa örtüsü bulmamız lazım. Tabi senin için de güzel bir elbise, öyle değil mi anne?
Oui, super, Tilde, mais on va en ville et on te trouvera une belle robe, maman.
Şimdiyse bana oldukça ağır ilaçlar veriyorlar ki bu da sanırım benim çalışmama müsaade ediyor ama aynı zamanda her şey de bulanık görünüyor ki bu da öyle kulağa geldiği kadar hoş bir şey değil.
Maintenant, je suis super fort sur ces choses. Je suppose que ça aide à les gérer. Mais ça fait aussi comme si tout semble sous l'eau, ce qui n'est pas aussi beau qu'à l'air.
Ama onun için endişeleniyorum çünkü aile gibi hissettirmesine rağmen, gerçekte öyle değil.
Mais je me fais du souci pour lui, parce que, même si on se sent comme dans une famille, ça n'en est pas une.
Öyle. Ama artık yazmak istediğim şey bu değil.
Ouais, mais ce n'est plus ce que veux écrire dorénavant.
Biliyorum hayallerin ibneler için olduğunu söylemiştin, ama işe yarayabilir bence. Hepimiz hayal kurmalıyız öyle değil mi? Sadece ibneler değil.
Je sais tu as dit que les séquences de rêves sont pour les pédés, mais je pense que ça peut fonctionner, n'est-ce pas?
Ama çok para değil. Öyle demezdim.
Mais pas plein d'argent, non.
Böbürlenmek istemem ama,... ne kadar yakışıklı bir oğlum vardı. Öyle değil mi?
Je ne veux pas me vanter... mais il était beau, non?
Ama durum öyle değil.
- Mais lui il est pas nouveau.
Öyle diyorlar ama inan bana öyle değil.
Ça n'a de démocratique que le nom.
Öyle değil mi vardı hatta siz insan olduğunu düşünüyorum ama, Size şunu söyleyeyim sen... iyi adam... çoğu insan... insan şimdiye kadar tanıyoruz ve hiç kimse beni ikna edemeyecek Bunu, bana yalan söyledi... orada.
Il y a eu des fois où je ne pensais même pas que tu étais humain, mais laisse moi te dire ça, tu étais... le meilleur homme... Le plus humain... Etre humain que j'aie jamais connu et personne ne me convaincra jamais que tu m'as menti, alors... voilà.
Öyle değil ama...
Moins que ça, mais...
Ama Paris-Kopenhag, Kopenhag-Nairobi uçağının ardından bir de aynı otelde bulunmak gerçekten çılgınca... -... öyle değil mi? - Evet.
- C'est dingue d'être dans le même vol Paris-Copenhague-Nairobi puis dans le même hôtel.
Öyle görünüyor ki şirket yeni insansız hava uçağına ait yakıttan bir örneği başbakanın olduğu uçakta taşıyormuş aynı yakıt bildiğimiz kadarıyla 19 kişinin öldüğü ve 94 kişinin yaralandığı Scarrow'daki patlamada. patlamanın başlamasına değil ama çoğalmasına sebep oldu.
Il semble qu'un échantillon de son nouveau carburant pour drone se trouvait dans l'avion qui transportait le Premier ministre, ce même carburant pour drone dont on connaît maintenant la virulence depuis l'explosion à Scarrow qui a tué 19 personnes et en a blessé 94.
Değil mi ama? Bakın, yardımınız işime yarayabilir. Danışman olarak ya da öyle bir şey işte.
Vous pourriez vraiment m'être utile en tant que consultant, du bon côté, cette fois.
Bu şarkıyı çok severim ama biraz iç karartıcıdır, öyle değil mi?
Parce que j'adore cette chanson, mais elle est un peu déprimante, tu penses pas?
Ama ben ölmedim, öyle değil mi?
Mais je ne suis pas mort, pas vrai? Non.
Ama bu başka bir keşifti öyle değil mi?
Il voulait me protéger.
Ama o bozulamaz biriydi öyle değil mi?
En fait, il était... Il était incorruptible.
Vay be, işlerine çomak soktular, öyle değil mi? Ama kabul edelim, buraya kalmaya geldiler, dostum.
C'est du boulot, mais il faut admettre que c'est du solide.
Evet. - Ama sen öyle değilsin, değil mi?
Tu n'es pas comme ça, toi?
ama öyle 102
ama öylesin 16
ama öyleyim 16
ama öyle olmadı 30
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
ama öylesin 16
ama öyleyim 16
ama öyle olmadı 30
öyle değil mi 4374
öyle degil mi 23
öyle değil 521
öyle değilmi 21
öyle değil miydi 23
öyle değildi 30
değil mi 44479
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
degil mi 350
değil 1746
değilim 815
değildi 207
değilsin 303
değilmiş 21
değildir 62
değilmi 114
değiliz 102
değilse 32
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75
değilsiniz 26
değil mi dostum 28
değil mi canım 39
değil mi anne 66
değil misin 154
değil miyim 77
değil mi efendim 66
değil mi çocuklar 56
değildim 75