Çok da kötü değil tradutor Francês
240 parallel translation
- Çok da kötü değilmiş, değil mi?
- Voilà, ce n'était pas si mauvais.
Hayatım çok da kötü değil, ama ben hayatımın geri kalanını sevimli ve güzel... küçük şişman öğrencilere nasıl kayak yapılacağını öğretmeye, harcayarak geçirmek istemiyorum....
Non, mais je ne veux pas la passer à apprendre à skier à de gros enfants, à être charmant et pittoresque.
Tadı çok da kötü değil, Bayan Beatriz.
Le papier n'a pas mauvais goût.
- Bu, çok da kötü değil. - Sizin, babam olduğunuzu sanıyor!
Il croit que vous etes mon pere!
Bir düşün. Sığırların durumu bizimkinden çok da kötü değil.
Réfléchissez, le bétail n'est pas plus mal traité que nous.
Çok da kötü değil.
Ce n'est pas si mal.
Bu iş para getirmezse, çok da kötü değil. Doğru yapılırsa.
Si ça ne fait pas d'argent... ce n'est pas grave, si on sait s'y prendre.
Ama durum çok da kötü değil Seibert.
Ce n'est pas catastrophique, Siebert.
Çok da kötü değil, Sam.
C'est pas trop mal, Sam.
Sizin için çok da kötü değil.
Pour vous, ça n'est pas mal non plus.
Çok da kötü değil!
C'est pas si mauvais.
Çok da kötü değil.
C'est pas si terrible.
Yine de, burada çalışmak çok da kötü değil.
On est pas mal, ici
Tüm olan biteni düşününce, çok da kötü değil.
Tout cela s'arrange, en fin de compte.
İlk sefer için çok da kötü değil.
Pour une première fois ce n'est pas mal.
Kedileri dışarı çıkarırsak çok da kötü değil.
Une fois les chats partis, ça sera pas mal.
Hadi şimdi Çok da kötü değildi, Değil mi?
Ce n'était pas la mort, en fin de compte?
- Çok da kötü değil, değil mi?
- Ce n'est pas si mal, n'est-ce pas, Timmy?
Çok da kötü değil Homer.
Ce n'est pas si terrible, Homer.
Hey, bu aslında çok da kötü değil.
Eh, c'est pas si mal.
Aslında çok da kötü değil.
C'est pas si mal.
Çok da kötü değil, Ted.
C'est pas si mal, Ted.
Dougal, bu mu "çok da kötü değil"?
Dougal, ça veut dire quoi ce "pas si mal"?
Ama çok da kötü değil...
Mais c'est mieux que rien.
Çok da kötü değil.
Ce n'est pas si grave.
Çok da kötü değil, değil mi?
C'est vrai qu'on est bien ici.
İşim çok da kötü değil.
Le travail en soi n'est pas mal.
Kulaklar çok uzun olmuş, pelerini de göremiyorum ama çok da kötü değil.
Les oreilles sont trop longues et la cape me manque mais c'est pas mal.
Çok da kötü değildi, değil mi? Şimdi birkaç test yapacağız.
C'était pas si terrible, maintenant on va analyser ça.
Çok kötü olsa da, sadece şu an önemli değil.
Le problème n'est pas tant maintenant, même si la situation est grave.
Hem senin durumun da çok kötü değil.
En outre, ce n'est pas si mal pour toi.
Eğer yanında bir karı varsa ahır çok da kötü biryer değil..
Ta femme et toi y serez bien.
Mulligan, sadece kulağın değil parmakların da çok kötü.
Tu as une oreille de casserole et des doigts de plomb.
Belki çok fazlalar, ama bu da kötü bir şey değil.
Il y en a beaucoup mais est-ce un défaut?
Birkaç yıl önce bu çok zordu, ama artık o kadar da kötü değil.
On y allait trop fort il y a quelques années, mais on s'est calmé.
Uyandırmak bazen çok da kötü bir şey olmuyor, değil mi? Ne?
Ce ne serait pas mal pour se réveiller, non?
Bu da çok kötü değil, aslında.
C'est pas mal non plus.
Bu çok da kötü bir durum değil.
Ce n'est pas si terrible.
Gidilecek çok da kötü bir yer değil.
Pas si terrible, non.
O kadar da kötü değil. Kesinlikle çok daha kötü olabilirdi.
Ce n'est pas si grave, ça pourrait être pire.
Gerçekten de asabi birisi ki yaptığı işe göre, şaşırtıcı değil ama onun da karısı ve çocukları var ve tek başına geçinmeye çalışan bir çocuğa kötü davranılmaması gerektiğini çünkü dünyanın ona zaten çok haşin davrandığını bilir.
C'est certes un homme irritable, ce qui vu son service n'est pas un miracle, mais il a aussi femme et enfants et sait qu'un garçon livré à lui-même, il ne faut pas le tourmenter inutilement, mais que le reste du monde fournit à cela en suffisance.
Çok da kötü bir şey değil.
Mais c'est pas toujours une mauvaise chose.
Sadakatiniz gibi, bu da hayatın gerçeği. Daha çok ya da daha az kötü değil. - Kesinlikle elimde değil.
C'est aussi évident que votre fidélité, aussi irritant... et c'est plus fort que moi.
Çok da kötü degil.
C'est pas trop mal.
Gerçekten çok kötü Kyle. O kadar da değil adamım.
C'est vraiment nul, Kyle
Çok da kötü bir şey değil.
C'est pas le pire.
Diğer gazeteler kadar kötü değil, ama çok iyi olduğu da söylenemez.
Pas un mauvais journal, pour ce que ça vaut.
Eh, biz, medeniyeti yaşıyoruz, erkekler daha çok ahlaksız ve şeytani oluyor her zaman. Ah, o kadar da kötü değil.
Quand je le lis, je trouve les hommes peu changés depuis le XVlème siècle.
Çok da kötü değil.
C'est pas trop grave.
Çok zor durumdayım. Jackie, o kadar da kötü değil. Birşeyler düşünürüz.
T'inquiète pas, on trouvera une solution.
El Morro'ya siyasi bir suçlu... ya da bir yazar olarak değil, bir tecavüzcü, bir katil ve bir CIA ajanı olarak... çok kötü bir şöhretle geldiğimden, bu bana hapishanenin o her şeye kayıtsız doğaüstü havası içinde... gerçek katiller, gerçek tecavüzcüler,
J'arrivai à El Morro non pas en tanque prisonnier politique ou écrivai mais avec une réputation de violeur, d'assassin et d'agent de la CIA. Combiné à l'effet des piluli ça me donnait une nonchalance surnaturelle et une aura de danger et de respectabilité au milieu de vrais assassins, de vrais violeurs, et de criminels ordinaires capables de tuer pour un rien.
çok daha iyiyim 55
çok daha fazlası 28
çok dar 20
çok daha fazla 27
çok daha iyi 204
çok daha iyi hissediyorum 20
çok da önemli değil 21
çok daha kötü 18
kötü değil 112
çok düşüncelisin 96
çok daha fazlası 28
çok dar 20
çok daha fazla 27
çok daha iyi 204
çok daha iyi hissediyorum 20
çok da önemli değil 21
çok daha kötü 18
kötü değil 112
çok düşüncelisin 96