Bir oyun tradutor Russo
4,938 parallel translation
Bilmem, belki bir oyun daha oynarım.
Не знаю. Может, штрафной удар сделаю.
Bir oyun daha.
Штрафной удар.
Bu bir oyun değil, Tess.
Это не игра, Тесс.
Son bir oyun, ondan sonra benim slayt sunumumu izleyeceğiz.
Одна игра, а затем мы смотрим моё слайд-шоу.
- Bu bir oyun değil.
- Это не игра.
Gidip bir oyun izleyelim.
Посмотрим игру, серьёзно.
Sizin yaşınızdayken annemin anne babası Broadway'de Yanında Götüremezsin isimli bir oyun izlemiş.
В вашем возрасте родители моей матери увидели постановку "С собой не унесешь" на Бродвее.
Onunla takılmadığın için canı sıkılmış ve yeni bir oyun başlatmak istemiş.
Говорил, что скучает и хочет кое-что замутить, потому что ты не захотел с ним зависать.
Alelade bir oyun değil, final oyunu bu.
Не просто игру, а решающий матч!
Sıkı durun bayanlar ve baylar. Çünkü bugün, ilk defa yeni başrol oyuncularımızdan şarkılı ve danslı bir oyun izleyeceksiniz.
Ну, держитесь за свои кресла, дамы и господа, потому что сегодня впервые у вас будет привилегия увидеть песню и танец в исполнении наших новых хэдлайнеров!
Sonra Dell başka türlü bir oyun ayarladı. Girerken biraz fıstık alın efendim.
И Дэлл организовал... новый вид групповых выступлений.
Hadi bir oyun oynayalım.
Давайте поиграем в игру.
Bu bir oyun.
Это уловка.
Bir oyun.
Игрой.
- Bu bir oyun değil, Ethan.
Это не игра, И.
Canım yapmanı istediğim bir oyun var. Ve çok dikkatli dinlemen gerekiyor.
Милый... давай поиграем.
Gençtim, eğlenmekten hoşlanıyordum, gizli bir oyun oynuyorduk, daha tehlikeli olmaya başlayınca, O daha çok sevmeye başladı, ben hoşlanmadım, bana çok fazla geldi, ben de bitirdim.
Я была молодой и это было весело, играть в секретные игры, и чем опаснее они были, тем ему это больше нравилось, чтобы я ни сделала, это зашло слишком далеко и надо было заканчивать.
Baban ve ben aptal bir oyun oynuyorduk ve lambayı düşürdük.
Мы с твоим отцом просо играли в глупую игру и опрокинули лампу.
- Bu bir oyun değil Daniel!
Это не игра, Дэниел!
Bu bir oyun.
Это же игра!
Bu bir oyun değil Daniel!
Это не игра, Дэниэл!
Ortada tek bir oyun var ve bu oyun da tamamen onların lehine ilerliyor ve kendilerinin dışındakileri asla sırlarına ortak etmeyeceklerdir.
Единственная игра которая есть, идёт полностью им на пользу, они никогда не позволят посторонним разделить с ними их тайну!
Öyle olsun. Tamam, bir oyun.
Хорошо, хорошо, одна игра.
Bu bir oyun mu?
Ты думаешь то игрушки.. нет, нет.
Bunu bir oyun mu sanıyorsunuz?
Хотите играть в войну?
Sanki hayat sana koca bir oyun oynuyormuş gibi.
Чувствуешь, что жизнь сыграла с тобой злую шутку.
Tehlikeli bir oyun oynuyorsunuz.
Вы играете в опасную игру.
Yani önceden bir oyun çeviremeyiz.
Мы не сможем заблаговременно все разведать.
Güç Diski adında bir oyun oynuyorlar.
Они сами придумали эту игру. "Ударный диск".
Bu... bu beni kontrol altına almak için pis bir oyun.
Это какой то глупый фокус, чтобы управлять мной.
Sadece bir oyun.
Это просто игра.
Bu bir oyun değil.
Это не игра.
Bana oyun oynamaya kalkarsan eğer... Bir sürü kişiyi sildiğim gibi seni de silerim.
И если ты думаешь обойти меня, я сотру тебя с лица земли, как и многих других.
Bir el oyun konsolu.
Портативная игровая консоль.
Küçük bir kızken bir keresinde hepsini indirmiştim. Bir kere yapabiliyorsan, aynı şeyi art arda 12 kez yapabilmelisin diye düşünüyorum. Ki bu da mükemmel oyun oluyor.
Как-то в детстве у меня был страйк, и мне казалось, что если получилось один раз, то получится и двенадцать раз подряд, это будет идеальная игра, вот этого я и добиваюсь.
- Bir oyun daha.
Ещё одна игра.
Bir daha oyun yok mu yani?
Что, больше никаких развлечений?
Bunun hepsi bir oyun olamaz.
Это же не могло все быть игрой.
Ama yıldız oyun kurucunun suçunun kanıtlanması spor programlarına tarifsiz bir zarar verecektir.
А тот факт, что звездного квотербека обвинили в убийстве, нанесет непоправимый ущерб всей спортивной программе.
Bir saniye, oyun mu?
Погоди, игры?
Kardeşin oyun buluşmasından bir saate gelir. Al bakalım.
Твоя сестра скоро придет домой через час вот так.
Madem oyun oynuyoruz, benim de bir teklifim olacak.
у меня есть условие.
Kelimelerle oyun oynayabilirim ama asla bir yasayı çiğnemedim.
Мы можем сколько угодно играть словами, но я ни разу в жизни не преступал закон.
Bir çeşit oyun oynuyor.
Это какая-то подстава.
Seninle bir sebeple oyun oynuyor.
Он играет с тобой в какую-то игру.
Hayatım boyunca öğrendiğim tek bir şey varsa, o da kaderle oyun oynanmayacağıdır.
Если я и узнал что-то за всю свою жизнь, так это то, что с судьбой шутки плохи.
Nasıl bir oyun oynuyorsun bilmiyorum ama Abraham'a dokunursan pişman olursun. Neye karşı pişman olurum? Ne istiyorsun?
Отель "Монтолион" 1945 год
Bundan bir şeyler kazanıyor olabilirdim ama, bebeğim, oyun yüzün yok ki senin bu çeşit bir şey için...
Я, может, с этим бы и справился, но у тебя, детка, не такое бесстрастное личико, чтобы...
Birlikte olabilmek için oyunlar oynamış olabilirim ama asla bir dava ile oyun oynamam.
Я могу играть в игры, чтобы вернуть тебя, но не стану ставить на кон дело.
Bir süredir oyun dışındaydın.
Тебя не было в игре какое-то время.
Büyük bir tv, oyun sistemi ve tüm bunlar var.
У него большой телевизор, игровая система и всё такое.
bir oyun daha 18
oyun 157
oyuncular 152
oyuncak 38
oyuncu 30
oyun bitti 163
oyunu 20
oyunlar 25
oyun oynama 28
oyun yok 20
oyun 157
oyuncular 152
oyuncak 38
oyuncu 30
oyun bitti 163
oyunu 20
oyunlar 25
oyun oynama 28
oyun yok 20